Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son olarak açıklanan şubat ayı enflasyon verilerinden de gördük ki, kırmızı et fiyatları genel enflasyonun epeyce üzerinde. Ama süt ve süt ürünlerine dayalı peynirde, tereyağında sorun yok. Fiyat artışları sıfır düzeyinde ya da eksi. Çünkü sütte üretim fazla, tüketim artmıyor, turistlere de süt içiremiyoruz. Kişi başına gelir arttıkça süt tüketimi artmıyor. Bu nedenle süt fiyatları yerinde sayıyor, süte dayalı peynir, yoğurt ve tereyağının da.

        - Fakat kırmızı ette durum tam tersine dönüyor. Turist sayısı arttıkça kırmızı et talebi artıyor. Kişi başına gelir yükseldikçe yine et tüketimi artıyor. Sonuç ise kırmızı ette talep daha yüksek, arz kısıtlı ve bu nedenle fiyatlar yükseliyor.

        - Tarım Bakanlığı’nın bütün çabalarına rağmen, üst sınır getirilmesine karşın ette yüksek fiyatlar devam ediyor. Gerçi bu konuda şubat ayında küçük oranlı bir düşüş meydana geldi ama kalıcılığını göreceğiz. Kırmızı ette sorun çözülemiyor çünkü üretim kıt, tüketim yüksek.

        - Üretimin kıt olmasının gerisinde coğrafi ve iklimsel koşullar var. Ülkemizde yağış kıt, çimen az, otlaklar az. Bunların çok olduğu bazı yerlerde güvenlik sorunu nedeniyle sürü beslenemiyor.

        - Doğal yem kısıtlı olunca inekler hazır yemlerle besleniyor. Yemde de dışa bağımlıyız. Kur nereye giderse yem fiyatları oraya gidiyor. Son üç yıldır sorunun akutlaşması ve yaşadığımız yüksek fiyat artışlarının temelinde kur yatıyor.

        - Aynı kur süt hayvancılığını da etkiliyor. Ama sütte üretim fazlası olduğundan fiyatlar artırılamıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği 1 lira 15 kuruşluk taban fiyata da artık uyulmuyor. Öğreniyoruz ki piyasada “süt taşeronları” türemiş. 1.15 kuruşluk fiyatı düşürmenin formülü taşeronluk olarak bulunmuş ve sözleşmesi sağlam olmayan üreticilerin elinden sütleri 80-85 kuruşa alınıyor.

        - Tarım Bakanlığı ise yine devrede ve bu kez fiyatlar düşmesin diye. Buradaki işi kırmızı etten daha kolay. Çünkü Et ve Süt Kurumu’nu devreye sokarak fazla süt tozunu piyasadan toplayacak. Ondan sonra da ister bisküviye ister dondurmaya isterse de ihracata konu olacak. Ürünün dayanıklılığı arttıktan sonra zaman kısıtı ortadan kalkıyor.

        - Formül ve kurum doğru ama Et ve Süt Kurumu’nun bir an önce de devreye girmesi gerekiyor. Çünkü fiyatlar zaten düştü, zarardan dolayı süt üreticileri inekleri kesime veriyor. Üretim fazlalığı mart ayı ile başladı ama nisan ve mayısta doruk noktasına çıkacak. Çünkü mevsimsel olarak ineklerin en çok süt verdiği aylara giriyoruz. Eğer üretim fazlalığını bu aylarda eritemeyeceksek maalesef süt inekleri kesime gidecek.

        - Elbette geçici bir süreyle kırmızı et üretimi artacağından et fiyatlar dengelenecek. Ama ardından yeniden yükselecek. Süt inekleri de sütü için beslenen hayvanlar, eti için değil. Yani bir verimsizlik de burada olacak.

        - Yağış yetersiz, ot yetersiz, et ineği üretimi yetersiz, modern ve büyük ölçekli çiftlikler yetersiz. Kırsal kesimde geleneksel yöntemlerle hayvan yetiştiriciliği de bitti. Kırsal kesim kente göçtü ve tüketici oldu. Bütün bu nedenlerle ilk defa ette de sütte kalıcı bir üretim ve tüketim dengesizliği ile karşı karşıya kaldık.

        - Bir piyasada arz ve talep belirleyicidir. Ama her şey de sonsuz biçimde serbest değildir. Piyasada yapıcı kurumlara sık sık ihtiyaç duyulur. Finansal piyasalarda bunun adına market maker derler, süt ve et piyasasında da Et ve Süt Kurumu diyelim.

        SONUÇ: “Vermeyince Mabud neylesin Mahmut.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar