Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tıpkı 2013 ortasından bu yana kredi notunun yükselmesi ekonominin genel gidişini ve piyasaların kaderini belirleyemediği gibi, kredi notunun düşmesi de benzer bir etkiyi gösterecek. Hükümetin yaptıkları, küresel risk iştahının seyri ve sermaye akımlarının yönü daha baskın olacak. Nasıl ki geçtiğimiz 3 yılda artırılan notun pek yararını göremedik, şimdi de düşürülen notun zararı sınırlı kalmaya aday.

        Belirleyici olan küresel sermaye akımları ve risk iştahında ise zor bir döneme giriyoruz. Riskler yeniden ve topluca belirginleşmeye başladı.

        ÇİN RİSKİ HORTLUYOR:

        En baskın şekilde 2015’te gündeme geldi ve iki ay küresel piyasaları titretti. Sonra iş yatışma yoluna girdi. Ancak geçen günlerde BIS bir rapor yayımladı ve “Önümüzdeki 3 yılda Çin’de bir emlak balonu yaşanabilir ve bankacılık krizi olabilir” dedi. Çin’de bankalar devletin, şirketlerin büyük çoğunluğu da. Yani krediler çoğunlukla kamudan kamuya verildiğinden kendi içinde çözülür diye bakılabilir. Ama devletin de altından kalkamayacağı boyutlara ulaşmışsa geriye yapılacak bir şey kalmıyor. BIS herhangi bir kurum değil, bankaların bankası durumunda. Böyle bir açıklama yapması kuşkuları iyice artırdı. Çin’de gerek reel sektörün gerekse piyasaların bozulması dünyaya bire bir hatta daha fazlasıyla yansıyor.

        ABD’DE SEÇİM VE FAİZ ARTIŞI:

        Başkanlık seçimine haftalar kaldı. Anketlerde başa baş bir durumu var. Clinton’un kazanması durumunda ekonomide mevcut dengelerin sürmesi bekleniyor. Ama Trump gelirse hem ABD’de devleti, hem piyasaları ve dünyayı sarsabilir. Bu nedenle Trump’ın anketlerde öne çıktığı dönemlerde piyasalarda bozulmalar görebiliriz. Kazanması halinde de FED’i sarsmayı denerse piyasalar için bayağı riskli bir hareket olacak.

        Ekonomik veriler elvermesine karşılık seçim öncesinde faiz artırımına gitmek istemeyen FED aralıkta faizi artırabilir. Tek bir artırım yapıp beklemeye geçmesi durumunda etki yine sınırlı kalır. Ama faiz artırımlarının devam etme ihtimali işleri bozabilir ve küresel sermaye akımlarını yeniden ABD’ye doğru çevirir. Bizim için en olumsuz senaryo da bu.

        AB’DE BANKA KRİZİ:

        İtalya’nın bankacılığı mı, yoksa Almanya’nın bankacılığı mı önce patlayacak? Dikkatler İtalya üzerinde yoğunlaşmışken, bir anda ABD’nin Deutsche Bank’a kestiği 14 milyar dolarlık vergi cezası ile projektörler Almanya’ya döndü. Son günlerdeki borsa kayıplarının gerisindeki asıl etken de bu. Beceriksizlik gösterilir ve iyi yönetilmezse Avrupa’da meydana gelebilecek bir büyük banka batışı, küresel piyasaları vurabilir. Sorun sadece İtalya bankaları ve ekonomisi de değil, birlikten ayrılma referandumu yapan İngiltere de, AB’nin başını ciddi biçimde ağrıtacak gibi.

        YIL SONU SATIŞ İHTİYACI:

        Küresel piyasalar her yılın ekim ve kasım aylarında genelde kâr satışı yapıp hesap kitap kapatır. Fon ve portföy yöneticileri kâr realizasyonu sonucu primlerini, jestiyonlarını alırlar. Hele ki o yıl kârlı geçmişse bu eğilimin yaşanma ihtimali daha yükselir. Bu yıl ise piyasalar şubat ortasından bu yana pozitif eğilime döndü. Merkez bankalarının oluşturduğu likidite bolluğu ve negatif faize dayalı para politikalarının etkisiyle pozitif eğilim eylül sonuna kadar geldi. Olgunlaşma veya yorgunluk belirtileri de görülmeye başladı. Ekim ve kasımda risklerin de yeniden uç vermesiyle satışların yoğunlaşması, piyasalarda oynaklığı artıracak. Bu da sermaye akımlarını zayıflatabilir. Satışların ardından yeni yılda işlerin yeniden toparlanması için yeni beklentilerin oluşturulması gerekebilir.

        DÜNYA BÜYÜMESİ VE TİCARETİ DÜŞÜK:

        Küresel kriz sonrası yüzde 5’e kadar çıkan dünya ortalama büyümesi 2016 için yüzde 3’e indirildi. Gelecek yıllarda da canlanacağına dair beklenti yok. Emtia fiyatlarındaki çöküş emtia ihracatçısı ülkelerin ithalatını kısıtladı. Negatif faiz banka kârlarını vuruyor. Dünya ticaretinin yavaşlaması Türkiye’nin ihracat yoluyla üretim, döviz geliri, istihdam ve ihracatını artırmasını engelliyor.

        HAYATIN İÇİNDEN

        TÜRKİYE’NİN HANDİKAPI SURİYE, TERÖR, TURİZM

        Sadece küresel riskler değil aynı zamanda Türkiye’nin kendine özgü risklerinden de ekonominin ve piyasaların negatif etkilenmesi söz konusu.

        - Bu risklerin başına artık Suriye ile ilgili gelişmeler yerleşti. Orada girişilen hareketin boyutu giderek büyüyor. Süresi de uzuyor. Güney komşularımızda sınırlar yeniden çizilirken, girişilen harekâtın mutlaka bir hedefi vardır. Ama o hedefe ulaşıncaya kadar da külfetine katlanmak durumundayız.

        - Yurtiçinde terör olaylarının tırmanması da en başta turizmi, yatırımları, yabancı sermayeyi olumsuz etkiliyor.

        - 15 Temmuz darbe girişimi ile başlayan süreçte FETÖ bağlantılı şirketlere el konulması işlerde, ödemelerde kesilmelere yol açtı.

        Bütün iç ve dış risklere karşı ekonomide yapılabilecek olan ise reformları yapmak ve beklentileri iyi yönetmek.

        SONUÇ: “Uçmayı öğrenmeden önce nasıl düşmen gerektiğini öğrenmelisin.”

        Paul Simon

        Diğer Yazılar