Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Tarım Projesi’ni açıklarken “Enflasyon hedeflerini tutturamamanın en önemli sebebi gıda fiyatlarıdır. Enflasyon rakamları açıklandığında, domates, biber rakamları söylenince ağırıma gidiyor. Domatesten, biberden dolayı enflasyondan olumsuz etkilenmememiz lazım. Olmaz, bunu aşacağız” dedi. Gıda fiyat artışlarından duyulan en yüksek düzeyde rahatsızlık. Cumhurbaşkanı bu söyleminde tamamen haklı. Ama aynı zamanda sorunu çözecek olan da kendisi. Gıda Komitesi daha hızlı, daha şeffaf ve etkili çalışırsa, hükümet ve ilgili bakanlar komitelere gerek duymadan gıda enflasyonu ile mücadele kararlılığı gösterirse çözülemeyecek bir sorun değil.

        *Öncelikle belirtelim ki, gıda enflasyonu üretim veya arz kaynaklı değil, dağıtım ve perakende zincirinden, aracılık hizmetlerini yapanların yüksek kâr marjından kaynaklı bir sorundur. Çünkü TÜİK’in Tarım Üretici Fiyat artışı, enflasyonu azdırıcı değil hatta düşürücü etkiye sahip. İşi bozan ise Tüketici Enflasyonu’ndaki Gıda Grubu’nun fiyat artışı. Genel enflasyonu olumsuz etkileyen ve yukarı çeken de bu.

        *Aşağıda görüldüğü gibi, dün açıklanan ekim ayı Tarım Üretici Fiyatları’na göre yılın 10 ayındaki artış yüzde -0.26. Yani artış yok ve küçük oranlı bir düşüş söz konusu. Buna karşılık tüketici tarafında gıda fiyatları artışı yüzde 2.60’ı buldu.

        *Geriye doğru gittiğimizde de benzer tabloyla karşılaşıyoruz. 2004-2016/10 ay arasında geçen 12 yıl 10 aylık dönemin toplam Tarım Üretici Fiyatı yüzde 158 arttı. Buna karşılık tüketici fiyatı yüzde 236 yükseldi. Yine aynı dönemdeki genel Tüketici Enflasyonu yüzde 175 arttı. Yani üretici fiyatları, genel enflasyonun 17 puan altında ve enflasyonu azdırmada tarım üreticisinin olumsuz bir etkisi yok.

        *Ancak işin gıda tüketicisi tarafında durum değişiyor. Çünkü enflasyon sepeti içindeki ağırlığı geçmiş dönemde yüzde 30’lardan başlayıp son olarak yüzde 24’e inen gıda grubunun fiyat artışı 12 yıl 10 ayda yüzde 236’yı buldu. Bu da genel fiyat seviyesinin 61 puan üzerinde. Üretici genelin altında ve enflasyonu aşağı çekiyor, tüketici genelin üstünde ve enflasyonu yukarı itiyor. Durum bu ve bu kadar basit. Bu da bir yıllık veya birkaç yıllık eğilim değil. Yıllardır bir trend olarak yaşanıyor.

        *Böyle bir tablo sadece Cumhurbaşkanı’nın değil tüm tüketicilerin ağırına gider. Sayın Cumhurbaşkanı’na arz edilir.

        Sorun perakende noktalarında

        Üretici ile tüketici fiyat farkının giderek büyümesinde zincirin halkalarından üreticinın payı yok.

        *Ulaştırma fiyatları petrole bağlı geçmiş yıllarda yüksek seyretti ve ama son 3 yıldır artmıyor. Üstelik karayoluyla ulaşımda verimlilik artışı olduğu kesin. Çünkü hemen her yerde karayolu kalitesi çok arttı. Maliyet artışlarının yol ile dengelenmesi bile mümkün.

        *Hallerin fiyatları artırıcı etkisine fazla atıfta bulunmamak gerekiyor. Çünkü Hal Yasası değişti ve yüzde 25’lik bir fiyat düşüşü sağlayacak şekilde avantaj tanındı. Ama 2012’nin başında bu fiyat düşüşü tüketiciye yansıtılmayıp aracıların kâr hanesine yazıldı. Merkez Bankası da bu durumu belirledi ve bir rapor halinde yayımladı.

        *Geriye ise perakendeyi elinde tutan zincir kalıyor. Yıllar içinde süpermarketleşme arttı. Alışveriş, çeşitli nedenlerle AVM’lere kaydı. Gıda perakendesi de özellikle büyük kentlerde AVM’lerde yapılıyor. AVM’ler otoparklı, kapalı mekânlı, soğutmalı ve ısıtmalı, güvenlikli, temiz yerler. Şehirlerin de en işlek yerlerinde. Yani kiraları yüksek, üstelik son 12 yılda emlak fiyatları sürekli yükseldi. İşletme masrafları da yüksek. Ayrıca da AVM’ler yeni kuruldu, yatırım maliyetleri henüz karşılanmadı belki de.

        *Ayrıca AVM’de müşteri meyve ve sebzeyi seçerek alıyor. Çürüyen, bozulan zaten market çalışanlarınca seçilip ayrılıyor. Bunların hepsi birer maliyet unsuru. Bedeli de fazlasıyla tüketiciden alınıyor.

        SONUÇ: “Elinden gelen başara, kötünün gözü yaşara.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar