Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tüketici güveni yüzde 8 gerilemeyle son 8 yılın en sert düşüşünü gösterdi ve endeks 63.4 düzeyine indi. Şaşırdık mı, hayır. Bunca olay yaşanırken beklentilerin ve tüketimin normal akışında gitmesi zor. Ama her şeyden önemlisi de doların hızla yükselmesi. Dolar son 3 ayda yüzde 20 yükseldi. Dolar yükseliyorsa tüketici güveninin düşmesi Türkiye’nin bir gerçeğidir. Çünkü döviz kıttır ve dövize ihtiyacımız da yüksektir.

        - Bizim ekonomimiz doğal kaynakların kıtlığından ve sermaye kıtlığından dolayı dış fonlara ve ithalata yüksek derece duyarlıdır. Yeni seriyle 850 milyar dolarlık GSYH’yı ancak 200 milyar dolarlık ithalat yaparak yaratabiliyoruz. Bütün bu dış dünyayla ilişkiler için de yılda 200 milyar dolarlık yeni dış kaynağa ihtiyaç duyan bir ekonomiyiz.

        - İnsanımızın geliri dolarla olmasa da, tasarrufunun önemli bölümü, en azından mevduatının üçte biri dövizledir. Aslında altınla tasarruf eğilimi de yaygındır ve toplam büyüklüğü döviz tasarrufları kadar diye tahmin edilebilir. O da bir yerde dolarla ithal edildiğinden ve dolarla fiyatlandığından dolayı dövize endekslidir. Döviz tutma eğiliminin yaygın olması kur artışına karşı koruma amaçlıdır.

        - Dün de örnek vermiştim, artan dolar kurunun yumurta fiyatlarını yem üzerinden nasıl da etkileyebildiğini gördük. Bizim insanımız da yaşam içinde dolardaki artışın aslında her şeyin fiyatının artışını beraberinde getirdiği, kendisini bire bir etkileyebildiğini biliyor.

        - Bütün bu nedenlerden dolayı, kur artışı ile tüketici güveni arasında tersine ama bire bir korelasyon vardır. Yükselen doların enflasyon yoluyla gelecekteki alım gücünü düşüreceğini bilenler, tasarrufunu bugünden artırır. Alımdan vazgeçer. Grafik de zaten bunu gösteriyor. Nitekim yılın üçüncü çeyreğinde büyüme yüzde 1.8 daraldı ve son 27 çeyreklik pozitif büyüme dönemi sona erdi.

        - İçinde bulunduğumuz son çeyrekte normalde pozitif büyüme bekliyorduk. Yeni milli gelir hesaplama yönteminin çok oynak sonuçlar ortaya çıkarması ise tahmin yapmayı zorlaştırıyor.

        Bitişikte 2016 yılında doların TL karşısındaki seyri ile Tüketici Güven Endeksi’nin seyri karşılaştırılıyor. Daha oynak olan elbette dolar kuru. Sadece yurtiçi yerleşiklerin değil aynı zamanda küresel gelişmelerin de etkisiyle hareket ediyor.

        - Biz Tüketici Güven Endeksi’ndeki bu sert gerilemenin aynı ölçüde büyümeye yansımasını beklemiyoruz. Çünkü tüketim gerçekleşmelerine bakınca tüketici güveninden ayrışmaların olduğunu gözlemliyoruz. Mesela eylülden başlayarak tüketiciler yeni bir konut satın alma ihtimalinin azaldığını söylüyor. Bu oran aralıkta yüzde 18.2’ye kadar yükseldi. Ancak Türkiye’de konut satışlarının eylülde yüzde 15 ve ekimde yüzde 25 gibi yüksek oranlı artışları yakaladığını biliyoruz. Bunun kasım ayında da muhtemelen sürdüğünü göreceğiz.

        - Aynı durum otomobil satın almada da var. Tüketici Güven Endeksi’ni cevaplayanlar son 4 aydır otomobil satın alma ihtimalinin giderek azaldığını belirtiyor ve bu azalma oranı çift haneli rakamlara kadar da çıktı. Fakat yurtiçi otomobil satışları eylülde yüzde 9.1, ekimde yüzde 32.9, kasımda yüzde 53.5 gibi yüksek artışlar kaydetti. Tabii vergi oranlarında ayarlamalar, fiyatlarda değişmeler tüketicinin kararını değiştirebiliyor.

        - Tüketici güveninin dolar kuruyla bire bir etkileşimi var ama güvendeki sert bozulmanın sahaya yansıması bazı nedenlerden dolayı sınırlı kalacak gibi.

        SONUÇ: “Korkunun kaynağı bilgisizliktir.” Emerson

        Diğer Yazılar