Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle 2013 yılından beri arka arkaya yaşanan olaylar ve saldırılar nedeniyle ekonomi yoruldu.

        - Yapılan “Dövizini sat” kampanyasına karşılık dolardaki yükseliş durmuyor. TL geçen yıl yüzde 17.3 değer kaybettikten sonra yeni yıla da değer kaybıyla başladı. Dün bu satırlar yazılırken dolar 3.60- 64 aralığında gidip geliyordu. Paraların değer kaybı normal de bir ülke parasının genel gidişten negatif ayrışması normal değil. TL’de yaşanan tam da bu.

        - TL’nin değer kaybı durdurulamazsa yüksek döviz borçluluklarından dolayı özel sektör şirketlerinde zorlanmalar başlayacak, batık krediler büyüyecek, şirket bilançoları bozulacak. Kârlar azalacak, zararlar büyüyecek. Reel sektör ciddi sorunlar yaşayacak.

        - İkinci aşamada bilanço bozulması ve kredi geri ödemelerinde yaşanacak sorunlar banka bilançolarına yansıyacak. Böyle bir yükün altından kalkabilecek bankalar olacak ama kalkamayan da olabilir.

        - Banka bilançosuna yansıyan da eninde sonunda kamu kesimine yansır.

        - Henüz zincirin ilk halkasındayız. Ama bu ilk halka tamamlandığında ikinci ve üçüncü halkaların buna eklenmesi çok daha hızlı olur.

        - Yükselen dolar ve düşen TL’de sadece iç nedenler, terör, jeopolitik riskler yok, küresel konjonktürün etkisi de var. Hatta bu etki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsettiği 2013 yılı ortasında FED’in parasal genişlemeyi durduracağını açıklamasıyla başladı. Bundan sonra gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye hareketlerinde büyük oynaklık yaşandı. Küresel krizden beri bu ülkelere giren toplam net sermaye tutarı 2 trilyon dolar civarında iken son 3.5 yılda çıkan sermaye tutarı 1 trilyon doları aştı. Gelişmekte olan ekonomilerde büyümeyi düşüren, faizleri artıran ve asıl para birimlerinin değer kaybını yükselten gelişme bu.

        - 2013 ortasından beri etkili olan küresel konjonktür 2017’ye girerken daha baskın hale geldi. Çünkü ABD’de 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturacak Donald Trump’ın ekonomi politikaları doları değerlendirici, faizleri artırıcı ve ABD’de borçlanmayı ekstra olarak büyütücü etki yapacak. Bütün bu gelişmeler karşısında FED de faiz artırımlarını hızlandırmaya meyilli olduğunu aralık ayındaki toplantısıyla ortaya koydu.

        - Özelinde ise geçen yılın son çeyreğinde başlatılan Suriye operasyonu ile yurtiçinde tırmanan terör olayları jeopolitik riskleri ve terör riskini artırdı. Anayasa değişikliği de iç siyasi belirsizliği artırdı.

        - Böyle bir ortamda Ankara ve hükümet ekonomiye tam odaklanamadı. Reformların listesi hazırlandı ve açıklandı, bunların bir kısmı da yapıldı ama diğer kısmı hâlâ duruyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem de dün “Türkiye’nin şimdiye kadar 2012’den beri getirdiği büyüme perspektifi ve büyüme anlayışı belirli ölçülerde başarılı oldu, belirli ölçülerde tıkandı. Tıkanacağı noktaları aşmak doğrultusunda yeni bir büyüme hikâyesine acil ihtiyacımız vardır” dedi.

        - Özel sektörün dövizde açık pozisyon taşımasını da ortadan kaldıran yeni bir yaklaşımı ve yeni bir hikâyeyi bekleyeceğiz. Yeni hikâyenin etkili olması ve kur artışının önünü kesebilmesi de öncelikle içeriğine bağlı, sonra da risk ve belirsizliklerin azaltılmasına.

        REZERVDE TRUMP SONRASI 14 MİLYON DOLARLIK KAYIP

        Aralık ayı sonu itibarıyla TCMB döviz rezervi açıklandı. Bir önceki haftaya göre rezervlerdeki kayıp 3.7 milyar dolara vardı. Merkez Bankası rezervlerinin özellikle kasım ve aralık ayında normal seyrinin altına indiği dikkati çekiyor. Buradaki kırılma tarihinin de ABD seçiminin yapıldığı 8 Kasım’la birlikte sermaye hareketlerindeki değişme etkili oldu. 11 Kasım’da 106.265 milyon dolar olan TCMB rezervi yılı 92.050 milyon dolardan kapadı. Böylece 7 haftada 14.2 milyar dolar eridi. Her haftaya 2 milyar dolarlık azalma düşer. Bu da rezervlerin yüzde 13.4 azaldığına işaret ediyor. 92 milyar dolarlık düzey, 2015 yılı kapanış rezervinin de yüzde 1’in altında ve son 4.5 yılın en düşüğünde. Rezerv en son Ağustos 2012’de 93 milyar dolardı.

        Rezervlerde azalma hızlı. Rezervin yetersiz duruma düştüğünü ortaya koyan bir başka gösterge de ithalata oranı. Uluslararası kabul gören kriter yeterli döviz rezervinin altı aylık ithalatı karşılamasıdır. 2017 için ithalat tahmini 214 milyar dolardır. Bunun 6 aylığı da 107 milyar dolara denk gelir. Dolayısıyla 15 milyar dolarlık bir rezerv yetersizliğinin veya bir aylık ithalat noksanlığının olduğu söylenebilir. Dövizde satış kampanyasının bir önemi de burada.

        SONUÇ: “Kader, gelgitlerle dolu bir kanaldır.” Latin Atasözü

        Diğer Yazılar