Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, kredi faizlerinin üzerindeki kamusal yüklerin sıfırlanması gerektiğini söyledi. Eğer kamu kesimi vergilerinden vazgeçecekse kredi faizleri otomatikman yüzde 10-23 arasında düşebilir.

        Ticari kredilerin maliyetleri içinde kamusal yüklerin payı yüzde 10.7’yi buluyor. Tüketici kredilerinde düşüş ise yüzde 23 ile daha yüksek olacak. Çünkü bu tür kredilerden ekstra olarak KKDF kesintisi de yapılıyor.

        - Bitişikte Bankalar Birliği’nin tüketici ve ticari krediler için yaptığı maliyet analizinin verileri var. Buna göre yüzde 10 maliyetle toplanan mevduatın ticari krediye dönüşümü normalde yüzde 17 faizle oluyor. Bankalar yüzde 10’la toplayıp yüzde 17 ile satabiliyor. Aynı durum tüketici kredilerinde yüzde 19.7 faize çıkıyor.

        - Kredi maliyetleri içinde toplanan mevduata ödenen faizlerin payı yüzde 50-58 arasında. Bankaların operasyonel giderler dediği personel, amortisman ve diğer masrafların payı yüzde 14.5 düzeyinde ya da yüzde 17’lik faizde 2.5 puan.

        - Bir de bankaların bütün bu faaliyetleri sürdürmesi için belli bir sermayeye ihtiyacı var. Bu sermaye son bilançolara göre 340 milyar lira kadar ve belli bir bölümü halka açık olarak yaklaşık 300 bin kişi tarafından paylaşılıyor. -Sermayenin erimemesi için belli bir getirisinin olması gerekiyor ki, burada brüt yüzde 18 alınmış. Bu oran bankaların yüzde 13’lük ve 500 Büyük Sanayi Şirketi’nin yüzde 16’lık özsermaye kazancına paralel.

        İşin matematiği böyle.

        - Böyle bir matematiği bozmadan kredi faizini düşürmek isteyen, işe vergileri indirmekten başlayabilir. Ama buna Maliye yanaşmaz. Diğer bütün yollar banka özsermayelerinin zayıflamasıyla sonuçlanır. Bankaların özsermayesini eritmenin ise hiçbir kesime faydası olmaz ve çok tehlikeli bir yol.

        - Aslında faizi serbest piyasa koşullarında düşürmenin yolu enflasyonu düşürmekten, paraya kamusal talebi azaltmaktan ve alternatif olarak sermaye piyasasını geliştirmekten geçiyor. Yüksek veya düşük faizin, bankacılık sisteminin, para piyasasının alternatifi her zaman ve bütün dünyada sermaye piyasasıdır. Hükümetin finansta yapması gereken en önemli reform da budur. Gerisi zaman kaybıdır.

        YATIRIM MALI İTHALATI % 21.2 AZALIŞTAN % 4.6 ARTIŞA DÖNDÜ

        -9 aylık altın ithalatı yüzde 246 artarak 13.8 milyar dolara çıktı. Buradan gelen artış 9.8 milyar dolar kadar. Her nedense bu yıl daha fazla altın ithal ediyoruz. Ama aynı artış ihracatta yok. Bu kadar altını alıp da ne yaptığımızın inandırıcı bir izine rastlayan da yok. Altın ithalatı durduğunda, dış ticaret üzerindeki bozucu etki de ortadan kalkacak. Altının verdiği bozulmayla ihracatın ithalatı karşılama oranı son yılların en düşüğüne indi ve yüzde 60’ın da altını gördü.

        - Ancak altın dışında da dış ticaret açığı büyüdü. Geçen yılın aynı dönemine göre dış ticaret açığı 11.7 milyar dolar daha artışla, altındaki artışın 2 milyar üzerinde. Bu artışın önemli bir bölümü petrol ve akaryakıt ithalatındaki artıştan kaynaklandı.

        - Dış ticaret verilerinin söylediği bir başka gerçek ise sermaye yani yatırım malları ithalatında gerileme döneminin bitmesi. 9 aylık toplamda yatırım malı ithalatı yüzde 13.3 azalırken eylülde yüzde 5.1 artış kaydetmesi ve yükselişte üçüncü aya girilmesi bunun bir göstergesi.

        -Yatırım malları ithalatı geçen yılın ilk yarısında 18.6 milyar dolardan bu yıl 14.6 milyar dolara indi. 3.9 milyar dolarlık azalma yüzde 21.2’lik düşüşü ifade ediyor.

        Temmuz ile başlayan son üç aylık süreçte ise yatırım malları ithalatı 0.4 milyar artarak toplamı 8.6 milyar dolara yükseldi. Bunun geçen yılın aynı dönemine göre artışı yüzde 4.6.

        Yani yatırım malı ithalatı yıl ortasında pozitif yönde kırılmış. İthalat artacaksa böyle artsın.

        SONUÇ:

        “Hayatın işi ileriye doğru gitmektir.” S. Johnson

        Diğer Yazılar