Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası dünkü kararı ile bankaları fonladığı faizi yarım puan artırdı ama yine de piyasaları tatmin edemedi. Çünkü piyasalar yaklaşık 1 puanlık artırım bekliyordu. Fiyatlamaları da buna göre yaptıklarından, yarım puanlık artırımla karşılaşınca döviz kurunda belirgin bir dalgalanma meydana geldi. Dalganın boyutu yüzde 2.2’ye vardı. Dolar 3.89’u, Euro 4.60’ı gördü.

        - Hem kurun son iki hafta içinde en düşük düzeylere inmesinde hem de Merkez Bankası’nın faizleri bir puan yerine yarım puan artışta bırakmasında FED’in önceki akşamki faiz kararı ve açıklamaları cesaretlendirici oldu. FED faiz artırmasına artırdı, gelecek yılki beklentisini de üç kez faiz artırımı şeklinde korudu, bilanço da daraltacak ama Başkan Yellen’in güvercin açıklamaları toplamda tonun güvercin olmasını sağladı. Küresel piyasalar da bundan pozitif şekilde etkilendi ve sermaye akımlarının buna göre pozitif olmaya devam etmesi bekleniyor.

        - Dün sabah işlemler başladığında dövizin son iki haftanın dibini görmesi de bundandı. Ama beklentileri karşılamayan faiz artırımı sonrasında sepet kur TL karşısında son iki haftada kaybettiği yüzde 4.1’lik değerin yarısını bir günde geri aldı.

        - Döviz kuru ekonomik ve siyasi olmak üzere beklentiler ile sermaye hareketlerinden etkilenen çok dinamik bir fiyattır. Durum dün itibarıyla böyledir, bugün veya yarın değişebilir. Tıpkı dün değiştiği gibi.

        - Aslında döviz kurlarının geldiği düzey itibarıyla dış politik riskleri, Kudüs riski, Zarrab Davası riski, FED’in faiz artırımı ve bilanço daraltımı gibi riskleri fiyatladığını söylemek mümkün. TCMB’den beklentisinde yanıldı ama onun da düzeltmesini dün yaptı. Aralık ayı ortası itibarıyla yeni yılın ikinci haftasına kadar önümüzde beklenen önemli bir test veya gelişme yok. Beklentiler olumlu veya olumsuz şekilde fiyatlandığına ve TCMB’nin de faizi daha fazla artırmayacağına göre, Türkiye piyasalarına kısa vadeli olarak girmeyi bekleyenler harekete geçebilir.

        - Faiz tarafını belirttik, döviz kurunda da aslında son 15 yılın en düşük düzeyine inilmesi, TL’nin daha fazla değer kaybetmemesi yönünde önemli bir güvence. 2003’te 100 olan reel efektif döviz kuru kasımda 84.73’e indi. TL’nin Türkiye ile ticaret yapılan ülkelerin enflasyonundan arındırılmış kur hareketlerine göre reel kaybı yüzde 15. “Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz” misali, gerçek anlamda ve 15 yıl öncesine göre kayda değer bir kayıp yaşayan TL’nin bundan sonra da düşmesi için çok somut ve kötü gelişmelerin gündeme gelmesi gerekir.

        - Karşımıza çıkan yarım puanlık geç likidite penceresindeki faiz artırımı aslında ne şiş yansın ne kebap cinsinden bir artırım. Kendisinden beklentiye bir yanıt vermiş olmak için yapılan bir artırım. Öyle yarım puan artışla fiyatlama davranışlarının değişeceği pek yok. Eğer söz konusu enflasyonsa, çift haneli rakamlara yükselmiş oranları tek hanelere kalıcı biçimde indirmekse, daha radikal adımlar atılmalı.

        - Çünkü daha dün açıklanan Tarım Üretici Fiyatları kasımda yüzde 2.97, son bir yılda yüzde 19.79 arttı. 4 Aralık’ta açıklanan Yurtiçi Üretici Fiyat artışı da yıllık olarak yüzde 17.30’a yükselmişti. Önümüzdeki dönemde eğer yurtiçi talep devam edecekse bu artışların tüketici fiyatlarına yansıması beklenebilir.

        Bu yansımayı geciktirmek, zamana yaymak ve fiyatlama davranışlarını değiştirmek için, ciddi bir şey yapmak gerekir. Yarım puanlık faiz artışının tüketimi caydırıcı etkisi herhalde minimal olur.

        *************

        BÜYÜME ENFLASYONA TERCİH

        - Zaten Cumhurbaşkanı da, hükümet de faiz artışına karşı. Çünkü canlı bir ekonomiyle seçime gitmek istiyorlar. Yükselen faizin iç talebi bastırmasını istemiyorlar. Tercih net biçimde büyümeden yana konulmuş. Fiyat istikrarını sağlamak ise tali önemde.

        - Kaldı ki hükümet ekonomiyi canlandırmak için daha bu yılın ilk çeyreğinde büyük teşvikler açıkladı ve uyguladı. Başarılı da oldu. Yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 7.4’lük büyüme yakalandı. Bu büyüme de geçen yılki yüzde 3.2’lik büyümenin iki katından fazla. Belli ki hükümet canlanan ekonominin radikal faiz artırımıyla tekrar durgunlaşmasını istemiyor. Buna karşılık yüksek enflasyonu bir anlamda kabullenmiş gibi.

        - ”Enflasyon doğursa da büyümeden ödün vermek yok” davranışı aslında siyasi konjonktürle de uyumlu. Belki icraat döneminin başında olsaydı daha farklı bir tutum takınmak kolaylaşırdı. Ancak 2019 seçimler yılı. Belki de öne çekilecek. Seçimlere kadar ekonomiyi mümkün olduğunca canlı tutmak, seçmeni memnun etmek, hükümet açısından stratejik önemde olabilir.

        - Faiz kararının açıklanmasından sonra İstihdam Şûrası’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istihdama ve esnafa yeni teşvikler açıklaması da, büyümenin net biçimde enflasyona tercih edildiğinin bir göstergesi.

        SONUÇ:

        “Ne yapacağımıza karar verir, yaparız. Sonucuna da kader deriz.”

        Benjamin Disraeli

        Diğer Yazılar