Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Enflasyonda bir türlü istediğimiz sonucu alamıyoruz. Bunda döviz kurlarının ne denli etkili olduğunu bitişikte yer alan grafiklerden izleyebiliriz. Temel mal fiyatları, hizmet fiyatlarına göre çok oynak. Temel nedeni mal fiyatlarının dış ticarete konu olmasından dolayı döviz kuruna olan bağlılığı. Hizmetler ise daha çok yurtiçinde, yerleşik kişilerce ve TL fiyatlamasıyla veriliyor. Bu nedenle de oynaklığı düşük.

        - Taze meyve ve sebze fiyatları da çok oynak. Diğer gıdanın oynaklığı daha düşük. Bir de işlenmemiş gıda çok oynak, işlenmiş gıda stabil, çünkü saklanabiliyor ve işlendiğinden dolayı dayanıklılığı artırılıyor.

        - Şubat ayında ve son aylarda gıdanın kırmızı et tarafı durdu, hatta fiyatlar ithalat baskısı ile aşağı da çekiliyor. Kırmızı etin kilosu 40 liranın altına indi. Ama gıda fiyatlarındaki yükseliş sürüyor. Bu kez vurgun taze meyve ve sebzeden geldi. Bir de süt ve süt ürünlerinin etkisi var. Dün süt fiyatlarında artış olmadan yoğurt ve peynir fiyatlarının yükseldiğini belirtmiştim. Ancak bu konuda yanılmışım. Çiğ süt fiyatları geçen yılın ikinci yarısından itibaren yüzde 33 artmış. Geçen yıl şubatta litresi 1.15 kuruş olan çiğ süt bu şubatta 1.53 kuruşa yükseldi. Bu artışın öncesinde ise 2.5 yıl süt fiyatları artırılmadı. Yoğurt ve peynir fiyatları da buna uygun stabil kalırken süte yapılan zam üreticilerin batma aşamasına gelmesinden kaynaklandı.

        - Türkiye’de süt hayvancılığı da, et hayvancılığı da yapmak zor veya yüksek maliyetli. Çünkü ineklerin beslenmesi iki şekilde oluyor. Biri açık meralarda doğal ortamda otlatmayla, diğeri de karma yemle. Bizde ikisi de eksik. Geniş ve otu bol otlaklar, meralar yok. Kısmen Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde mevcut. Ancak buranın da yarısında otlatma süresi kısa. Doğu Karadeniz’in kalan diğer yarısında da, arazi yapısı çok meyilli, ithal büyükbaş hayvancılığın yapılması imkânsız gibi. Hayvanın yuvarlanması ihtimali yüksek. Bu nedenle zaten bu işe kalkışan da yok.

        - Karma yemde ağırlıklı olarak mısır, mısır DDGS, arpa, buğday kepeği ve ayçiçeği tohumu küspesi olan ATK28’den yapılıyor. Merkez Bankası uzmanlarından Hüseyin Songül “Türkiye’de kırmızı etin pahalı olmasının altında yatan başlıca yapısal faktör: Hayvancılıktaki yüksek yem giderleri” raporuyla bu durumu irdeledi. Merkez Bankası tarafından yayımlanan rapora göre karma yemlerin içindeki girdilerin yüzde 30’u ithal. Mısır DDGS ve ATK28 ithal ediliyor. Dolayısıyla dolar kuru nereye giderse karma yem fiyatları da üçte bir oranında oraya doğru evriliyor. Son yıllardaki zorluk ise dolar kurunun yıllık ortalama olarak arka arkaya 5 yıldır enflasyondan daha yüksek artıyor olmasında.

        - Bir politika yanlışlığı da Türkiye’nin kentleşmesini tamamlaması aşamasında tüketimin büyükbaş hayvan etine kayması. Halbuki küçükbaş havanlar daha çok otlamayla besleniyor ve Türkiye’nin bitki örtüsü küçükbaş beslemeye daha uygun. Bu nedenledir ki zaten “Buğday ile koyun, gerisi oyun” bir Anadolu deyimidir. Arpa ve mısıra yüklenmenin sonucu ise bugün toplam üretimin artmasına karşılık, besi yemi için kullanım oranı 2002’de yüzde 2.2 düzeyinden 2016’da yüzde 7.3’e çıktı. Bu iki üründe üretimin giderek artan oranda yemliğe ayrılmasını da Merkez Bankası uzmanı Hüseyin Songül “Hububat ürünleri fiyatları üzerinde talep yönlü baskı oluşturduğu ve bu baskının da zaman geçtikçe artma eğiliminde olduğu” biçiminde değerlendirdi. Mevcut yapı sürdükçe ette de sütte de ucuzluk hayal.

        Diğer Yazılar