Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dolar son dönemde büyük paralara karşı yüzde 4 değerlendi. Gelişmekte olan ülkelerin paraları dolara karşı yüzde 6 değer yitirdi. TL’nin kaybı ise yüzde 12 düzeyine çıktı. Enflasyondaki yükselme, kurdaki yükselmeyle birleşerek faizleri sıçrattı. Borsada ise ciddi değer kayıpları meydana geldi. Dolar bazında son dönemdeki kayıplar sanayi hisselerinde yüzde 19, banka hisselerinde yüzde 36.5’i buldu.

        - Bankaların daha fazla değer kaybetmesi de kârlılıklarının azalmasıyla ilgili. Bankalar özsermaye kârlılığında geçen yıl büyük sanayi şirketlerinin gerisinde kaldı. Bu durum bu yıl da devam ediyor. İlk çeyrek itibarıyla bilanço açıklayan finans dışı şirketlerin kârı yüzde 30’un üzerinde artarken, bankaların kâr artışı yüzde 5 düzeyinde kaldı.

        - Bu konuda dışarıdaki gelişmeler de belirleyici. ABD’de artırılacak faizler ve FED’in parasal genişlemeyi azaltıyor olması dolar faizlerini sıçratıyor. ABD dışındaki şirketlerin borçlanmasına baz teşkil eden dolar Libor faizleri, FED faizleriyle birlikte sıçradı. En çok kullanılan üç ve altı aylık libor vadelerindeki faiz oranları yüzde 2.5 düzeyine çıktı. Bu gelişmeyle bizim gibi ülkelere ya daha az sermaye giriyor ya da net bazda sermaye çıkıyor. Nitekim ocak ayında 1.3 milyar dolarlık net portföy yatırım girişinin ardından çıkışlar başladı. Yaşadığımız piyasa türbülansında bu gelişmenin önemli payı var.

        - Küresel çapta faizlerin artması, buna iç nedenlerin de eklenmesi banka kârlılıklarını budayacak gibi. Çünkü bankalar daha kısa vadeli fon toplarlar ve daha uzun vadeli kredi kullandırırlar. Mevduatın vadesi 3 ay, kredinin vadesi belki 3 yıldır. Mevduat faiz artışıyla bankaların faiz giderleri hızla yükselir ama faiz gelirleri aynı düzeyde artamaz. Bütün kredileri 3 ayda bir çeviremez ki, yeni faiz oranlarını uygulasın. İlk üç ayda da bankaların faiz gelirleri yüzde 32 arttı, karşılığında da faiz giderleri yüzde 50 büyüdü. Faiz artışlarından en çok zararı gören bu nedenle bankalardır.

        - Kaldı ki bankalar büyük küçük kredi yapılandırmaları yapıyor. Vadeleri daha uzatmak durumunda kalıyor. Buna da belli bir karşılık ayırmak durumundalar. Ayrılan karşılıkların yüzde 58 artışı da bunu gösteriyor. İşte bütün bu nedenlerle geçen hafta banka değerleri ciddi darbe yedi. Bankaların toplam piyasada değeri 50 milyar doların da altına indi 45.5 milyar dolara düştü. Küresel kriz sonrasının en düşük ikinci değeri.

        - Yüksek cari açığa ve jeopolitik risklere ya da dışarıdan esen rüzgârlara karşı ekonomiyi şimdiye kadar koruduysa güçlü mali disiplin ve güçlü bankacılık korudu. Seçim döneminde bu, iki çıpayı da zayıflatmak tehlikelere karşı açık hale gelmek demek. Borsanın yaptığı fiyatlamadan ben bunu çıkarıyorum. Koca koca Türk bankalarının hepsi 50 milyar dolar da etmiyor.

        7.5 YILDA 98 MİLYAR DOLAR AZALDI

        Kasım 2010’da 142.5 milyar dolarla tarihi rekor piyasa değerine ulaşan Türk bankacılık sektörü para politikasının değiştirilmesi ve getirilen ek yüklerle birlikte giderek irtifa kaybetti. Türkiye’nin kredi notunun 18 yıl aradan sonra yatırım yapılabilir düzeye çıktığı Mayıs 2013’te bile ancak 124.5 milyar dolara çıkabildi. Cuma günü itibarıyla ise 45.5 milyar dolara düştü. Bu düzeyiyle bankalar şubat başından beri üçte bir düzeyinde piyasa değerlerini kaybetti. Geçen yılın ağustos sonuna göre kayıp yüzde 36.5’e ulaşıyor. 2013’e göre 5 yıllık kayıp yüzde 68.5, 2010 sonuna göre ise yüzde 71.3 düzeyinde. 142.5 milyar dolardan 44.5’e düşmek aynı zamanda 98 milyar dolarlık bir azalmayı ifade ediyor. Güç elbette sermaye büyüklüğüyle, bağlı olarak aktifle ve mevduatla paraleldir. Piyasa değeri de itibardır, bu gücün bir yansımasıdır. Algıdır demeyelim çünkü insanlar yıllarca zarar etmeyi denemez.

        Diğer Yazılar