Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası faizde bir artırım daha yaptı ve 25 Nisan’dan bu yana yaptığı artırım 5 puanı buldu. Seçimin gündeme gelmesi ve küresel ortamla bozulan dengeleri yeniden kurmanın bedeli yüksek oldu. Merkez Bankası’nın politika faizi artık yüzde 17.75. Döviz kuru ancak bu faiz düzeylerinde sakinleşti. Döviz ve faiz dengesi yeniden kuruldu ama artık sepet kur yükselişe geçtiği düzeyin yüzde 15 üstüne çıktı. Bu da topu topu 3 ay içinde oldu.

        - Seçimin gündeme geldiği tarihi biz 12 Mart olarak alıyoruz. Çünkü o tarihte Meclis’e sunulan ittifak yasası erken seçime gidilebileceği ihtimalini güçlendirdi ve kur hareketlenmeye başladı. Yarım dolar ve yarım Euro’dan oluşan döviz sepeti 4.24 düzeyinden 23 Mayıs’ta 5.34’e kadar çıktı ve faiz artırımının ardından 4.86’ya geri döndü. Sepet kur 2.5 aya bile varmayan sürede yüzde 25.8 arttı. 23 Mayıs’tan bu yana geçen iki haftada meydana gelen düşüş ise yüzde 9 oranında.

        - Böylece 30 Mayıs’ta yazdığımız gibi, dolarda 4.92 en yüksek düzey olarak kaldı ve yeni artırılan faiz oranları sayesinde bir süre daha kalmaya devam edeceği söylenebilir. Bu süre seçimi de kapsıyor.

        - Dünkü 4.86 sepet düzeyi yükselişe başladığı 12 Mart’ın 4.24’lük düzeyine göre yüzde 14.5 yukarıda. Artırılan ve yüzde 17.75’e çıkarılan faiz oranı aslında yabancıların Türkiye’ye gelmek için razı oldukları faiz düzeyi. Dolayısıyla yabancıların bu karardan memnun kalması ve kaynak getirmeye devam etmesi beklenir.

        - Mayıs ayıyla birlikte artan enflasyona paralel faiz artışı gerçekleşmiş ve Merkez Bankası’nın bu anlamda devrede olduğu mesajı da dış dünyaya verilmiş oldu.

        - İçinden geçmekte olduğumuz konjonktürde yabancı sermaye akımlarının devam etmesi kritik önemde bulunuyor. Çünkü ithalat henüz hız kesmiş değil ve cari açık büyüyor. Dış borcumuz da yüksek. Küresel sermaye hareketleri ise zayıfladı. Önceki gün Uluslararası Finans Enstitüsü gelişmekte olan ülkelerden net bazda nisan ayında 300 milyon dolarlık çıkışın ardından mayıs ayında da 12.3 milyar dolara yükseldiğini açıkladı.

        - Türkiye ise cari açığını son aylarda döviz rezervlerinden finanse ediyor. Ancak TCMB’nin döviz rezervleri de düşük.

        ***********

        KUR VE FAİZ ŞOKUNDAN DOLAYI EKONOMİ YAVAŞLAYACAK

        - Elbette faiz artırımının enflasyonla ilişkisi var. Pazartesi günü enflasyon beklenenin ötesinde yüksek çıkınca piyasalar faizin artırılacağını fiyatlamaya başladı. Bu nedendir ki, Hazine faizleri yükselişini sürdürdü ama döviz kurları hafifçe gevşedi. Ne de olsa perşembe günkü toplantısında TCMB faizi artıracaktı. Londra’da yabancı yatırımcılara elbette söz verme veya taahhüt niteliğinde açıkça bir vaatte bulunulmadı. Zaten bu işler öyle de olmaz, gereğinin yapılacağı şeklinde hissettirilir. Yabancıya inandırıcı gelirse de istenen amaç hasıl olur. Londra toplantısı sonrası enflasyonun artmış ama kurun artmamış olmasını, amacın hasıl olmasına bağlayabiliriz.

        - Bu açıdan dün faizler artırılmasaydı kurda sıçrama olacaktı. Faiz artırımı yüzde 1.25 yerine daha düşük tutulsaydı artış buna paralel olacaktı. Özellikle burada yabancıların Türkiye ile yaptıkları parasal işlemlerde talep ettikleri ve geçerli olan faiz oranına çıkıldığını vurgulamak gerekir.

        - Aynı faiz oranları Türkiye’de yerleşiklere yüksek gelebilir. Enflasyon yüzde 12.15 iken yüzde 17.75 faiz yüksek ve cazip olabilir. Bu oranla birlikte önümüzdeki aylarda enflasyonun yüzde 13-14’leri görmesini de absorbe edebilir. Büyük dramatik gelişmeler gündeme gelmezse finansal piyasalar kısmen pozitif eğilimini koruyabilir. Dolayısıyla seçime kadar kontrollü bir kur seyri söz konusu.

        - Seçim sonrasının seyri ise öncelikle sandıktan ne çıkacağına bağlı olacak. İkinci tur var mı yok mu, büyük önem taşıyacak. İkinci tur yoksa yeni yönetim yapısı, yeni ekonomi yönetimi ve ekonomide yol haritası belirleyici olacak.

        - Eğer para politikasındaki sıkılaştırmayı mali politikadaki sıkılaştırma izlerse ve ekonomide reformlar yapılmaya başlanırsa yeni faiz artırımlarına gerek kalmayabilir. Yılın ikinci yarısında ekonomi zaten yediği kur şokundan dolayı yavaşlayacak. Bir de faiz şoku yedi. İki şokun etkisiyle ithalat hız kesecek, büyüme oranı düşecek, cari açık ve enflasyon da yönünü aşağıya çevirecek. Bu durumda mevcut faiz oranları da en yüksek düzeyini görmüş olacak.

        - Tabii ki her şey seçilecek Cumhurbaşkanı’na çok bağlı olacak. Ancak kur ve faiz şokunu yiyen ekonomi de fazla seçenek bırakmıyor.

        Diğer Yazılar