Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aksiyon, dram, melodram ve romantik-komedi türüne haiz dört filmin incelemesi… Ülkemizde oynayan filmler hakkında derlemiş olduğum yazıyı huzurlarınıza getiriyorum. Eğer yazın yapacak başka işiniz yoksa film izlemek sizi motive edecektir. Bundan böyle önemli gördüğüm filmleri listeleyeceğim.

        Yazın bunaltıcı sıcaklarından sıkıldınız mı? O halde bol bol film izleme zamanı! Sinemada izleyemediğiniz filmleri, evinizde yatarak izlemenin keyfi bir başka olsa gerek… Yapılacak en iyi şeylerden biri izleyemediğiniz filmlerin listesini çıkartmanızdır. Böylece, kaçırdığınız filmleri es geçmemiş olursunuz. Unutmayın hiçbir şey için geç değil. İzlemek için hala şansınız var. Hatta yazlık filmleri bile seyredebilirsiniz. Seçenekler oldukça fazla. Önemli olan zevkinize ve beğeninize göre film seçimi yapmak. Artık filmlerin Dvd’sini bulmanız da kolay. Mazeret yok öyle değil mi?

        ÖZGÜRLÜK VE ADALET SAVAŞI: “IRONCLAD”

        Aksiyonsever sinemacı tarafından yönetilen “Ironclad”, tarihin önemli bildirgelerinden biri olan MagnaCarta'nın imzalanması adına Baronlar ile yapılan özgürlük mücadelesini beyazperdeye aktarıyor. Hem de Kral John'un gözden düştüğünü öne sürerek... Tüm bu olayların ortasında kalan Kral, baronları tekrar tiranlık yönetimine bağlamaya kararlıdır. Tabi kralın bunu yapabilmesi için,ilk önce adalet savunma kalesi haline dönüşen Rochester engelini aşması gerekmektedir. Peki, Kral gerçekten bu Rochester kalesini aşabilecekmidir? Ironclad; tarihin derin sularına gömülmek isteyenler için ideal bir film.

        SIRADIŞI YÖNTEMLERİN ETKİLERİ: “MONEYBALL”

        Michael Lewis'in "Moneyball: The Art of Winning an Unfair Game" adlı eserinden Steven Zaillian ve AaronSorkin tarafından uyarlanan ve gerçek bir hikâye dayanan film, kısıtlı bir bütçeyle Oakland beysbol takımının sorumluluğunu üstlenen BillyBeane (Brad Pitt)'in zengin kulüplere meydan okumasını mercek altına alıyor. Beysbol sporunun olmazsa olmazlarını gözardı etmeden yoluna devam eden Beane, azmi, inancı ve istatistik bilimini kullanarak mucizeler yaratması beysbol deliliğinin tarihini yeniden yazıyor sanki... Beysbol meraklıları bu filmi kesinlikle görmeli. Başrolde Brad Pitt varsa o film izlenir.

        FORMÜLSÜZ AŞK: “AŞKIN FORMÜLÜ YOK”

        İsveç sinemasının iddiali filmlerinden biri olan“Aşkın Formülü Yok”, kız arkadaşından ayrılan Simon'ın hayatının alt üst olmasıyla, kardeşi Sam'in onu bu durumdan kurtarmak uğruna verdiği mücadeleyi konu alıyor. Kendini bir anda olayların içinde bulan Sam için asıl öncelik; Aspender sendromu nedeniyle düzenini bozmadan kardeşine yardım etmektir. Her ne olursa olsun yardımsever olmanın bazı bedelleri olduğunu dile getiren Aşkın Formülü Yok başarılı bir İsveç filmi.

        BİR EDEBİYAT KLASİĞİ: “JANE EYRE”

        Feminist edebiyatın en eski klasik romanlarından biri sayılan Jane Eyre, fakir ama, gururlu bir kızın başından geçen olayları, sınıf çatışmasına dayandırarak dramatik bir anlatım biçemiyle okurlarına sunan iyi bir biyografik hikâye. 2011 yılında beyazperdeye uyarlanan JaneEyre; erdemli ve dürüst bir insan olabilmenin zorluklarını etkileyici bir biçimde aktararak iç çekişmelerin ‘aşk’ duygusuyla tamamiyle değişim gösterebileceğini vurguluyor. Peki, aşk her kapıyı çalar mı?

        JaneEyre romanını okuyan, okumayan herkes bu film aracılığıyla belki de hayatlarında hiç şahit olmadıkları acı gerçeklerle yüzleşecekler. Çünkü JaneEyre'in ana ekseninde zorba bir yenge ve aşkın baskın gücü yer alıyor. Yetim kalan ufak kız JaneEyre’nin, yengesinin himayesinde büyümesi onun hor görülüp, yalancı olmakla suçlanması ve her daim sessizliğini koruduğu için daha çok üzerine gidilmesi adeta psikolojisini bozuyor. Bir de bütün bunlar yetmezmiş gibi malikâneden uzaklaştırılarak yatılı okula gönderilmesi durumun vehametini büsbütün arttırıyor. Tabi okulda yaşadığı şiddet içerikli olayları hesaba katmazsak! Zaten bu yaşananların izleyicileri derinden yaralayacağı kanısındayım.

        MUTLULUK KISA SÜRÜYOR

        Ama her zaman genç bir bayanın yüzünü güldüren anlar vardır. O anlardan birini yakalayan JaneEyre okuldan mezun olduktan sonra, Rochester malikânesinde mürebbiyelik yaptığı esnada, Bay Rochester'a karşı kalbinin pır pır attığını hissedince, duygularına hâkim olamıyor. Ne de olsa gerçek aşk kapıyı sadece bir defa çalar. JaneEyre için aşkın kapıyı çalması ilk başta dudaklarımıza bir parça bal çalıyor, ancak ilerleyen dakikalarda üzülerek belirtmeliyim ki bu durum hiç de beklediğimiz gibi gelişmiyor. Aşkın çalkantılı tarafı ile alabora olan JaneEyre'in kısa bir süre sonra yengesinin beklenmedik ölüm haberini alması, kimbilir belki de yengesinin Jane'e çektirdiği onca eziyetin kaçınılmaz sonuydu. Ne demiş atalarımız "Ne oldum değil, ne olacağım..."

        AŞKIN GÜÇLÜ YANI

        Birçok badire atlatarak aşkın en güçlü yanını ortaya çıkartan, başına gelen onca şeyden sonra güçlü olmayı iradesiyle, azmiyle başaran Jane Eyre; bir kadının dimdik ayakta duruşunun önemli bir örneği. Bu nedenle JaneEyre'in hikâyesi; sürekli kazanma hırsı içinde olanların önünde sonunda kaybedeceğini; gururlu olanların ve istediği her şey uğruna savaşanların ise kazanacağının mesajını veriyor.

        Yönetmenliğini Cary Fukanaga'nın yaptığı ve başrollerini Mia Wasikowska (JaneEyre) ve Michael Fassbender (Rocherster)'in paylaştığı JaneEyre, daha önceki yapılan muadillerine nazaran yürek dağlayan iyi bir dram filmi örneği. 1996 yılında beyazperdeye aktarılan JaneEyre hiç şüphesiz bugünkü kadar sükse yapmamıştı. Hakkını teslim etmek gerek. Çünkü bir çınarın kolay devrilmemesi gerektiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren film, iki saat boyunca izleyiciye duygusal anlar yaşatarak onları koltuklarına çivilemeye endekslenmiş sanki...

        Diğer Yazılar