Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NET bir biçimde söylemekte yarar var: - Merkez Hakem Kurulu’nun başına kim gelirse gelsin fazla dayanamaz... En dürüst, bilgili ve cesur insan bile bu görevi uzun süreli ve huzurlu bir biçimde yapamaz.

        Şimdi diyebilirsiniz ki, taaa bir zamanlar, Hilmi Ok 7 kere geldi, 7 kere gitti... Ben de derim ki, eski çamlar bardak oldu. O güzelim yıllar geride kaldı. Ülke futbolu ve hakem platformu inanılmaz erozyona uğradı.

        Hakem camiasını iyi tanıyan herkese şu soruyu sormak istiyorum:

        - Merkez Hakem Kurulu başkanlığı için öyle bir isim önerin ki, “Harika... İşte bu” denilsin. Kimse karşı çıkmasın...

        Var mı böyle bir isim... Hani, hakem camiasının içinden yetişmiş, kendini güncellemiş, sorunları bilen, dinamik, sevilen, sayılan, yıllardır bu camiada bulunan, herkes tarafından takdir edilen ve bütünleştirici bir isim...

        Yok... Kimse kusura bakmasın ama ülkemizde bu tanımlara uyan tek bir isim bile yok.

        Peki niye yok? Geçmişin ağır faturası bu... Hakem camiası paramparça oldu... Ülke futbolu ile paralel olarak, hakemler de kutuplaştı. Müthiş kavgalar yapıldı. Büyük yaralar oluştu. Herkes birbirinin kuyusunu kazdı. Menfaat ilişkileri çarpıştı... Ahbap çavuş birlikteliği ile pek çok basiretsiz ve yetersiz isim, belli koltuklara oturtuldu...

        Başarılı ve yeterli isimlerin önemli bölümü ise küstürüldü, unutuldu ya da dışlandı.

        Tabii tüm bunların bir neden - sonuç ilişkisi var.

        Çok uzun yıllardan bu yana... Klasman terfilerindeki tutarsızlıktan, FIFA listesi oluşumuna... Hakem derneği seçimlerinden, Merkez Hakem Kurulu yapılanmasına... Gözlemci notlarından, derbi maçlarındaki çifte standarda... Kulüp ve medya baskısından, haftalık hakem atamalarına kadar... Sürekli ve sık sık yaşanan menfaat çatışmaları, hakem camiasında onarılması mümkün olmayan çok büyük tahribatlara yol açtı.

        Kulüp yöneticilerinin “İstemezük” yaklaşımı da büyük bölünmeler yarattı...

        Hakem camiasının önemli bölümü halen birbirinin suratına bakmıyor.

        Yıllardır yaşanan bu olaylar çerçevesinde masum sayısı yok denecek kadar azaldı.

        Misal: Haluk Ulusoy mu göreve geldi... Gelmesi ile birlikte Ulusoy’a yakın hakem, gözlemci ve görevlilerin devri başlar. Bir önceki dönemde el üstünde tutulan kişiler ise kapı dışarı edilir. Öyle ki... Dışlanan bu kişiler, FIFA listesinden, amatör kümeye kadar gidebilir... Ulusoy görevden ayrıldığında ise bu kötü çark anında tersine işler.

        Yıllardır böyle gelmiş, böyle gider...

        Devir koltuk devri olduğu için liyakata, nişana falan pek bakılmaz, koltukta kim oturursa onun keyfine, sözlerine ve eylemlerine bakılır.

        5-10 yıl öncesine kadar FIFA kokartı taşıyan çok sayıda hakem, “Bizden değil” düşüncesi ile şimdi camia dışında tutuluyor... Güzel koltukların önemli bir bölümünde ise halen torpilli kişiler oturuyor.

        Hakem camiasının en kısa zamanda gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyor.

        Son dönemlerde Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yapan bazı isimlerin hakem kökenli olmayışının altında bu anlattıklarım çok önemli yer tutuyor...

        Gönül ister ki; hakem camiasını, hakemlerin içinden gelen kişiler yönetsin... Ama sadece gönül istiyor işte...

        Yönetici konumuna gelen eski hakemlerin önemli bölümü, geçmişte çok ağır şekilde yaralandıkları, yaraladıkları ve dışlandıkları için, değişik arayışlar içine giriliyor.

        Zekeriya Alp gibi pırıl pırıl bir isim, bu düşüncenin bir sonucu olarak göreve getirilmişti... Yusuf Namoğlu gibi geçmişi çok temiz bir isim de hakemliği bıraktıktan tam 24 yıl sonra bir kez daha göreve çağrıldı...

        Niye Zekeriya Alp, niye Yusuf Namoğlu diye sorarken... Bu gerçekler de biraz bilinsin.

        Ve hakem camiasındaki bu kavga artık bitsin... Bitmeyen kavga, ülke hakemliğini bitiriyor.

        Son söz: Kendi içinde paramparça olan hakem camiası, çevreden gelen en ufak bir darbede yere yıkılıyor.

        Diğer Yazılar