Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nadia’yı biliyor musunuz? Şayet Zülfü Livaneli’nin Serenad’ını okuduysanız, Maximilian Wagner’in biricik Nadia’sını mutlaka tanırsınız. Nadia, müziğe karşı aşırı duyarlıdır. Başkasının kulağına sadece hoş bir tını olarak gelen herhangi bir melodi, Nadia’yı hıçkırıklara boğabilir. Günümüzde, kulağı iyi olarak mı tanımlanır, yoksa histerik kişilik bozukluğu mu denir, bilemedim.

        Fakat empati kurabiliyorum. Çünkü, adını ancak kitabı okuduktan sonra koyabildiğim durum bende de mevcut.

        Süper enerjik, inanılmaz neşeli bir anımda kulağıma çalınan melankolik bir parça, bütün ruh halimi alt üst edebilir.

        Üniversitedeyken arabam bir süre serviste kaldı. Çıktığında radyosu çalışmıyordu, söylendiğine göre şifresi sıfırlanmış. Diyebilirim ki, pedalların yerini zor buldum.

        Meğerse arabayı müzikle kullanabiliyormuşum. Yollar, ancak müzik ile çekilir hale geliyormuş. Meğerse müzik yoksa, benim hayatım zorlaşıyormuş.

        MAMMA MİA BAŞARILI ÇÜNKÜ…

        İki gece önce İstanbul’da Mamma Mia’yı seyrettim. Eminim haberiniz vardır; kendisi dünyanın en çok izlenen müzikali, 20 yıl içinde 54 milyon kişiye ulaşmış.

        Başarılarının sırrı, öncelikle elbette ki Abba şarkıları. İnsan bazen öyle bir şarkı dinler ki, alıp götürmek istediği yere sürüklenerek gitmek istersin. Ayrılıksa ayrılık, aşksa aşk, bahsi geçen duygulara kendini teslim etmek için sabırsızlanırsın. Ama illa ki, içinin tanıdığı duygular olması gerekir.

        Şayet hiç ayrılmadıysan, ayrılık şarkısının hakkını, duygusal anlamda veremezsin.

        Fakat Mamma Mia’da, olaylar örgüsü, Abba’nın şarkıları herkesin içine işlesin hatta kazınsın diye kurulduğu için, Donna evlenip 5 kere “I do” derken, kendin evlendin zannedersin. Ve müzik ile dansın en az, temiz hava, bol güneş, sağlıklı gıda kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu, bir kez daha anlarsın. Hayatında fazla eğlence bulunmayan nesillerin, neden sabah uyanır uyanmaz radyoyu açıp, dakikalarca kendi kendine dans ettiğini anlayabiliyorum. İnsanın ruh halini düzenliyor, dengeliyor, gerekirse eksiltiyor, lazım gelirse fazlalaştırıyor.

        İyi gelmesine geliyor ama bizler, gelmesine ne kadar izin veriyoruz ki? Mesela en son ne zaman bir duyan olursa, ne der demeden, bağıra bağıra şarkı söylediğinizi, ya da bir gören olursa ne düşünür demeden dans ettiğinizi hatırlıyor musunuz?

        Ben hatırlayamadım da ondan sordum. Mamma Mia, tüm izleyicilerine iyi geldi.

        Abba’nın dediği gibi “Thank You For The Music, For Giving It To Me”...

        Diğer Yazılar