Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yetişkin olana kadar, herhangi bir hayvanla münasebeti bulunmayan insanlar için hep üzülmüşümdür. Gerçek hayvanseverlerin aksine, olaya düz mantıkla bakarlar; köpekler bekçidir, inekler süt verir, koyunlar otlar, atlar kişner.

        Başka da bir şey ifade etmezler. Halbuki hayvanlarla kurulan dostluk üzerine yazılmış onlarca kitap, çekilmiş binlerce film var. Küçük yaştan itibaren bizzat hayvan beslemiş insanlarınsa, kendi deneyimlerine dayanan gerçek hikayeleri var. Ben de onlardan birisiyim. Ama her çocuk benim kadar şanslı değil.

        Mesela kızım hayvanları kendi içinde ikiye ayırıyor; iyi hayvanlar ve kötü hayvanlar. Aslında demek istediği vahşi hayvanlar ve evcil hayvanlar. Ama o bu şekilde sınıflandırmayı tercih ediyor. Kaldı ki en büyük korkusu, karşısına kötü hayvanlardan herhangi birisinin çıkması. İşte tam da bu yüzden, haftasonu onu “Orman Çocuğu” filmine götürdüm. Yolda yürürken Bengal Kaplanı ile karşılaşması küçük bir ihtimal olduğu için, en azından doğal hayatı içinde film aracılığıyla tanısın dedim. Film animasyon filmi değil, bildiğiniz yetişkin filmi. Disney imzasını taşıyınca çocuklar için yapılmış izlenimi veriyor ama her şeyden önce 7 yaş altı salona alınmıyor.

        İlginç olan, başrol hariç, filmdeki oyuncuların tamamı vahşi hayvanlardan oluşuyor. İnsana “acaba, hayvanlar insanlardan daha mı insancıl” dedirten yüksek bütçeli, başarılı bir film.

        Orman çocuğu Mowgli

        Hikayeyi illa ki biliyorsunuz ama yine de bilgilerinizi tazelemek adına özet geçebilirim; Mowgli, kurtlar tarafından büyütülmüş, kendini kurt sürüsüne ait hisseden bir erkek çocuğu. Hikaye, o ve balta girmemiş ormanlardaki diğer hayvanlarla olan ilişkisi etrafında gelişiyor. Filmi uzun uzadıya anlatmayacağım. Ama bana sorarsanız hayvanları tanımak, dünyadaki en üstün ırkın insan olduğu fikrinden sıyrılmak için biçilmiş kaftan. Hayvanların aralarındaki uyum, saygı, bütünlük muazzam. Hatta sanıyorum kendimizi daha iyi hissettiğimiz için inandığımız, “hayvanların daima insanlara ihtiyacı vardır” inancını tamamen çürüten bir film. İnanılmaz bir dünyaları var, aralarında müthiş bir denge var ve malesef o denge insanlarda mevcut değil.

        Birbirlerine saygı had safhada

        Bizdeki hak yeme, kuralları ihlal etme onlarda yok. Ormanın bile kanunları var ve herkes kanunlar önünde eşit. Orman herkesin ve bütün hayvanlar bunun bilincinde, istismar eden yok. Hayvanlar arasında saygı var.

        Bir sahnede panterin, mamutların önünde eğilmesi inanılır gibi değildi. Gerekçe de şu; onlar dişleriyle oluklar açtıklar ve bu oluklardan su akmasını sağlayıp, toprağa nehirlerin suyunu akıttılar. Yaşam vahşi ona ne şüphe, ancak sanıyorum asıl huzurun kaynağı, paranın ve özel mülkiyetin keşfedilmemiş olması.

        Hatta galiba ticaretin olmayışı, huzurun yegane gerekçesi sayılabilir. Birçok sahne ürkütücüydü, başroldeki kötü Kaplan Shere Khan, filmdeki yegane kötülüğü temsil etti. Ama onun dışındaki her detay, insanı hayvan olmaya özendirecek kadar albeniliydi. ‘Orman Çocuğu’ hala vizyondayken tavsiye ederim; hayvan ırkının önünde saygıyla eğilmek için gidin derim.

        Diğer Yazılar