Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün akşam sinemaya gittim. Malum, film başlayana kadar önce uzun bir süre reklamlara maruz kalıyorsunuz. Biz de önümüzdeki iki haftalık dönemde, vizyona girecek filmlerin hepsinin fragmanlarını birer birer izledik. Üç adet isimleri farklı, ancak temaları aynı savaş filmi ile tanıştık. Bir tanesi, birinci ve ikinci dünya savaşının öncesi ve sonrasında yaşananlar ve araya sıkışmış bir aşk hikayesiydi.

        Diğeri Amerika’da geçen, çatışmada ne kadar sağ kurtarsam yanıma kardır anlayışıyla, ağzıyla burnu yer değiştiren bir yiğitin hikayesiydi. Ötekisi de üstün güçler kazanıp, yine mücadele eden, vuran, kıran, öldüren ölümsüz kahramanların filmiydi. Fragmanlar bittiğinde, üzerime kan sıçramış gibi hissettim. Sanki elimde silah tutmuşum da elim kirlenmiş gibi geldi. İçim kalktı. Sonra reklamlar başladı. 3 adet banka reklamı ve beraberinde paramızı nerede, nasıl değerlendirirsek bizim için hayırlı olur sloganları...

        Aralarına sıkıştırılmış bir nevi savaş ganimeti niyetine, mücevher reklamı. Aslında oturup başka film izlemeye gerek var mıydı bilmiyorum. Çünkü hepimizin filmi bu aslında; çıkarlar için savaş, kazanan için en nihayetinde para ve sonrasında vaat eettikleri. Mücevher gibi...

        Üstün ses ve görüntü efektleri sayesinde filmlerin hepsi destansı bir anlatımla sizi içine alıyor. Zannediyorsunuz ki, savaşların hepsi masum insanların iyiliği için, kimseye zarar verilmeden yapılıyor. Kazanan daima iyi taraf oluyor, başrol hep bizimle kalıyor, zafer bizim oluyor. Halbuki alakası yok. Savaşlar birilerinin arsızlığından ötürü, yüzsüzlük eşliğinde yapılıyor ve olan daima iyilere oluyor. Mermili, bombalı, toplu, tüfekli savaş aslında sadece temsili. İnsanoğlu doğduğu andan itibaren mutlak bir savaşın içine giriyor. Savaş filmlerinin arasına serpiştirilmiş aşk hikayeleri de, hayatımızdaki küçük ve kısa mutlulukları temsil ediyor. Üstelik hepsi dönüp dolaşıp aynı başlıklara odaklanıyor; para hırsı ve güç endişesi.

        Savaş filmlerinin fragmanları bitince ekrana çıkan banka reklamları da işte bahsi geçen bu para. Bence asıl düşman onlar. Ama her nedense ganimet gibi sunuluyor. Albenili gözüküyor.

        DAĞ FİLMİNİ İZLEDİM

        Bu arada izlemeye gittiğim film Dağ’dı. Başka bir savaş filmi. Ülkemizin sınırları içinde ve sınır komşularımızı kapsayan, Batı’dakinin ruhu duymadan devam eden, berbat savaşı konu alıyordu. Alın size bir mücadele daha, birilerinin “daha fazla istemesinden dolayı” ölen insanların hikayesi. Film her şeyden önce başarılı bir yapımdı. İnsanda kimi zaman, “yürü özel harekata katılıyoruz” dedirten, kimi zamansa “gidelim buralardan” dedirtip, yaman çelişki içine sokan bir filmdi.

        Ne senaristin, ne yönetmenin, ne de yapımcının suçu değil tabii, hayatımızın gerçeği ancak en nihayetinde o da bir savaş filmiydi. Yaklaşık iki saat boyunca herkes savaşın içindeydi. Film biter bitmez, gerçek hayatımıza döndük. Öğrenciler, diğerleri ile mücadele içine girecekleri sınavlarına, yetişkinlerse kazanmaları gereken paraya odaklandı. Her şey yolunda giderse, ucunda parıltılı bir hayat vardı. Galiba hepimizin hayatının ortak filmi; savaş, para ve mücevher üçlemesi.

        Diğer Yazılar