Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Evimde çok acayip bir sürü obje var. Başkası baktığında neden çöp kutusu yerine baş köşede ya da sıkı sıkıya korunmuş kutuların içinde ikamet ettiklerine anlam veremeyeceği bir sürü obje. İçlerinde kenarı kırık biblo da var, kurutulmuş çiçek de.

        Oyuncak ayı da var, artık yazmayan kalem de. Tanımayan, bilmeyen, benim ve o objeler arasındaki ilişkiden bihaber birisinde, hiçbir his uyandırmayabilir.

        Ama benim kalbimi pır pır ettiriyorlar. Kimine her baktığımda boğazım düğümleniyor, kimi de geçmişten bir yerlerden inanılmaz “huzurlu” bir ana götürüp, bana kendimi güvende hissettiriyor.

        Onlar benim hatıra objelerim. İsimleri, cisimleri değil de hatıraları paha biçilmez. Atamıyorum, kıyamıyorum, yanımda her yere “geleceğe” taşıyorum.

        BAĞIŞ BAŞVURULARI

        Benim hatıra objelerimin farklı versiyonları, Hırvatistan’da “Aşktan Geriye Kalanlar Müzesi” adında bir sergiyle ziyarete açıldığında yıl 2006’ydı. O süre zarfında 28 ülke 44 şehir gezmiş. Şimdi de kalkmış Türkiye’ye gelmiş. Aşk, ölüm ve ayrılık gibi hikayelerden geriye kalanları sunuyor. Aynı benimkiler gibi, dönüp dolaşıp insanların anlamsız objelerle kurduğu muazzam anlamlı ilişkilerin etrafında toplanıyor.

        Serginin kuratörleri, iki Hırvat sevgili, daha doğrusu eskiden sevgililermiş. Ayrılmışlar. Bir de her nasılsa dost kalmışlar. Düşünmüşler, taşınmışlar. Her ilişkiden geriye bir şeyler kalıyor, düşüncesine varmışlar. Sergi şimdi Türkiye’de. Bağış için 50’den fazla başvuru almışlar ancak sadece yarısını bünyelerine katabilmişler. Sebebi; Türk insanının eşyalarıyla vedalaşamaması.

        DUYGUSAL MİLLETİZ

        Aslına bakarsanız; Türk insanının dışarıya yansıtmaktan ödü patladığı duygusallığı diyebiliriz. Bana kalırsa en çatık kaşlımız, kaytan bıyıklımız, asık suratlımız, güçlü görünenimiz, yıkılmaz sananımız bile müthiş duygusal. Hatta bence bu yüzden dram türündeki filmlere bu denli düşkünüz.

        Kendi başımıza gelince, dimdik görünmek adetten olmuş diye, içimizden geldiğince yas bile tutamıyoruz. Ama sanki başkalarının başına gelenlere ağlayınca yiğitliğimizden pek bir şey kaybetmedik sanıyoruz. Dram deyince, üzerine bir de Aşktan Geriye Kalan Eşyalar eklenince aklıma direk, Çağan Irmak’ın seyirciyi popcorn kutusuna sarılıp ağlattığı filmlerden biri; Issız Adam geldi. Alper bütün film dağ gibi durmuş, ayrılığı hap gibi yutmuş ancak uzun zaman sonra banyoda Ada’nın tokasını görünce ağlamaktan helak olmuştu. İzleyici de eş zamanlı olarak dağılmıştı. Aslında ikili ilişkilerin her türlüsü, insanda kalıntılar bırakıyor. Yetişkinleri yetişkin yapan, karakterine şekil veren, o kalıntıların tortusu oluyor. Ama nedense eşyaların arkasına saklanmak herkesin işine geliyor.

        Diğer Yazılar