Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YILLARDIR politik tiyatro yapıyorum. Yaptığım işten keyif alarak ve her zaman düşündüğümü korkmadan söyleyerek yurttaşlık görevimi yerine getirmeye çalışıyorum. Mesleğim bana yanlışlara dikkat çekme ve düzeltmek için elimden geleni yapma fırsatını veriyor. Bu bakımdan çok şanlısıyım. Elimden geleni yaptığımı bilmek beni rahatlatıyor..."

        Bu sözler benim için umudun, güvenin, dürüstlüğün, mertliğin vücut bulmuş hali olan canım Genco Erkal’a ait. Kendisinin kurucusu olduğu Dostlar Tiyatrosu, her biri seyircide farkındalık yaratan, seyircinin gözünü, en çok da gönül gözünü açan oyunlarına bir yenisini ekledi. Belgesel tiyatro formunda tasarlanan ve 21. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan ‘Göçmenleeeer’ adlı oyun, savaştan, açlıktan ve sefaletten kaçarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mültecilerin gözümüzün önünde yaşanan dramını sahneye taşıyor.

        ‘Göçmenleeeer’ Kenter Tiyatrosu’nda seyirciyle buluşuyor.

        "FARKINDALIK YARATMAK İÇİN BİR ŞEY YAPMALIYDIM"

        Fransa’da göçmen olarak yaşayan ve Radio France Internationale’deki görevi kapsamında mültecilerin sorunlarıyla iç içe olan Rumen asıllı gazeteci-yazar Matei Visniec’in yazdığı oyun, son Paris yolculuğunda önüne düşmüş Genco Erkal’ın. “Göçmenler sorunu gezegenin kanayan yarası. Biz yolun üstündeyiz ve son yıllarda acayip şeyler yaşadık. Bizim sahillerimizden yola çıkan, devrilen botlar, kıyılara vuran çocuklar, hepimizin yüreğini dağlayan görüntüler... Ve tabii ki sokaklarımızda yaşayan, aç biilaç dilenmek zorunda kalan Suriyeli göçmenler... İnsanlar ölüm pahasına yollara düşüyorlar çünkü açlık var. Çocuklarını doyuramayınca ‘Ne olursa olsun’ diyorlar. Tel örgülere takılıyorlar, vuruluyorlar, boğuluyorlar ama gene de gidiyorlar çünkü başka çareleri yok” diyen usta oyuncu ekliyor: “Bu durumla ilgili farkındalık yaratmak için bir şey yapmalıydım. Paris’te her zaman uğradığım bir tiyatro kitapçısı var. Orada dolaşırken birden kapağında denizde, bir botun üzerinde göçmenlerin bulunduğu bir kitap görüp hemen aldım. Dönüş yolunda 1 saatte okudum, aradığım oyunu bulmuştum.”

        Önce 1-2 ay tek başına çalışmış, Zeynep Irgat ve Osman Senemoğlu’nun Türkçe’ye çevirdiği, 36 sahneden oluşan metin üzerinde. Oyunun dramaturjisi de kendisinin imzasını taşıyor rejisi de. Ardından yine 1-2 ay oyunda kendisiyle birlikte rol alan Ayşe Lebriz Berkem, Şirvan Akan, Lütfi Can Bulut, Cem Çetin ve Yiğit Yarar’la birlikte çalışmışlar.

        DEKORDAKİ CAN YELEKLERİ MÜLTECİ BOTLARINDAN

        Genco Erkal, 7 farklı karaktere can veriyor oyunda: Bir insan kaçakçısına, bir göçmene, Afrikalı bir kadın tüccarına, Manş yakınlarında bir seyyar satıcıya, bir Yunan adasındaki mezarcıya, bir AB ülkesinin cumhurbaşkanına ve organ mafyasına... Diğer oyuncular da birden fazla karaktere hayat veriyorlar.

        Sahne ve kostüm tasarımı Claude Leon’un, video ve ses tasarımı Ümit Kıvanç’ın, ışık tasarımı Hakan Özipek’in, müziği Nâzım Çınar’ın imzasını taşıyan oyunun dekorunda, bizim sahillerimizden yola çıkıp geri dönen ya da yakalanan insanların sahil güvenlik tarafından toplanan can yelekleri yer alıyor, gerçek mülteci botlarından toplanan can yelekleri... Ve oyuncular, gerçek bir dekorun içinde, kara mizah aracılığıyla anlatıyorlar birbirinden karanlık, insanlık dışı, acı gerçekleri.

        MESELE GENCO ERKAL OLABİLMEKTE YANİ YÜREKTE

        Oyunun başında, insan kaçakçısı olarak sahneye çıkan Genco Erkal, bir tiyatro dolusu insanı bir göçmen teknesine bindiriyor. Yani siz de teknedesiniz. “Bizim başımıza gelmez” rahatlığına yer yok bu oyunda. Kaçamıyorsunuz, gerçeklere ya da ikiyüzlülüklere genelde yaptığımız gibi bakıp geçemiyorsunuz. Çıktığınız yolculuk sırasında dikenli tellere takıldığınız da oluyor, seks işçiliğine başlatıldığınız da, inancınız sömürülerek organ mafyasının elinde lime lime olduğunuz da... Doğdukları toprakları, sevdiklerini, anılarını geride bırakmak zorunda kalan insanlarla empati kuruyorsunuz. Empati, öyle değerli ki... Empati, biraz empati... Hepimize şart!

        Erkal’ın da “İnsanlığın en çok neye ihtiyacı var?” sorusuna yanıtı “Empati” oluyor. “Ülkemiz özellikle son yıllarda izlenen politika nedeniyle müthiş kutuplaştı. Herkesin karşısındakini dinlemesi ve anlaması lazım. Ülkeler arasında da empati şart! Küreselleşmiş sermayenin insanlara mutluluk getireceğini övünerek savladılar ama tam tersi oldu. Ülkeler ölüyor. Zengin ülkelerin yoksul ülkeleri anlaması lazım. Açlıktan kıvranan insanlar ne yapacak? Onları anlamak ve çare bulmak gerekiyor” diyor.

        Oyunun finaline, “Kankam” dediği Nâzım Hikmet’in dizelerini eklemiş Genco Erkal. Ben de finali, Nâzım’ın dizelerinden hareketle “Mesele Genco Erkal olabilmekte yani yürekte” diyerek yapıyorum. Onun duyarlı yüreğinin bizimle buluşturduğu “Göçmenleeeer’ yüreğinizi, vicdanınızı burka burka uyandıracak ve uyanan her yürek, her vicdan insanlığı saran bitmek bilmeyen kış uykusundan uyanabilmemiz adına bir umut olacak.

        ‘O çocukların ne günahı var?’

        GENCO Erkal’ın canlandırdığı karakterlerden mezarcı, oyuncakların bazen çocuklardan daha önce karaya vurduğunu söylüyor. Oyunu izlerken tıpkı hayattaki gibi içinizi en çok dağlayan çocuklar oluyor, masum çocuklar! Genco Erkal, “Bu oyunda çocuk konusu çok işleniyor. Videolarda göçmen çocukların kamplardan öyle görüntüleri var ki dayanmak mümkün değil, çok çok acıklı. Ben de en çok çocuklara üzülüyorum. O çocukların ne günahı var? Daha dünyayı bilmiyorlar, tanımıyorlar. Kış geldi, sokaklarımızdaki Suriyeli çocuklar nasıl, nerede barınacaklar, karınlarını nasıl doyuracaklar, nasıl okula gidecekler?” diyor.

        "Atatürk’ün değerini her gün daha fazla anlıyoruz"

        “HER şeye rağmen umudumuzu sağlam tutacağız, ne iş yapıyorsak onu daha iyi yapmaya çalışarak hayata tutunacağız” diyen Genco Erkal, ekliyor: “Yanlış siyasi politikalardan, yanlış hesaplardan bir an önce dönülmeli. Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ söylemi çok önemli. O doğrultuda ilerlenmeli. Atatürk o kadar büyük ki, onun değerini her geçen gün daha fazla anlıyoruz, her geçen gün ona daha fazla sarılıyoruz.”

        "Hepimiz bir gün göçmen olabiliriz"

        AYŞE Lebriz Berkem, “Ötekileştirme ve daha ırkçı bakış açılarımızı kontrol etmeye ihtiyacımız var. Oyunun seyircide yaratmayı hedeflediği farkındalık bu açıdan çok önemli. Hepimiz bir gün göçmen olabiliriz. Bunun acısını bugünden duyumsayarak oynamak bizim çok büyük bir sorumluluğumuz. Genco Hoca’ya binlerce kez teşekkür ediyorum, bu oyunun parçası olmaktan gurur duyuyorum” diyor.

        Oyundaki gençler seçmelerle belirlendi

        GENCO Erkal’ın Twitter’dan yaptığı çağrı üzerine oyunun seçmelerine katılan genç oyuncular Lütfi Can Bulut, Cem Çetin ve Yiğit Yarar, 60 erkek arasından seçilerek oyuna dahil olmuşlar. Üçlü, “Genco Erkal’la çalışmak hayalimizdi. Kendisi çok kibar ve naif biri. Prova sürecimiz çok keyifli geçti” diyor.

        "Çok büyütücü bir süreç oldu"

        ŞİRVAN Akan, “Dünyada çok büyük acılar yaşanıyor. Mültecilerle ilgili entelektüel bilgiye sahiptim ama oyuncu olarak içine girip oynadığım karakterlerle bağlantı kurmaya çalıştığımda çok zorlandım. İçim buruldu. Prova dönemimiz benim için çok büyütücü bir süreç oldu” diye konuşuyor.

        Genco Erkal’ın bir kadın tüccarını da canlandırdığı oyun, kadının baskılanmasına dair de çok şey söylüyor.

        Diğer Yazılar