Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BDP'den Aysel Tuğluk, "İnkâr, isyanı büyütür. Kürt sorunu kör noktadadır. Çözüm AKP'ye rağmen gelişecektir. Mısır gibi mi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız; araftayız. Dilim varmıyor demeye ancak 'Kötü şeyler olacak' ifadesini bir his olarak dillendirmek durumundayım" dedi.

        Bu cümleleri, Başbakan'ın "Kürt sorunu yoktur" demesi üzerine kurdu. Öncelikle, Başbakan'ın "Kürt açılımı" ya da "Demokratik Açılım" toplantılarını yaptığı günden bugüne epey yol kat ettiğini kabul etmek lazım. Peki sivil, statüko karşıtı tutumunun onu getirdiği bu mertebede kimlerle birlikte acaba? Bunu merak edip küçük bir arama yaptım. Daha önce kimler, "Kürt sorunu yoktur" demiş diye. İlk çıkan sonuçları aktarıyorum:

        MHP'nin il başkanları Ağustos 2005'te Rize'de buluşmuşlar ve kol kola girerek(!) birlik beraberlik mesajı verirken "Kürt sorunu yoktur" demişler.

        Aytunç Altındal bir kere bu cümleyi sarf etmiş. Elbette milliyetçi forumlardaki çoluk çocuğun adını yazacak değilim, ama onlar da tek tük varlar. Nazilli Atatürkçü Düşünce Derneği'nin "Demokratik Açılım" üzerine düzenlediği toplantıda bir emekli albay söylemiş yine aynı cümleyi. Liste burada bitmemekle birlikte bence en çarpıcı isimlerden biri de, ideolojik olarak Tayyip Bey'le tam ters noktalarda duran eski Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Emekli Orgeneral Edip Başer. O da demiş, "Kürt sorunu yoktur" diye. Bu durumda demokratik olarak açıla açıla bayağı bir açığa çıktığını söyleyebiliriz Başbakan'ın. Ama mesele bu değil. Mesele daha ciddi.

        Ne zannediyorlar acaba? Kötü bir şeyler olabileceği ve bu sürecin çok hızlı gelişebileceği sadece Aysel Tuğluk'un ya da BDP'lilerin aklına mı geliyor sanıyorlar mesela? Türkiye'de şu anda bu meseleyi düşünmeyen, YSK kararından sonra ödü kopmayan birileri varsa ya kafası çalışmıyordur ya da Alaska'dan filan yeni gelmiştir. Elbette herkes, her yerde kötü bir şeylerin olabileceğini, Kürt-Türk geriliminde (ki artık sivil halk arasında böyle bir gerilim var) fitilin ucunun tutuştuğunu konuşuyor. Ama bunu BDP tarafından biri söyleyince...

        KÜRTLER VE PKK

        Başbakan BDP'lileri, Kürtleri, PKK ile eşdeğer saymakla suçladı ve Tuğluk'un açıklamasının "tehdit" olduğunu ileri sürdü. Bence bunu yapan ta kendisi. Çünkü Güneydoğu'da "kötü bir şeyin" sadece örgütün başının altından çıkacağını düşünüyor. Halkın kendiliğinden öfkelenemeyeceğini düşünüyor olmalı. İnsanların kendiliğinden sokağa çıkamayacağını. Çocukların kavgayı göre göre kavgasız hayatı unuttuklarını ve daha birçok şeyi. Ki artık böyledir.

        Daha önce kerelerce söylediğim gibi 2003'ten beri durumun rengi artık eskisi gibi değildir. Çocukların polise ilk taş attıkları o günden söz ediyorum. Kitleyi BDP'lilerin durduramadığı, kimsenin durduramadığı günlerden. Başbakan'ın, "Kadın çocuk fark etmez, gereği neyse yapılacak" dediği günlerden. Bugün kontrolsüz ve öfke dolu bir kitle varsa oralarda kendisinin de emeği geçmiştir, ben unutmam.

        ŞİDDET IRKÇILIĞI

        Öte yandan Tuğluk, "Çok kötü şeyler olabilir" dediğinde ne gariptir ki herkesin aklına Güneydoğu geliyor. Bu da tuhaf bir ırkçılıktır laf aramızda. Şiddet sadece Kürtlerden gelirmiş gibi. Batı sahillerinde, Güney'de sanki bir gecede Kürt mahalleleri kamyona doldurulup şehir dışına atılmamış gibi. Bazı şehirlerde en küçük bir anlaşmazlıkta Kürt mahalleleri ablukaya alınmamış gibi. Ya da illa Güneydoğu diyecekseniz ben de Bismil derim mesela. İbrahim Oruç daha 15 yaşındaydı, polis dayağıyla öldü. Al sana "kötü bir şey". Hem de çok kötü bir şey.

        Tehdit meselesine gelince de... Tuğluk'un en başta yazdığım sözlerini dönüp yine okuyun şimdi ve bir emekli generalin ya da AKP milletvekilinin söylediğini düşünün. O zaman tehdit olmayacak sadece bir tespit, bir kaygı paylaşımı olacak, öyle değil mi? Hiç kandırmayalım birbirimizi, tam olarak öyle. Tuğluk, "Araftayız" demiş ve cennetle cehennemin birbirine ne kadar yakın olduğunu söylemiş, bir adımla Türkiye olarak cehenneme sürüklenebileceğimizi söylemiş ya da bir adımla cennete çıkabileceğimizi.

        Güneydoğu'dan yeni döndüm ve aynen katılıyorum. Kitle müthiş yorgun. YSK kararından sonra şehirler günlerce savaş alanı gibiydi ve insanlar bunca yıldır bitkin düştüler direnmekten. Yani kimse kavga ya da cehennem meraklısı değil, emin olabilirsiniz. Başbakan da emin olabilir, Kürtler PKK'dan ibaret değildir ve kendi kendilerine de canlarına tak edebilir. İnkâr edildikçe, doğrudur, isyan büyür.

        Diğer Yazılar