Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eren Derdiyok’un geçen hafta Karabük maçında attığı son saniye üçlüğü, Galatasaray için Akhisar deplasmanının da, gelecek haftaların da şifresi oldu aslında... Çünkü bundan sonrası için nam-ı diğer ‘Bay Riekerink’in, taktiksel anlamda macera aramasına hiç gerek kalmadı.

        Eğer takımında Eren gibi sağlam bir golcün varsa, sistemini de, taktiğini de ona göre kurman yeterli... Şayet Eren’i güzel ortalarla beslemeyi becerebilirsen, ya dünkü gibi gol atar, ya da en azından topu yere indirip arkadaşlarına pozisyon hazırlar. En önemlisi de, oyunu ileride tutup, rakibin üstüne kabus gibi çökmeni sağlar... Tıpkı dün gece Manisa’da yaptığı gibi...

        Sakatlanıp da ikinci yarının hemen başlarında oyundan çıkana kadar, takımının en iyisi de zaten oydu. Galatasaray onun sayesinde, maçın başında yediği o şok golün ardından attığı gole kadar neredeyse tek kale o ynadı. İlk devrede resmen rakibini sahasından çıkarmadı.

        Eren oyundan çıkmak zorunda kaldığı sırada ise, Galatasaray yönetiminin transfer planlamasındaki en büyük hatasını gözler önüne sererek, belki de en az attığı gol kadar yararlı bir hizmette daha bulunmuş oldu!

        Yönetimin transferdeki büyük hatasını tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi.

        Bu maç bana gösterdi ki Riekerink sanıldığı kadar adaletli değilmiş.

        Evet, koskoca Galatasaray’ın kulübesinde Eren’in yerine oyuna sokabileceği orjinal bir santrforu daha yoktu. Podolski’nin sakatlanıp ortalarda gözükmediği bu haftalarda, Josue’yi ‘golcü’ diye oyuna sokmak, aslında bu konudaki acizliğin de açık bir göstergesiydi. Oysa, Umut’u göndermeye çalışan yönetimin, bu tip sakatlıkları da düşünerek yeni bir golcü daha alarak Eren’i çoktan yedeklemesi gerekirdi. Oysa onlar bir hafta önce ‘forvet transferini kapattık’ demiş, ardından Karabük maçımda zoru görünce bu kez çark edip, ‘bir golcü daha alacağız’ demişlerdi...

        Allah’tan Eren’in ardından Bruma- Yasin ikilisi sahneye çıktı da, attıkları gollerle bu açığı kapattı. Yoksa Muslera’nın yine o çok kritik kurtarışları, galibiyeti de, transferde planlama hatası yapan yönetimin bu hatasını da kurtarmaya yetmeyecekti.

        Bu maç bana şunu açıkça gösterdi ki, herkesin çok sevdiği, oyuncuların yere göğe sığdıramadığı nam-ı diğer ‘Bay Riekerink’, öyle sandığım kadar da adaletli bir hoca değilmiş... Şayet öyle olsa, Linnes’i Sinan Gümüş’le birlikte Akhisar’da kulübede yanına alırken, iki haftadır sahada yürüyen Selçuk İnan’ı da onlarla birlikte yan yana oturdurdu!

        Bu arada geçen hafta ben hariç herkes çok beğenmiş ama, ben halâ Tolga Ciğerci’den asla bir Melo olmayacağı kanısındayım. Çünkü bana Melo’yu değil de, daha çok bir Barış Özbek’i hatırlatıyor. Hatırlarsanız o da çok koşuyordu... Aralarındaki tek fark ise biri bedavaya gelmiş ve yılda 200 Bin Euro’ya alıyordu, diğeri ise 3 milyon Euro’ya geldi ve yılda 2 Milyon Euro alıyor, o kadar!

        Demem o ki, Tolga’nın Galatasaray’a daha fazlasını vermesi lazım... Her şey iyi giderken, böyle devam etmesi adına son bir dost uyarısı...

        Eğer kaliteli bir ön libero ve alternatif olabilecek bir golcü daha gelmezse, bu sezon yine sıkıntı büyük olur. Sonra son pişmanlık fayda etmez. Benden hatırlatması...

        Diğer Yazılar