Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şiddetin elini üzerinden bir an bile çekmediği, sığ ve gereksiz tartışmaların hiç bitmediği sporumuzda zaman zaman güzel şeyler de oluyor.

        İşte bunlardan birisi de geçtiğimiz hafta Antalya'da yaşadığım ve Türk sporunun geleceğine önemli bir ışık tutacağına inandığım 'sporda gönüllü eğitimi' çalışması. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve UNICEF tarafından ortaklaşa yürütülen bu çalışmada, büyük spor organizasyonlarına talip olan Türkiye'nin gönüllülerinin yetiştirilmesi ve onların yapacağı çalışmalar sonrası ülkenin spor gönüllüsü sayısının artırılması hedefleniyor. Pekin ve Londra Olimpiyatları'nda gönüllülerin çalışmasının organizasyon başarısını nasıl artırdığını görmüş ve yaşamış bir kişi olarak bu önemli çabanın Türk sporuna çok şey katacağına inanıyorum.

        Bilindiği gibi dev spor organizasyonlarını düzenlemek ve sağlıklı bir biçimde organize edebilmek için çok sayıda spor gönüllüsüne ihtiyaç var. Hiçbir maddi çıkar beklemeden spora ve organizasyona destek olmak kavramından yola çıkılan spor gönüllüsü olgusu bu bağlamda gerçekten önemli. Türkiye'nin spor gönüllülerini yetiştirmek, daha fazla spor aşığının olayın içine çekebilmek için yürütülen çalışma, bu bakımdan son derece umut verici. İlk aşamada çeşitli üniversitelerden seçilmiş yüzlerce gönüllü belirli merkezlerde eğitimlerden geçirilerek, onların da birer spor gönüllüsü eğitmeni olmaları sağlanıyor.

        Ayrıca 13-17 yaş grubu ilköğretim öğrencileri için de benzer bir çalışma yapılarak genç kuşakların da bu olumlu çaba içine çekilmesi hedefleniyor. Amaç bu yolla Türkiye'nin gönüllü ordusu portföyünü oluşturarak, onları bir çatı altında toplamak ve alınacak önemli spor organizasyonlarında bu hazır güçten yararlanmak. Ayrıca bu gençlerin çevrelerini de etkileyerek yeni spor gönüllüleri bulacağı gerçeğini de unutmamak gerek.

        Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin (IOC) de sporda ilham projesi kapsamında destek verdiği ve yeni oluşum için yoğun bir gayretin gösterildiğini izlemek doğrusu beni hayli umutlandırdı. Genç üniversiteli kardeşlerimin coşkuları ve heyecanlarını görmek ise ayrı bir mutluluktu. TMOK'un önderliğinde yürütülen ve çok kısa bir gelecekte gerçek bir gönüllü merkezinin oluşacağı bu çalışmanın 2020 olimpiyat adaylık çalışmalarına da büyük destek vereceğinden hiç kuşkum yok. Çok değerli üniversite öğretim görevlilerinin eğitmen olarak katıldığı ve Türkiye'nin spor gönüllüsü eğiticilerinin yetiştirileceği bu önemli çaba için yoğun bir gayret gösteren sevgili dostlarım Derya Aydıner, Bilal Porsun ve UNICEF yetkilisi Nilgün Çavuşoğlu'nun emeklerine ve yaptıklarına Türk sporu adına teşekkür ederken, spor gönüllüsü eğitimi projesinin geleceğimizi aydınlatacağına tüm kalbimle inandığımı bir kez daha vurgulamak isterim.

        Büyük jest böyle olur

        Madem sporda güzelliklerden yola çıktık oradan devam edelim. Bilindiği gibi Beşiktaş, kulüpte yaşanan maddi sıkıntılar nedeniyle sezon başında kadın basketbolunu kapatma kararı almıştı. Ancak

        kulüp içi ve basketbol severlerden gelen baskılar sonucu düşük bir bütçe ile yola çıktılar. Tabii ki ilk yarı sonunda beklenen sonuçlar alınamadı ve takım ligin en alt basamağında kaldı. Bu, Beşiktaş gibi bir camia için pek kabul edilemeyen bir durumdu. Önce biraz bütçe artırılıp iki önemli oyuncu transfer edildi. Daha sonra ise ezeli rakipleri Fenerbahçe’den beklenmedik bir jest geldi. Sarı lacivertli kulübün Başkanı Aziz Yıldırım, geniş kadrosu içinde yer veremediği iki oyuncusunu sezon sonuna kadar bedelsiz kiralık olarak Beşiktaş’a gönderdi. Bu oyuncuların gelişi ile birlikte toparlanan Beşiktaş tek galibiyetle kapadığı ilk yarının ardından peş peşe 5 galibiyet aldı. Aziz Yıldırım’a kızarsınız, zaman zaman yaptıklarını eleştirebilirsiniz ama bu davranışı kanımca en büyük alkışı hakedecek bir sportif

        dayanışma örneğidir. Bence de birbirlerini düşman gibi görüp her fırsatta çatışmayı hedefleyen tüm kulüp yöneticilerine de örnek olmalıdır. Beşiktaş’ı zor gününde yalnız bırakmayan Aziz Yıldırım, bu jesti ile gerçek bir sportmen yönetici portresi çizmiştir. Ne diyelim, helal olsun.

        Futbola var da...

        Galatasaray devre arasında Drogba ve Sneijder gibi iki dünya yıldızını kadrosuna katarak gerçekten büyük ve önemli iş yaptı. Sadece futbol takımını güçlendirmek için değil, kulüp imajını da artıracak bu önemli hamle için diyecek hiçbir şey yok. Böylesi transferler takımın dünyada daha fazla tanınmasına ve ilgi görmesine neden olur. Bakın daha şimdiden Galatasaray ve Drogba haberleri dünya basınında yer almaya başladı. Ama aynı Galatasaray'ın önemli kadın basketbolcularının paralarını alamadıkları için çekip gitmeleri, kulübe ihtarname çekmeleri, benzer durumun erkek basketbol şubesinde de yaşanması, dünya kulübü olmayı hedefleyen bir camiaya hiç yakışmadı. Sadece futbola yatırım yapılarak dünya kulübü olunmaz. Eğer tüm branşlarınıza aynı ilgi ve hassasiyeti gösterirseniz işte o zaman dünya kulübü olma yolunda adım atarsınız. Yoksa size futbola var da bize yok mu diye soranlar, pek haksız olmazlar. Neyse ki tepkiler üzerine Ünal Aysal devreyi girip şimdilik çözüm yolu buldu da, sarı-kırmızılı kulüp böyle bir ayıptan kurtuldu.

        Diğer Yazılar