Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Maçtan önce bu defa farklı bir oyun seyretsek, farklı bir yazı yazsak diye düşünüyoruz. Oyun başlıyor, dakikalar ilerliyor, yine hayal kırıklığı yaşıyoruz. F.Bahçe kendi evinde yine etkisiz, yine sessiz... Tribünde seyirci yok. Ayrıca bu futbola seyirci niye gelsin ki? Van der Wiel, Advocaat torpiliyle sahada. Hasan Ali, savunmacı mı, hücumcu mu, belli değil. Mehmet Topal, Alper Potuk ve Josef bir varlar bir yoklar... “Git” denilen, protesto edilen Aatif takımın en isteklisi... Van Persie ‘bir gol atayım da bu günü de kurtarayım’ kafasında!.. Herkes yine ümitle Lens’e bakıyor, onu bekliyor. Devre biterken de Lens bir korner atıyor, falsoyu veriyor, arkadaşlarına yaptıramadığını Lopes’e yaptırıyor, bir ters kafa ve gol geliyor. Peki Akhisar ne yapıyor? Kocaman bir hiç! Yan pas, yan pas; al gülüm ver gülüm, hepsi bu...

        F.Bahçe ikinci yarı açılır diyoruz. Bu yarının başında bu defa Kjaer’in kaptırdığı top sonrası, Volkan Demirel çaresizce penaltı yaptırıyor. Akhisar beraberliği yakalıyor. Sonra F.Bahçe oyunu rakip alana yığıyor. Ve de ilk pozisyonunda Josef’le öne geçiyor. Geriye kalan dakikalarda Advocaat, kulübeye müracaat etmiyor. Akhisar çırpınıyor ama son noktayı Lens koyuyor. Sonuç olarak Kadıköy’deki ‘futbolsuzluğa’ ve yaşananlara artık alıştık. Bu futbolsuzluğa rağmen F.Bahçe zirve hesapları yapıyorsa yine de şanslı sayılır.

        Diğer Yazılar