Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÜYÜKLER sezon içinde amansız bir şampiyonluk yarışına girerler. Sezonu mutlu sonla bitirenin keyfine diyecek yoktur. Hedefine varamayan büyüklerin imdadına ise genelde erken ve de "flaş" transferler yetişir.

        Bu sene bunun en büyük örneklerinden birini daha yaşadık. Şampiyon olan Galatasaray işin keyfini çıkartmaya hazırlanırken, ezeli rakibi Fenerbahçe bir transfer bombası patlatıp Alper Potuk'u renklerine bağlayınca gündem bir anda değişiverdi.

        Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, görev süresi içinde bu tip transferlere imza attığından olay bana pek sürpriz gelmedi. Kayseri'den Mehmet Topuz'un transferi de böyle gerçekleşmiş, Beşiktaş formasını bile giyen milli oyuncu Fenerbahçe'ye imza atmıştı.

        Bu transferler, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve de arkadaşlarının başarısı olarak yorumlanabilir. Ancak sezon başı bu mutluluklarının sahaya yansımaması ve de hedefe varılamayışı sonunda camialar büyük hayal kırıklıkları yaşamaktadır.

        Transferler, takımı güçlendirmek ve de sonunda sahada başarı kazanılmak için yapılır. Fenerbahçe'nin transfer şampiyonu oluşu, sezon başında taraftarları şüphesiz çok mutlu etmektedir.

        Sarı-lacivertli taraftarlar belki bir Alper Potuk'un ezeli rakiplerine çalım atılarak transfer edilişinden inanılmaz keyif almışlardır. Bu bir gerçek. Ama unutmamak gerekir ki, Galatasaray Süper Lig Şampiyonu olmuş ve Devler Ligi'ne direkt olarak katılacaktır.

        Tahmin ediyorum ki, Fenerbahçe'nin önemli transferleri sıradadır. Bu transferler öncelikle takımın Şampiyonlar Ligi'ne katılımı için yapılmaktadır. Fenerbahçe futbol takımı Devler Ligi'ne katılmayı başarırsa, o zaman yeni oyuncuların kıymeti daha da artacaktır.

        Devler Ligi'nin yanı sıra yeni başlayacak sezonda da büyüklerin hedefi yine şampiyonluk olacaktır.

        2013/2014 sezon sonunda transfer şampiyonu olan takım, lig şampiyonu olamıyorsa, o zaman da taraftarları kendilerine şu soruyu yöneltecektir:

        ŞAMPİYONLUK MU, TRANSFER Mİ?

        Sahi sizce hangisi?

        Bunlar nasıl mukavele

        Sezon sonu geldi mi, kulüplerin ya teknik adamlarıyla, ya da futbolcularıyla mukavele krizi yaşadığını görürsünüz.

        Teknik adamı ve futbolcuyu alırken, bol keseden atan yöneticiler, aslında kulüplerine verdikleri maddi zarardan haberdar değillerdir.

        Bir teknik adamla, ya da bir futbolcuyla 3 yıllık, 5 yıllık sözleşme yapmanın biri bana mantıklı açıklamasını yapsın. Türkiye’de bugün bir iki isim hariç hangi teknik adam uzun süre bir takımın başında kalmıştır. Bırakın uzun bir süreyi bazı takımlar bir sezon içinde 2-3 teknik adamla çalışmaktadır.

        Bugün çoğu kulübün hem teknik adamı, hem de futbolcusuyla mahkemelik olduğu kesindir.

        Konuya en çarpıcı örneği Beşiktaş’tan verebiliriz. Sezona “Feda” diye başlayan bir yönetim Samet Aybaba ile 2 yıllığı opsiyonlu, 4 yıllık sözleşme imzalıyorsa, bunun faturasını ödeyecektir.

        Yabancılar giderken, çatır çatır paralarını alırken, bizimkilere haksızlık yapmak kimseye yakışmıyor.

        Yöneticiler, ya bol keseden atıp mukaveleler imzalamayacak, ya da hak edenlerin paralarını ödeyeceklerdir.

        Bilmem anlatabildim mi?

        Yılın teknik adamı

        Çeşitli kuruluşlar, gazeteler, televizyonlar biten bir sezonun ardından yılın en iyi teknik adamını seçerler.

        Bu yıl da yılın teknik adamları seçildi.

        Genelde tek bir isim üzerinde birleşilmedi. Fatih Terim Süper Lig'de, Mustafa Denizli de PTT Birinci Ligi'nde başarılı olan isimlerdi. Ancak bu teknik adamlar kadar başarıyı yakalamış ve bana göre de yılın en iyi teknik adamları olmaya hak kazanmış isimler vardı. Bu isimlerin başında da 3 puanla aldığı Elazığspor'u kümede bırakan Yılmaz Vural ile bir başka mucizeyi gerçekleştiren Akhisar Belediyespor'un teknik patronu Hamza Hamzaoğlu idi.

        İkinci ve Üçüncü Liglerde de başarılı olmuş birçok teknik adam elbetteki var. Onlara da saygısızlık yapmayalım. Ama ben Vural ve Hamzaoğlu'nu bu yılın en başarılıları olarak görüyorum.

        Bilmem bana katılır mısınız?

        Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar

        Doğru bildiklerini hiç kimseden korkmadan,"başkaları ne der?" diye endişeye kapılmadan ortaya koyanlar, çıkarcılar tarafından pek hoş karşılanmazlar.

        Geçtiğimiz pazar günü Sportürk programında G.Saray Yönetim Kurulu Üyesi Semih Haznedaroğlu'nun açıklamaları bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılandı. Ne demişti sayın Haznedaroğlu, bir hatırlatayım:

        "3 Temmuz sürecinde yanlış bir politika izledik. Başka bir politika izleseydik o zaman ebedi dost olabilirdik. Bana göre Fenerbahçe'nin yanında olmalıydık. Yanlış yaptık."

        Vay sen misin bunları söyleyen. Bir takım çıkarcılar Galatasaray yöneticisini topa tuttular. İşte bu yüzden bir adım ileriye gidemiyoruz.

        Dostluk, mostluk hikaye.

        Boşuna dememişler.

        "Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar" diye.

        Diğer Yazılar