Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE’nin içinde bulunduğu sorunlar yumağı içinde, Katar ile diğer Körfez ülkeleri arasındaki gerilim çok büyük yer tutmasa da, Katar-Suudi krizi Ortadoğu’da en önemli gerilimlerden biri.

        Katar’la ilişkilerimiz fazlasıyla derin olduğu için biz de bundan etkileniyoruz kaçınılmaz olarak. Şimdi yazacaklarım benim fikrim değil.

        Kraliyet ailesine de çok yakın önemli bir Suudi işadamının konuyla ilgili “yarım off the record” söyledikleri.

        Yani adını vermemek şartıyla yazabileceklerim.

        - Katar’a yönelik Suudi Arabistan’ın bu kadar sert olmasının nedeni ne?

        - Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, Katar’dan zaten bir süredir rahatsızdı, ama krizin asıl nedenini hiç kimse söylemedi. Kralımız Selman bin Abdülaziz el Suud, Katar’ın kendisine yönelik tavrından şüphelendiği için bu kadar sert bir şekilde kriz denebilecek noktaya gelindi.

        - Şüpheden kastınız ne?

        - Suudi Arabistan’da olan biteni yakından takip ediyorsanız gelişmeleri farklı okuyabilirsiniz. Kriz öncesi meydana gelen bir olayı herkes atlıyor. Kral, Katar’a yaptırımların başlamasından hemen önce Suudi Arabistan’da bir veliaht değişikliği yaptı. Bu bizdeki teamüllere aykırı bir durumdu aslında. Fakat Kral, eski veliaht Muhammed bin Nayif’i görevden aldı ve yerine veliaht olarak oğlu Muhammed bin Selman’ı getirdi.

        - Bunun krizle doğrudan bağlantısı ne?

        - Çünkü Kral Selman, Katar Emiri’nin, görevden alınan veliahtla işbirliği yaptığını düşünüyordu. Katar Emiri Sani’nin kendisini devirerek yerine Bin Nayif’i getirecek bir komplo içinde olduğunu düşündü ve bu yüzden görevden aldı. Hemen arkasından da Katar’a abluka başladı.

        - Ama Türkiye’ye karşı da hasmane bir tutum içinde Suudi Arabistan.

        - Asla değil. Bakın Kral Selman, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı havaalanında uçağın kapısında karşıladı. Trump’ı da. Bu Suudi Arabistan açısından verilen değeri gösteriyor. Türkiye’yle bir sorun yok.

        - Katar’daki üssümüzün kapatılmasını istiyor ama...

        - Suudi yönetimi kör değil. Türkiye’nin Katar’la olan ciddi ekonomik ilişkilerinin farkında. Kral Selman, Türkiye’nin bunları kesip atamayacağını bilmiyor mu zannediyorsunuz. Bunu gayet normal karşılıyor ve bu ilişkinin sürmesine karşı son derece reel politik bir bakışı var. Sadece Katar’ın Türkiye’yle olan yakınlığını kendisine karşı kullanmasını istemiyor.

        Suudi Arabistan’ın Türkiye ile ilgili siyasi konumuna ilişkin sorular ise yanıtsız.

        “Ben sadece bu konuyu bilirim. Gerisinden anlamam” diyor işadamı.

        NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE Mİ!

        DEĞERLİ yazar Güven Sak, dün Dünya Gazetesi’nde Gallup’un 2017 Küresel Duygular Raporu’ndan bazı bölümler yayınlamış.

        Bizi ilgilendiren bölümleri.

        Türk halkının duygusal durumu.

        Pozitif duygularda Türk halkının durumu içler acısı.

        2006-2017 arasında Türk halkının pozitif duygu ve düşünceleri yerlerde sürünüyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın altında. Bir ara 2013’te bir yükselmiş ama hemen hızla düşüşe geçmiş.

        Negatif duyguları ise giderek yükseliyor ve şu anda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı geçmiş vaziyette.

        Bunun anlamı şu: Mutsuzuz, memnuniyetsiziz.

        Bana göre siyasetin en büyük başarısı, bu tabloyu tersine çevirecek adımlar atmakta.

        Kentlerimiz gelişiyor, yollar, köprüler yapıyoruz, her tarafımız alışveriş merkezleriyle dolu.

        Dünya markaları elimizin altında. Otomobil satışlarında patlama yaşanıyor. Konut sektörü uzun zamandır uçuyor.

        Ama belli ki, tüm bunlar bizi mutlu etmiyor. Niye?

        Türkiye’de iktidar veya muhalefet bu sorunun yanıtını bulmak zorunda.

        Çünkü bir ülkeyi yönetenlerin en önemli amacı, halkını mutlu etmek olmalı.

        Kaynak: Gallup

        SURİYELİLER DÖNMEYECEKLER

        22 Kasım 2013 günü yazmışım. Habertürk’ün internetteki arşivine girip bakar meraklısı olan.

        Ne mi yazmışım?

        Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ile Türkiye’deki Türkler arasında kanlı bıçaklı çatışmalar olacağını.

        Üstelik de Göç İdaresi’nin verdiği sayılara göre 2013 yılında Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısı 224 bin 655. Bugün ise bu sayı 3 milyon 69 bin 963.

        Bu da resmi olan. Gerçeği kaçtır Allah bilir.

        Şimdi Ankara’da çıkan olaylar üzerine çok şaşırmış gibi yapıyoruz ve Başbakan açıklama yapıyor, “Haddini aşanı sınırdışı ederiz” diye.

        Bir başka yetkili de diyor ki: “Suriyeliler misafirimiz, yakında ülkelerine dönecekler.”

        Hepimiz biliyoruz ki, “dönmeyecekler”. İstatistiki veriler, kalma süresi uzadıkça dönme oranının düştüğünü gösteriyor.

        Konunun uzmanları açıkça söylüyor, Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin en az yüzde 70’i Türkiye’de kalıcı. Dönmeyecekler.

        Bunu bilin. Ne tedbir alacaksanız buna göre alın.

        EL İNSAF BE HOCAM!

        TÜRK Kalp ve Damar Cerrahisi Başkanı Prof. Dr. Rüçhan Akar, Kartal bebek için 1 milyon Euro toplanmasını ve çocuğun ameliyat için Almanya’da bulunmasını “kibarca” eleştirmiş ve “Kamuoyunun hassasiyetini takdirle karşılıyoruz ama Kartal bebeğin kalp nakli için yurtdışına gitmesine gerek yoktu. Türkiye’de nakil ya da bekleme listesi için tek bir kuruş ücret alınmıyor” demiş.

        Prof. Akar’ın sözlerine bakarsanız, sanki Kartal’ın annesi, bebeği keyfinden yurtdışına götürmüş.

        Sevgili hocam, sen bizden daha iyi biliyorsun ki, organ bağışı konusunda ülkemizin karnesi pek iyi değil.

        Ve yine biliyoruz ki, şu anda 70 çocuk kalp nakli için bekleme listesinde ve listedeki sıralamanız pek de hızlı ilerlemiyor.

        Elbette ki, ebeveynler, nerede organ bulma ihtimali daha yüksekse oraya gitmek istiyor.

        Sayın Akar doğruyu söyleyin, sizin bir yakınınızın, Allah esirgesin çocuğunuzun ya da torununuzun başında böyle bir durum olsa, hangisini yapardınız?

        Biraz insaf be hocam!

        EN BAŞARILI DEĞİL EN KARİYERLİ

        “TÜRKİYE’ye gelen en kariyerli futbolcu hangisiydi?” sıralamam haliyle epey tartışma yarattı.

        “Hagi daha yukarıda olmalıydı” diyen de var, “Galatasaraylıları kayırmışsın” diyen de.

        Türkiye’ye geldikten sonra en başarılı olan futbolcu hangisiydi sıralaması değil bu, onu anlayın lütfen.

        Türkiye’ye gelen en başarılı ve en büyük futbolcu Hagi idi evet ama gelmeden önce Avrupa kariyeri çok başarılı değildi. Çok büyük takımlarda hayal kırıklığı yarattı.

        Maradona, Zidane ayarında bir oyuncu idi Hagi. Ama kariyeri, yetenekleriyle doğru orantılı olmadı Avrupa’da.

        Ya da Alex’in Türkiye’de muhteşem bir kariyeri oldu, fakat öncesinde büyük takımlarda bir kariyeri yoktu.

        Listede eksik var mı?

        Olabilir. Belki kaleciler Schumacher ve Taffarel de girebilirdi. Belki Sneijder de olmalıydı.

        Sıralama herkese göre farklı olabilir. Ben en doğrusunu yaptığımı düşünsem de!

        CUMHURBAŞKANI’NA YALAN SÖYLEDİLER

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan statlardan Arena adının atılmasını isteyince, kulüp başkanları, “Arena kelimesini ilk biz attık” demek için büyük bir yarışa girdiler ve yarışı burun farkıyla Galatasaray Başkanı Özbek kazandı, ikinciliği ise Fikret Orman aldı.

        Daha doğrusu o günkü tepkilerinden biz öyle zannettik.

        İşin aslı ise şu: Ne Galatasaray, ne de Beşiktaş statlarından Arena kelimesini attılar.

        Her gün işe gelirken ve dönerken her iki stadın da önünden geçiyorum.

        Beşiktaş’ın sahasında hâlâ kocaman harflerle “Vodafone Arena” yazıyor, Galatasaray’ın stadının üzerinde de hâlâ “Türk Telekom Arena”.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yalancılık ile yalakalık aynı anda olmayınca.

        Diğer Yazılar