Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTANBUL’daki alışveriş merkezlerinden birinin içindeki lokantada iki arkadaşımla yemek yiyoruz.

        Çaprazımızdaki masada 4 genç adam var.

        İçlerinden biri bizim masaya doğru gelip, “Fatih Bey kusura bakmayın, bir şey sorabilir miyim?” diyor.

        Ben de “Tabii sor. Hatta uzunsa buyur otur” diyorum.

        Hemen bir sandalye çekiyor, “Arkadaşlarım da gelebilir mi?” diyor.

        Borsacıymış.

        Yabancı yatırımcıların İstanbul Borsası’ndaki işlerini yapıyorlarmış.

        “Borsa uçtu. İşleriniz iyidir” diyorum.

        Gülüyorlar.

        “Abi sen o uçuşu bir de bize sor” diyorlar.

        Ve sonunda bakla ağızlarından çıkıyor.

        “Abi sabahtan beri yatırımcılarla konuşup duruyoruz ve bir yanıt veremiyoruz. Belki yanıt sizde vardır” diyor ve sorusunu soruyor:

        “Abi biz kime inanıp kime göre hareket edeceğimizi bilemiyoruz. Nasıl rapor edeceğimizi de bilemiyoruz. Başbakan ‘Merak etmeyin, savaşacak halimiz yok’ diyor. Sonra Cumhurbaşkanı ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ diyerek Kuzey Irak’a girebileceğimizi ima ediyor. Biz hangisine göre hareket edelim. Yabancı yatırımcımız hangisine inanmalı?”

        Milyon dolarlık soruya verecek yanıt bende yok.

        Ama yine de çocuklara küçük bir akıl vermekten geri durmuyorum:

        “Siz de o yabancılara ‘Trump, Kuzey Kore’ye saldırır mı saldırmaz mı?’ diye sorun. Onlar bu soruya ne yanıt veriyorsa siz de ona göre hareket edin.”

        Genç borsacılar seviniyor.

        Soruyu sormak üzere ofislerine dönüyorlar.

        **************

        ABD’SİZ OLMAZ

        BARZANI’nin bağımsızlık referandumuna ABD’nin tepki göstermesine kimse güvenmesin.

        Çok açık ve çok net söylüyorum ki, ABD’nin onayı olmasa Barzani böyle bir referandumu asla yapamazdı. ABD’nin tepkisi göstermelik ve sahte bir tepkidir.

        Devleti yönetenler bunu benden iyi biliyor olmalı ama ben yine de hatırlatayım.

        **************

        HATALAR VE DESTEKÇİLER

        İKTİDARIN, farklı konularla ilgili sık sık fikir değişikliğine gitmesi, dost ve düşman algılarını sık sık değiştirip yenilemesi eleştiriliyor.

        Bu kadar sık ve köklü değişim olursa bunun eleştirilmesi son derece normal.

        Bunun en önemli nedeni, iktidarın çevresinin “yalakalık” duvarıyla örülmüş olması.

        Kayıtsız şartsız iktidar destekleyenlerden bir halt olmaz.

        Mesela bunlardan biri, birkaç yıl önce şöyle yazıyor:

        “Mesud Barzani’yle özel görüşmelerde ‘Biz de isteriz ama şimdi zamanı değil’ denmiyor mu? Resmi açıklamalarda Irak’ın toprak bütünlüğü gibi klişe diplomatik terimler kullanılsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir soru üzerine ‘Bu mesele Irak’ın içişleridir’ demesi Kürdistan’da çok olumlu yankılanmış ve Barzani’nin elini güçlendirmişti.”

        Aynı kişiler şimdi, “Barzani’nin cesaretinin altında bir bityeniği aranmalı” diyorlar.

        Böyle destekçileri ve böyle akıl hocaları olanlar, ister bir hükümet olsun, ister bir kişi, kaçınılmaz olarak hatalar yaparlar.

        O destekçiler ise ellerini yıkar ve kenara çekilirler.

        **************

        GENÇ NÜFUS SORUNU

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın 3 çocuk çağrısını her zaman “itidalle” karşıladım.

        Okutamadığın, eğitemediğin çok çocuk iyi bir şey değildir diye düşündüm hep.

        Ancak son günlerde Cumhurbaşkanı’nın çağrısının doğru ve yerinde bir çağrı olduğuna inanmaya başladım.

        Bu düşünceye gelmemin sebebi ise okuduğum magazin haberleri.

        Ortalıkta kızlı erkekli bir grup genç var.

        Bunlar sürekli birbirleriyle beraber oluyor.

        Herkes birbirinin eski sevgilisiyle beraber.

        O onun eski sevgilisiyle, o eski sevgilisinin arkadaşıyla, o eski sevgilisinin arkadaşının arkadaşıyla, diğeri eski sevgilisinin eski sevgilisinin sevgilisiyle.

        Hep aynı kişiler.

        Anladım ki, Türkiye’de yeterince genç nüfus yok.

        Yoksa bunlar manyak mı sürekli kendi aralarında dönüp dursunlar.

        **************

        MAGAZİNİN SİYASİ ETKİSİ

        ESKİ Türkiye’de son derece hareketli ve heyecanlı bir magazin âlemi vardı.

        Gazeteler hafta sonu özel magazin dergileri verirlerdi.

        Envai türlü haber, ünlüler arası gerilim, seks, avantür dolu magazin ekleriydi bunlar.

        Öyle ki, pek çok ünlü kadın bu dergilere oldukça cüretkâr pozlar bile verirlerdi özel çekimlerde.

        Türkiye “yenileşmeye” başladıkça, magazinimiz de sıkıcı bir hal aldı.

        Birkaç dizi haberi, dizi oyuncularının Cihangir maceraları, ünlülerin Instagram’da kendi yaptıkları paylaşımların gazetelere taşınması, birkaç sosyetik güzelin zengin veya ünlü beylerle ilişkileri ve tabii sanatçılarımızın “umre veya hac ziyaretleri” dışında magazinde heyecan verici bir şey kalmadı.

        Şimdilerde magazin dünyasında yeniden hafif bir hareketlenme, normalleşme, eğlenceli hale gelme durumu seziyorum.

        Henüz yeterince değil ama küçük bir kıpırdanma var.

        Bu da bana Türkiye’nin normalleşmeye başlayacağı yolunda bir küçük umut veriyor.

        Anlayacağınız umudum magazinde.

        Onlar normale dönerse, Türkiye normale döner.

        **************

        ÇAKMA MESLEK

        TÜRKİYE’deki en yaygın meslek sizce hangisi?

        Hayır, bilemediniz.

        Türkiye’de şu sıralar en yaygın meslek “yaşam koçluğu”.

        Kimi görsem, kimle tanışsam “Ne iş yapıyorsunuz?” sorusuna aldığım yanıt “Yaşam koçuyum” oluyor.

        Ya da ortalıkta çok gördüğüm birinin ne iş yaptığını soruyorum, “Haa, o mu. Yaşam koçu” diyorlar.

        Görebildiğim kadarıyla 80 milyonluk ülkenin yarısı yaşam koçu ve diğer yarısına yaşam koçluğu öğretiyorlar.

        Hatta bazıları daha da kalifiye.

        Yaşam koçu, yoga ustası, fitness eğitmeni gibi pek çok beceriyi aynı anda barındırıyorlar.

        Ne iş yaptığını sorduğum birinden bu yanıtı alınca, “Triple major mı yaptın üniversitede” diye sordum.

        Üniversiteye gitmemiş meğer.

        “Alaylı yaşam koçu” olmalı.

        Kolunda ise 2 milyon franklık sınırlı üretim bir saat vardı.

        “Parayı bulmuşsun” dedim saati gösterip.

        “Niye abi?” dedi.

        “Bu saatten 5 tane üretildi. 2 milyon frank verip aldığına göre” dedim.

        “Yok be abi. Çakma” dedi. “Desene çakma yaşam koçusun” dedim gayri ihtiyari.

        Hemen uzaklaştı.

        Tanıştıran dostum, “Amma kabasın. Bu çocuk çok ünlü. Konferanslar veriyor, televizyon programları yapıyor. Millet ona hasta” dedi.

        “Üzülme ben de hasta oldum ona” dedim.

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hatalarımızı destekleyenlerin dostlarımız olma ihtimali olmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar