Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “HER kuşu hallettik bir leylek kaldı” diye bir sözümüz vardır ya, durum tam da bu.

        Yazıya böyle girmemin nedeni Gökçeada.

        Aklıevvel bir şirket, Gökçeada’da altın madeni bulunduğunu ve bunu işlemek istediğini söyleyerek ilgili tüm kurumlara başvuruyor.

        Detaya girmeye gerek, sonunda Çevre Bakanlığı’ndan gerekli izinleri alıyor. Ne o, Gökçeada’dan üç beş kuruşluk altın çıkaracak.

        Gökçeada dediğin, adı üzerinde ada.

        Avuç içi kadar yer.

        Bir maden uğruna bütün ada bitecek.

        Varsay ki 10 milyar dolarlık altın çıkardı.

        10 milyar dolara Gökçeada’yı satar mısın, çöpe atar mısın?

        Üstelik de verilen izin kamunun kendi koyduğu kurallara da aykırı.

        Çünkü Gökçeada, “pilot organik tarım bölgesi” ilan edilmiş durumda.

        Eden kim?

        Tarım Bakanlığı.

        Yani devlet.

        Organik tarım alanlarında maden arama faaliyetleri yasayla engellenmiş.

        Engelleyen kim?

        Devlet.

        Hem de daha önce uygulanmış bir yasayla.

        Kuşadası’nda organik tarım bölgesi olarak ilan edilen iki köyde 2010 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı maden arama ruhsatı veriyor.

        Köylüler işlemi yargıya taşıyorlar.

        Yargı 2012 yılında kararını açıklıyor:

        “...Farklı türlerde organik tarım yapılan ve korunması gereken duyarlı alanların zarar göreceği hususu gözetildiğinde dava konusu maden arama ruhsatında kamu yararı yoktur.”

        Gökçeada’da da durum farklı değil ve işte size yargıdan emsal bir karar.

        Sakın yanlış anlamayın, ne Türkiye’nin yeraltı zenginliklerinin çıkarılmasını engelleyenlerden yanayım, ne de gelişme karşıtıyım.

        Ama değmez.

        Koskoca bir adayı mahvetmeye değmez.

        Dedim ya bütün kuşları hallettik de leylek mi kaldı diye.

        Bütün madenleri çıkardık da bir Gökçeada mı kaldı!

        *************

        KEMAL BEY ÖĞRENİYOR

        KEMAL Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geçeli 7 yılı aşkın bir süre oldu.

        Yıldızı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı sırasında parlamasa, geçmişinde etkili bir siyaset adamlığı yoktu Kemal Bey’in.

        Zaten genel başkan olduktan sonra da pek bir etkisini göremedik.

        Doğru işler yapıyordu belki ama anlatamıyordu. Partisine bile anlatamıyordu bazı yaptıklarını ya da yapmak istediklerini.

        CHP, Kılıçdaroğlu ile bir şey kazanmadı. Tek tesellisi bir şey de kaybetmemesiydi belki.

        Ancak son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi performansında ciddi bir artış gözlemliyorum.

        - Son üç hafta içinde çok etkili konuşmalar yaptı.

        - Kürsüde yüksek performans sergilemeye başladı.

        - Daha gündem yaratıcı bir üsluba yöneldi.

        - Daha pratik siyaset yöntemi benimsemeye başladı

        Son olarak partisine “kendisinin ve ailesinin mal varlığını araştırmaya yönelik soruşturma komisyonu kurulması” için önerge verdirmesi, siyaseten çok ciddi bir hamle.

        Bugün için Türkiye’de bir etkisi olacağını zannetmiyorum, ama Kılıçdaroğlu’nun yükselen “siyaset bilinci” partisine yansıyacaktır.

        Ama 2019’a yetişir mi bilmem!

        *************

        EN ÖNEMLİ PROJE

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın TÜBA’da yaptığı konuşma beni çok umutlandırdı.

        Bu konuşmadan benim anladığım şudur:

        - Türkiye’de artık temel bilimler eğitimine daha çok önem verilecek.

        - Bilimsel çalışmalar yapanlara destek olunacak.

        - Bilim insanlarımıza daha fazla destek verilecek.

        - YÖK’ün başlattığı temel bilimler dallarında eğitim alanlara yapılan burs desteği sürecek.

        - Bilimsel özerklik artacak.

        Eğer doğru anlamış isem bu proje, her türlü inşa ve inşaat projesinden daha önemlidir.

        *************

        TANINMIŞ MARKAYI YEMEM ARTIK

        HAYATIMDA gördüğüm ikinci en saçma “düzeltme talebi” dün elime geçti.

        Bir süre önce bir yazımda, genç bir işadamının “Abi Cindy ile İskender yemeye mi gideceğim” dediğini yazdım.

        Bir hukuk bürosundan gelen yazı şöyle diyor:

        “İskender bir yemek adı değil, bizim tescilli markamızdır. Bir sonraki yayınınızda İskender markasının müvekkiller adına tescilli tanınmış bir hizmet markası olduğunu belirtmek suretiyle yazınızı düzeltiniz.”

        Başüstüne.

        Hemen düzeltiyorum.

        “Düne kadar dükkânlarınızda çok severek yediğim Türkiye’nin tanınmış markalarından İskender’i bundan böyle sizin adınıza tescilli hiçbir yerde yemeyeceğim. Saygılarımla.”

        Nasıl olsa benzer yemeği yapan başka yerler var.

        Gidip oralarda yerim, ama bu saçmalığa imza atanlarla işim olmaz.

        *************

        NEŞELİ GENÇLER

        EBRU Gündeş haberlerinden bıktım.

        Zarrab davası üzerinden, iğrenç bir Gündeş halkla ilişkileri yapılıyor gibime gelmeye başladı.

        Halbuki ben magazinde daha neşeli işleri seviyorum.

        Mesela, “Didem Soydan’ın muhafazakârlaşmaya tek başına meydan okumasını seviyorum” demiştim geçen hafta.

        Nesrin Cavadzade diye bir manken oyuncu daha var.

        O da şahane laflar ediyor.

        Mesela kendisine DM’den yollanan penis fotoğraflarından sergi açacağını söylüyor.

        Ben bu tarz kızlara ve erkeklere çok saygı duyuyorum.

        Her türlü herzeyi yiyip Kâbe fotoğrafları paylaşanlara değil.

        *************

        IRKÇISINIZ KARDEŞİM

        TÜRKİYE’nin “insani seviyesini” ölçecek bir metrem yok ama medyamızın “insani bakışını” gözlemleyebiliyorum.

        Ve görünüm rezalet.

        Bir yazar grubu, Türkiye’deki Suriyeliler başta olmak üzere Arapları gizliden gizliye de olsa aşağılayan yazılar yazıyor.

        Bir başka yazar grubu, bu yazarları yerden yere vurarak Araplara karşı ırkçı bir tutum içinde olduklarını söylüyor ama sonra aynı grup Yahudileri açık açık aşağılayan ve hakaret eden yazılar yazıyor.

        Bu kez Arapları aşağılamaktan çekinmeyen grup çıkıyor, “Antisemitizm yapıyorsunuz” diyerek onlara hücum ediyor.

        Bakın hanımlar beyler...

        İkinizin de yaptığının birbirinden zerre farkı yok.

        Hepiniz “IRKÇISINIZ”.

        Bu kadar basit.

        *************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Mumun sönmesi için yatsının bazen çok geç olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar