Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AKSİYON Dergisi, 34 maddede Türkiye Başbakanı Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasında esprili bir karşılaştırma yapmış.

        Ben maddeleri 30’a indirdim.

        Siz de okuyun istedim:

        1-KARİZMA: Obama’nın karizması kendindendir, Erdoğan karizmanın kendisidir!

        2-LİDERLİK: Obama; zirvede, az rakipli, devrini yitirmeye yüz tutmuş bir ülkenin başkanıdır. Erdoğan’sa zirve yolunda, çok rakipli, devrini yakalamış bir ülkenin başbakanı.

        3-TARZ: Obama sırasıyla a) İhtimalleri değerlendirir, b) Raporlara bakar, c) Uzmanları dinler, d) Muhalefetle tartışır, e) Karar verip uygular. Erdoğan sırayı tersine işletir.

        4-GEÇMİŞ: Obama; göçmen çocuğu “yarım Amerikalı”, annesi “yarım siyah”, babası Müslüman ve dindar olmayan “yarım Hıristiyan’dır”. Erdoğan’ın hayatındaysa “yarım” yoktur.

        5-HİTABET: İkisi de iyi hatiptir. Obama önce akla, sonra gönüle seslenir. Konu ve sürenin dışına çıkma ihtimali düşüktür. Erdoğan önce gönlü, sonra aklı hedefler. Konu ve sürenin dışına çıkma ihtimali yüksektir.

        6-GÜÇ: Obama, süper güçlü bir ülkenin, kendi ayakları üstünde durmaya çalışan başkanıdır. Erdoğan’sa kendi ayakları üstünde durmaya çalışan bir ülkenin süper güçlü başbakanıdır.

        7-BAŞARI: Obama, ABD’nin sarsılan ekonomisi ve yıpranan imajını durdurursa başarılı, Erdoğan’sa Türkiye’nin düzelen ekonomisini ve parlayan imajını durdurursa başarısızdır.

        8-HEDEF: Obama, ülkesini, bir önceki başkan hariç (Oğul Bush) eski dört başkanın (Clinton, Baba Bush, Reagan, Carter) parlak zamanına geri döndürmeyi; Erdoğan’sa ülkesini, bir önceki başbakan (Gül) hariç, eski dört başbakanın (Ecevit, Yılmaz, Erbakan, Çiller) sarsıntılı zamanlarına geri döndürmemeyi hedefler.

        9-SEVGİ: İkisini de seven çoktur ama hiçbir Amerikalının Obama için canını verme ihtimali yoktur. Erdoğan içinse canını feda edenler çıkabilir.

        10-NEFRET: İkisinin de nefret edeni çoktur ama kimse Obama’yı öldürmeye kalkmamıştır. Erdoğan içinse suikast planları yapılmıştır.

        11-GÜVEN: Seçmenleri Obama’ya değil, sisteme güvenir ve her şeyi başkandan beklemezler. Erdoğan’ın seçmenleri ise sisteme değil, Erdoğan’a güvenir ve her şeyi başbakandan beklerler.

        12-ZENCİLİK: Dün, birisi Amerika’nın, diğeri rejimin zencisiydi. Bugün, ikisi de zor bir süreci geçerek lider oldu. Yarın, Obama’nın zenci kalacağı kesin, Erdoğan’ınki değil.

        13-DÜNYA: Obama, Avrupa’da hayranlık duyulan, Afrika’da sevilen, Asya’da idare edilen, Ortadoğu’da sevilmeyendir. Erdoğan’sa Ortadoğu’da hayranlık duyulan, Asya’da sevilen, Afrika’da idare edilen ve Avrupa’da sevilmeyendir.

        14-MUHALEFET: Obama’nın ülkede iki, Kongre’de bir muhalif partisi vardır ama kök söktürürler. Erdoğan’ın ülkede yirmi küsur, Meclis’te 3 muhalif partisi vardır ama etkili değillerdir.

        15-PARTİ İÇİ MUHALEFET: Obama’nın vekillerinin, eyaletleri için Obama’yı harcama ihtimalleri yüksektir. Erdoğan’ınkilerin şehirleri için harcanmayı göze alma ihtimalleri düşüktür!

        16-POLEMİK: Obama, muhalefetle kamuoyu önünde tartışmaz ama arka planda kuyusunu kazar. Erdoğan’a her yer Trabzon’dur!

        17-OY ORANLARI: Obama’nın, muhalefete şiddeti arttıkça ve ses tonu yükseldikçe oyu azalır. Erdoğan’ın, muhalefete yüklendikçe, sesi sert çıktıkça oyu yükselir.

        18-ZENGİNLER: ABD’de sermaye yelpazesi geniştir. En zenginlerle Obama arasında ilan edilmiş bir savaş yoksa da gizli bir mücadele vardır. Türkiye’de ise yelpaze dardır, savaş vardır ve açıktandır.

        19-BÜROKRATLAR: Amerika’dakiler Obama’yı sevmez ama direnmezler. Onun için başkan çoğunlukla by-pass yapmaz. Türkiye’dekiler de Erdoğan’ı sevmez ama direnirler, onun için de başbakan çoğunlukla by-pass yapar.

        20-ADAM SEÇİMİ: Obama, adam seçerken, liyakatine göre sıralayıp varsa kendine en sadakatlisini, Erdoğan’sa kendine sadakatine göre sıralayıp varsa en liyakatlisini seçer.

        21-VEKİL: Obama, senatör ya da vekil seçiminde minimum söz sahibidir. Erdoğan ise maksimum... ABD’de vekiller, başkandan çok seçmenine bağlılık duyar. Türkiye’de öncelik tersinedir.

        22-KANUN: Obama Beyaz Saray’da taslak hazırlatır, aylar sonra Kongre’den, aylar sonra da Senato’dan belki geçerse kanunlaşır. Erdoğan’ın hazırlattığı tasarı, bazen bir gecede kanun olur.

        23-PARTİ: Obama’yı dün de bugün de yarın da partiden çekip alsanız, Demokrat Parti öylece kalır. Erdoğan’ı dün alsaydınız AK Parti olmazdı, bugün alsanız parti kalmaz, yarının cevabı ise bilinemez!

        24-SEÇMEN SADAKATİ: Obama yeni parti kursa eski seçmeninin yüzde 5’i ya gelir ya gelmez. Erdoğan, yüzde 95’ini yanında götürür.

        25-RİSK ALMA: Obama çoğunlukla risk almaz, Erdoğan çoğunlukla alır. Obama’nın alacağı riski devlet belirler, devletin alacağı riski Erdoğan belirler.

        26-AÇIKLAMA: Obama’nın açıklamaları, olabildiğince geç, yavaş, muğlak, sığ, abartısız, tarafsız, temkinli, yumuşak, planlı ve koordinelidir. Erdoğan’ınkilerse alabildiğine erken, hızlı, açık, derin, abartılı, taraflı, dobra, sert, doğaçlama ve bireyseldir.

        27-AÇIK KAPI: Obama hem dost hem de düşmanıyla ilişkilerinde, her an dönebilecek bir açık kapı mutlaka bırakır. Bu onun işini kolaylaştırır. Erdoğan’ın dostu dost, düşmanı düşmanıdır, geri dönecek açık kapı çoğunlukla yoktur. Bu, işini zorlaştırır.

        28-SEÇİM: Obama, 100 yıllık kadim bir partide, önce Hillary Clinton gibi eski başkan eşini, sonra da McCain gibi efsane gaziyi yendi. Tek rakip partiye karşı yüzde 51 oy aldı. Erdoğan’sa yeni partisini kendi kurdu, içlerinde başbakan çıkarmışlar dahil 20 partiye karşı yüzde 50 oy aldı.

        29-SEYAHAT: Obama başkanlığı süresince 42 farklı ülkeye toplam 61 ziyarette bulundu. Erdoğan’sa 81 farklı ülkeye toplam 234 seyahat gerçekleştirdi. Obama, Türkiye’ye bir kez geldi, Erdoğan ABD’ye 14 kez gitti.

        30-MESAİ: Obama, yurtiçinde birkaç, yurtdışında onlarca büyük sorunla uğraşır. Erdoğan’sa yurtiçinde onlarca, yurtdışında birkaç dev sorunla mücadele eder.

        ÖZET: İkisi de olağanüstü ülkelerin olağandışı liderleridir ama bir olağanüstü farkla... Biri Amerikalı, diğeri Türk’tür.

        Terim fikri Aziz Yıldırım’dan

        ABDULLAH Avcı’nın Futbol Milli Takımları Teknik Direktörlüğü’nden alınacağı geçen hafta belliydi.

        Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Avcı’nın görevden alınacağı haberleri üzerine resmi bir açıklama yapıp “Sayın Abdullah Avcı ile devam edeceğiz” dediği gün, “Avcı kesin gidiyor” demişti Demirören’i tanıyanlar.

        Avcı gidiyordu da, yerine kim gelecekti!

        “Mustafa Denizli” diyenler vardı ve makul bir fikirdi.

        Üstelik geçen yıl “rica üzerine” Rizespor’u çalıştırmış ve Süper Lig’e çıkarma başarısını göstermişti.

        Ancak birdenbire “Fatih Terim” adı ortaya çıktı ve ortaya çıkmasından hemen sonra Terim’e teklif yapıldı.

        Terim de kabul etti.

        Peki Galatasaray gibi iddialı bir takımı ve iddialı bir kadroyu çalıştıran Terim’in adı nereden gündeme geldi, nasıl geldi ve Terim bunu nasıl kabul etti?

        Bu merakımı gidermek için araştırmalar yaparken, çok güvendiğim ve şimdiye kadar söylediklerinin yüzde 99’u doğru çıkmış bir kaynaktan önemli detaylar geldi.

        Fatih Terim’in Milli Takım’ımızın teknik direktörü olmasıyla noktalanan süreç, hiç beklenmedik bir kişiden gelen öneriyle başlamış.

        Aziz Yıldırım’dan.

        Göksel Gümüşdağ ismi size yabancı değildir.

        Futbol Federasyonu’nda başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, iktidara da yakın bir isimdir.

        Aziz Yıldırım, son derece yakın olduğu Göksel Gümüşdağ’a “Milli Takım’ın başına Fatih Terim’i getirmek iyi olur” fikrini vermiş.

        Yıldırım’ın bu fikrini beğenen ve benimseyen Gümüşdağ, geçen haftanın son günlerinde Fatih Terim’i aramış ve bir öngörüşme yapıp nabız yoklamış.

        Terim’in “Böyle bir şey olmaz” dememesinden cesaret alarak, Terim ile Başbakan Erdoğan arasında bir görüşme ayarlamış.

        Geçtiğimiz pazar günü, Terim ve Gümüşdağ, Başbakan Erdoğan’ı evinde ziyaret etmişler.

        Birlikte yapılan bir kahvaltı sırasında Başbakan Erdoğan da Terim’e, “Seni Milli Takım’ın başında görmeyi herkes ister” demiş.

        Terim de “Bu bir milli görev. Elbette kabul ederim ama orada bir arkadaşımız görev yaparken benim bu teklifi kabul etmem doğru olmaz” diyerek “Avcı’yı yollarsanız ‘Hayır’ demem” mesajını vermiş.

        Bunun üzerine konu Futbol Federasyonu Başkanı’na iletilmiş.

        Abdullah Avcı ile konuşulmuş ve Avcı, “Sayın Başbakan öyle uygun görüyorsa ben hemen istifa ederim” diyerek istifasını vermiş.

        Ve Fatih Terim de verdiği söze uyarak görevi kabul etmiş.

        Böylelikle Aziz Yıldırım’ın Gümüşdağ’a yaptığı “Terim Milli Takım’ın başına geçsin” önerisi ya da fikri kısa sürede hayata geçmiş.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Gezi’cilere “Şunu da protesto edin” önerisi yapmanın Gezi’yi hiç anlamamış olmak olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar