Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        5 yıl geriye gittim birdenbire.

        Hrant Dink’in öldürüldüğü o kara günlere.

        Cinayetin üzerinden saatler geçmişti.

        Herkes “beyaz bereli” meçhul katili arıyordu.

        O dönemde Sabah Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni’ydim.

        Gece geç saatlerde, herkesin “Katil kim?” oynadığı saatlerde Trabzon büromuzun en başarılı muhabirlerinden biri aradı ve o ismi verdi: Cinayeti işleyen kişi Ogün Samast.

        Hemen İstanbul Valisi Muammer Güler’i aradım.

        “Katilin kimliğini tespit edebildiniz mi?” diye sordum.

        “Çok yaklaştık. An meselesi. Ama güvenlik için isim veremiyoruz” dedi.

        “Biz tespit ettik” dedim.

        Sustu.

        “İsmi verirsem teyit eder misiniz?” dedim.

        “Ogün Samast” dedim.

        “Doğrudur” dedi ve sordu: “Nereden öğrendiniz?”

        “Bütün Trabzon biliyormuş Hrant Dink’i vurmak için İstanbul’a geldiğini” dedim.

        Bütün bunları 21 Ocak 2007 günü yazmıştım zaten.

        Dün çıkan karar, yani “Örgüt işi değil” kararı beni hiç ama hiç şaşırtmadı.

        Vali Muammer Güler o gün yaptığımız konuşmada, “Bu iş örgüt işi olmayabilir” demişti.

        “Örgüt işi farklı olur. Kapıda iki saat bekleyip cinayeti işlemesi garip. Profesyonel olsa böyle bir şey yapmazdı” diye düşünüyoruz demişti ardından.

        Bir hafta sonra ise “Büyük Abi” Erhan Tuncel, yine bu köşede deşifre olmuştu. (O yazıyı aynen yayımlıyorum.)

        Erhan Tuncel’in “istihbarat elemanı” olduğunu Türkiye ilk kez bu köşeden öğrenmişti.

        Soruşturmanın seyrini değiştirecek bir gelişmeydi. Ama değiştirmedi.

        Dahası, Ogün Samast “Hrant Dink’i Ermeni olduğu için öldürdüm” dediği halde davanın savcısı, “Hrant Dink, Ermeni olduğu için öldürülmemiştir” diye mütalaa verdi.

        Samast’ın Dink’i niye öldürdüğünü Samast’tan daha iyi biliyormuşçasına.

        O yüzden ben bu karara hiç ama hiç şaşırmadım.

        Böyle çıkacağı belliydi.

        Öyle çıktı.

        İşte o yazı

        HRANT Dink suikastının ardından ortaya çıkan, çıkmayan ve çıkarılmayan gerçekler, korkunç şüpheleri de beraberinde getiriyor.

        Cinayet sanıkları arasında yer alan ve daha önce Trabzon'daki McDonald's restoranını bombalamaktan mahkûm Yasin Hayal'in "Büyük Abi"si olarak tanımlanan Erhan Tuncel'le ilgili olarak "müthiş bir şüphe" ortaya çıktı.

        BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun "gönüllü korumalığını" da yapan Tuncel'in Trabzon Emniyeti'nin "muhbiri" olduğu ileri sürülüyor.

        Erhan Tuncel'in "polis muhbiri" olmasının süreci ise şöyle.

        İddialara göre, 2004'te McDonald's'ın bombalanması olayında, Yasin Hayal ile birlikte Erhan Tuncel de yakalanıyor.

        Tuncel'in poliste verdiği ifade sonrasında dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek (Rahip Santoro cinayetinden sonra Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'na getirildi), Erhan Tuncel'i çağırıyor ve "Sen diğerleri gibi serseri değilsin. Okumuş adamsın. Ben seni bu davanın dışına çıkarayım. Sen de buna karşılık bize bu gruplarla ilgili bilgi getir" diyerek Tuncel'i "gönüllü istihbarat elemanı" olmaya ikna ediyor.

        Anlaşma sağlanınca, Erhan Tuncel, McDonald's'ın bombalanması olayında mahkemeye çıkarılmıyor. Tuncel'in yakalanıp sorgulanmasına rağmen mahkemeye sanık olarak çıkarılmaması o sırada da dikkat çekiyor ama üzerinde fazla durulmuyor.

        Tuncel duruşmalar sırasında da mahkemeye gelip gidiyor ancak ifade bile vermiyor.

        O günden bu yana Tuncel, Trabzon Emniyeti'ne muhbir olarak hizmet ediyor.

        Ancak gerek Santoro cinayetinde ve asıl olarak bu son olayda Tuncel'in Emniyet'e bilgi verip vermediği, verdiyse bu bilgilerin değerlendirilip değerlendirilmediği sır olarak bekliyor.

        Hrant Dink suikastı öncesi Erhan Tuncel'in Dink'in öldürüleceğine ilişkin Emniyet'e bilgi verdiği, ancak bu bilginin ciddiye alınmadığı iddia ediliyor.

        Halen tutuklu olan "Büyük Abi" Erhan Tuncel'in Emniyet'te ifade vermeyi reddetmesi ve tek kelime konuşmadan "susma hakkını kullanması" şüpheleri artırıyor.

        Örgüt var, çocuklar üyesi değil

        BANA sorarsanız Ogün Samast bir örgüte üye falan değildi. Yasin Hayal de.

        Bu ikisi, o dönemde benzer cinayetlerde kullanılan pek çok genç gibi bir örgüte üye olduklarının farkında değillerdi.

        Örgüt üyesi değillerdi ama örgüt tarafından kullanılıyorlardı.

        Aynen Danıştay cinayeti sanığı Alparslan Arslan gibi.

        Alparslan Arslan da bana göre Danıştay cinayetini işlerken bir örgüt tarafından kullanıldığının ve asıl amacın ne olduğunun farkında falan değildi.

        O bu işi "Allah için" yaptığını düşünüyordu.

        Onu oynatan örgütün amacı ise farklıydı.

        Ogün Samast ve Yasin Hayal de öyleydi.

        Birileri bu çocukları aldı, kullandı.

        Yani aslında bir örgüt var ama bu çocuklar o örgütün üyesi değil, oyuncağı.

        Örgüt kim mi?

        Bilmiyorum. Fikrim var ama delilim yok.

        Bu örgütü en iyi Erhan Tuncel ortaya çıkarabilirdi.

        Çünkü o dönemde bu çocukları kullananlar tarafından onları takip etmek üzere görevlendirilmişti. O biliyordur örgütü.

        Konuşsaydı örgütü ortaya çıkarabilirdi.

        Sustu. Yazık oldu!

        ***

        Sizi çağırsalar gitmeyecek miydiniz?

        MELTEM Cumbul, Altın Küre'de sahneye çıkıp konuştu. Zannedersin ki, büyük suç işledi.

        Amma fesat bir milletmişiz be!

        "Amerikalılar 'Bu kim?' demiş", "Hangi başarısıyla oraya çıkmış?", "Ödül bile vermemiş".

        Bunları yazanlar, bırakın Altın Küre'de sahneye çıkıp konuşma yapmayı, "Gel seni salona alalım" deseler kırk takla atıp koşacak tipler. Bir davetiye bulma ihtimalleri olsa yapmadıkları kalmaz.

        Ama Meltem Cumbul gidince suç oluyor.

        Bu kadar büyük kompleks zor bulunur.

        Kardeşim kadın oraya gitmiş.

        "Bağlantıları varmış."

        Ne iyi, demek ki bu bağlantıları kurabilmiş. Siz de kurun, siz de gidin. Tutan mı var?

        Çıkmış sahneye. Aslanlar gibi konuşmuş.

        Sizi çağırsalar gitmeyecek misiniz, "Benim iyi bir filmim yok" mu diyecekseniz, yoksa ayaklarınız poponuza vurarak mı koşacaksınız oraya?

        Aferin Meltem Cumbul'a.

        Sırf bunları çatlatmak için bile gidilirdi oraya.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Kıskançlığımızı hiç değilse saklayabildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar