Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "KİME istiyorsanız ona inanın" dedim, yine olmadı.

        "Mercedes nerede yapılırsa yapılsın Alman'dır" demiş birisi.

        Ben de onu diyorum, ama anlamak istemeyince anlamıyor insan.

        Anlamalarını da beklemiyorum.

        Çünkü ne bir cemaatin yazarı oldum, ne bir grubun, ne de sabit bir fikrin.

        Diyorum ki: "Bu uydu Türk'tür, içinde kullanılan parçalar dünyanın dört tarafından gelmiş olsa da, bunları bir araya getiren, projesini yapan, bunu programlayan Türklerdir. Artık önemli olan da budur. Yapımında ne kullandığın değil."

        Yılmaz Özdil'e ve onun gibi düşünenlere soralım, bakalım ne diyecekler.

        Hürriyet bir Türk gazetesi midir?

        Yazarların kullandığı bilgisayarlar Japon veya Kore malı.

        Yazı işlerinde sayfaları yaptıkları bilgisayarlar, Çin'de üretilmiş Amerikan Mac'ler.

        Bu yazıları baskıya hazırlayan makineler büyük ihtimalle Alman ya da Amerikan.

        Basan matbaa makinesi Alman malı.

        Basıldığı kâğıt ya Finlandiya'dan geliyor, ya Rusya'dan.

        Basılan gazeteleri paketleyen makineler İsviçre malı.

        Dağıtan kamyonlar Türkiye'de üretilmiş olsa da ya Amerikan Ford, ya Alman Mercedes.

        Bayiye götüren kamyonetler de ya Amerikan, ya Japon, ya da Kore markası.

        Peki o zaman Hürriyet ne gazetesi.

        Veya Habertürk.

        Habertürk'ten eminim yüzde yüz Türk gazetesi.

        Hürriyet de öyle bildiğim kadarıyla.

        Yılmaz Özdil gazetesine de "Bu ne biçim Türk gazetesi kardeşim. Böyle Türk gazetesi mi olur" diyor mu?

        İtalyanlar ihaleyle aldıkları uyduyu bize teslim etmemiş olabilirler. Çuvallamışlar besbelli.

        İtalyan'ın Göktürk-1'i hâlâ teslim edememiş olması, bizim Gök-türk-2'yi yapan Türk mühendislerin suçu değil herhalde.

        Bizimkiler yaptı.

        Yarın daha iyisini, daha büyüğünü yapabilmek için önemli bir adımdır bunu yapmış olmak.

        Ama dediğim gibi siz yine "Yapamadılar işte" demekte serbestsiniz.

        Şu kadarını söyleyeyim.

        Ben bu ülkeyi kimin yönettiğine bakmadan seviyorum, yaptıklarıyla kimin yaptığına bakmadan gurur duyuyorum.

        Yanlışlarından da aynı mantıkla utanıyorum.

        Benim dürüstlük anlayışım bu.

        Başkalarınınki ise hiç umurumda değil.

        Bu gençler terörist değil

        BUGÜN Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi, etkili kiminle konuşsam, geçmişinde, gençliğinde hangi öğrenci hareketinin içinde olduğunu, nasıl eylemler yaptığını, nasıl örgütlendiğini anlatıyor.

        Sağcısı, solcusu, hepsi.

        Kimi sol örgütte, kimi sağ örgütte.

        Hepsi eylem yapmış, hepsi siyasete, ülke sorunlarına ilgi duymuş, hepsi inandığı şey için mücadele etmiş.

        Tamamı bunu ülkeyi sevdiği için yapmış.

        Bazen yanlış yapmışlar, bazen doğru yapmışlar.

        Bazen farkında olmadan kullanılmışlar.

        Ama hepsi geleceği için mücadele etmiş.

        Kimi coplanmış, kimi tutuklanmış, kimi dayak yemiş.

        Bu hikâyeleri dinledikçe bazen kendimden utanırım.

        Hayatım boyunca ne sağ, ne sol bir örgüte girmedim, eylem yapmadım, siyasetle uğraşmadım.

        Şimdilerde de "Acaba eksik mi kaldım" diye düşünürüm hep bu durumu.

        Şimdilerde o günleri "anı" olarak anlatıp eylemciliğiyle, örgütçülüğüyle gurur duyanlar, siyasi bilinçlerini, siyasi uyanışlarını ve siyasetteki başarılarını bu geçmişe borçlu olanlar, onların geçtiği yoldan geçen gençlere karşı yoğun bir acımasızlık içindeler.

        Sakın yanlış anlamayın, coplanmalarından, gazlanmalarından, gözaltına alınmalarından söz etmiyorum.

        Bunlar olacak. Eylemciliğin ruhunda, içinde bu var.

        Sözünü ettiğim başka bir şey. Bu çocuklar ne yazık ki, sadece gazlanmakla, coplanmakla kalmıyorlar.

        "Terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla anında yargı önüne çıkarılıyorlar.

        Yıllarca tutuklu kalıyorlar. Sonra da çok uzun hapis cezalarına çarptırılıyorlar. İşte bu olmuyor. Çünkü bu çocuklar, Türkiye'yi düşünen gençler.

        Bazen aynı fikirde kalıyorlar, bazen fikirlerini değiştirip tam aksi bir fikre dönüyorlar.

        Ama sonuç olarak idealist bir biçimde, korkusuzca gelecekleri için kaygılanan, gelecekleri için mücadele eden, Türkiye'yi düşünen gençler bunlar.

        Bu çocukları terör örgütü üyesi ilan edip hapislerde çürütürsek, gelecekte Türkiye'yi yönetecek, Türkiye'yi düşünecek adam bulamayacağız.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kele saç tokası hediye etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar