Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÖYLE bir haberi Afganistan'da bile okuyamazdınız.

        "Go-kart pistinde facia. Genç kızın boynundaki kaşkol tekerlek dişlisine dolanınca, başı koparak can verdi."

        Yemin ederim Afganistan'da bile olmaz.

        Ama Türkiye'de olur.

        Çünkü modernite ile şarklılık arasında sıkışıp kalanların kaderidir bu tür ölümler ve böyle haberleri okumak.

        Olayın detaylarına baktığınız zaman, ölümün geliyorum dediği ve hatta geç kaldığı belli.

        Bir vatandaş, üç beş kuruşu bir araya getirmiş. Boş bulduğu bir alana betondan veya asfalttan 200-300 metrelik dandik bir pist yapmış. Çıkma lastikleri bariyer diye dizmiş.

        Olmuş sana go-kart pisti.

        Üç beş tane de go-kart almış. Ver 10 lirayı, üç tur at.

        Go-kartları kullananlarda ne kask var, ne de başka gerekli ekipman.

        Sanki go-kart değil de lunaparkta çarpışan otomobil. Çarpışan otomobil bile tehlikeli ama go-kart çok daha ciddi bir iş.

        Saatte en az 50-60 kilometre sürate çıkabilir, çok ani hızlanan ve oldukça kıvrak, oldukça kaypak motorlu araçlar go-kartlar.

        Formula 1 pilotlarının go-karttan yetiştiğini söylersem daha iyi anlaşılır ne demek olduğu.

        Go-kart bir oyun değil, go-kartlar oyuncak değil.

        Bildiğin otomobil sporu.

        Tüm otomobil sporları gibi tehlike barındırıyor.

        Alınan önlemlerle bu tehlike minimuma indirilmeye çalışılıyor.

        Ama Türkiye'de her tarafta go-kart pistleri.

        Sanki çocuk oyuncağı.

        Bütün suç belediyelerde aslında.

        Bunları oyuncak gibi görüyor belediyeler.

        Yukarıda anlattığım türden bir pist yapana veriyor izni.

        Oysa bunların Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu tarafından onaylanması gerek.

        Ruhsatlandırılması gerek.

        Sık sık da denetlenmesi gerek.

        Daha birkaç yıl önce bir kız çocuğunun saçları aynı şekilde tekerleğe dolanıp kafa derisi yüzülmüş, çocuğu Allah korumuştu.

        Belli ki hiç ders alınmamış.

        Aynen devam.

        Ben size söyleyeyim.

        Bu iş böyle devam eder, go-kart pistleri TOSFED'in onayı ve denetimi olmadan belediyelerin verdiği ruhsatlarla yapılmaya devam ederse daha çok ölen olur.

        Kafasızca işler yapılırsa olan gençlerin kafasına olur!

        Ağar'dan mektup: Ben kapattım

        BAŞBAKAN Erdoğan ile yaptığımız programın ardından cezaevindeki eski Emniyet Genel Müdürü, eski Adalet Bakanı, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'dan bir mektup geldi.

        Başbakan Erdoğan ile sohbetimiz sırasında Erdoğan, "Kumarhaneleri kapattık ve bir daha da açmayız" dediği zaman ben de "Tansu Hanım zamanında kapanmıştı" demiştim.

        Uzun yıllara dayanan ve hakkında zaman zaman kaleme aldığım sert eleştirilerin bile etkilemediği bir dostluğumuz olan Ağar, özellikle bu konuyla ilgili şöyle yazmış:

        "Değerli kardeşim, Sayın Başbakanla yaptığın son Teke Tek programını zevkle izledim. Genelde açılım ve çözüm programına kalben destek verdiğim için memnuniyet verici ipuçlarını da almaktan memnun oldum.

        Böylelikle kaybedecek hiçbir şeyi

        kalmayan Levent Kırca'ya verdiğin gereksiz fırsatın olumsuzlukları da ortadan kalktı.

        Bir konuyu yazman değil, bilmen için açıklık getirmek istedim.

        Kumarhaneleri Tansu Hanım değil, İçişleri Bakanı olduğum sırada ben kapattım. Bakanlık arşivinde benim yazılı emrim vardır. Hiçbir Bakanlar Kurulu veya Başbakanlık onayı yoktur. Sadece İçişleri Bakanı'nın emriyle kapatılmıştır. Dedikoduyu sevmediğim için hiç sözünü etmediğim bununla ilgili ne baskılar altında kaldığımı da sana bir gün yüz yüze anlatırım.

        Benden sonra da kimse açmaya cesaret edemedi.

        Kimse kumarhaneci bakan olmak istemediği için, açılmadı."

        Not: Mehmet Ağar'dan üzerinde "Yenipazar Kapalı Cezaevi. Görülmüştür" damgalı mektup almak çok garibime gitti.

        Tahkim, Melo ve federasyon

        TÜRKİYE Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, Galatasaraylı futbolcu Felipe Melo'nun itirazını ciddiye almadı ve Disiplin Kurulu tarafından verilen cezanın aynen kalmasına karar verdi.

        Galatasaraylı yöneticiler şaşkın.

        Bence Tahkim Kurulu'nun cezayı artırmamış olmasına şaşsınlar.

        Çünkü bu federasyondan ve bu federasyonun Tahkim Kurulu'ndan başka türlüsü beklenmezdi.

        Ancak Galatasaraylılar sadece Tahkim Kurulu'na değil, kendi yönetim kurulu üyelerine de kızsınlar.

        Adnan Öztürk, Fenerbahçeli futbolcuların yaptığı hareketlerle ilgili lüzumsuz konuşmalar yaparsa tahkim de böyle yapar.

        Tabii yine de bu karar, Federasyon Tahkim Kurulu'nun utanç verici kararlara imza atan bir kurul olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

        Birkaç hafta önce aynı Tahkim Kurulu, "Yüzüne tükürülen benim. Benden iyi mi bileceksiniz!" diyen hakeme, "Evet senden iyi bileceğiz" diyor.

        Görüntülerde "sıvının havada uçtuğunun tespit edildiğini" söylüyor ama buna rağmen Meireles'in tükürmediğine kanaat getiriyor.

        İki gün önce ise görüntülerde tükürük olmadığı, hakemin "Vallahi ben düdüğümü düşürmüştüm, görmedim. Yardımcım görmüş" dediği, kar tanelerinin bile göründüğü görüntülerde tükürük görünmediği halde Melo'nun tükürdüğüne kanaat getiriyor.

        Bence Melo'nun ceza alması veya almaması önemli değil.

        Melo zaten cezayı hak eden bir oyuncu tipi çiziyor.

        Ama bu federasyonun hem kendisinin, hem de kurullarının zerrece inanılırlığının, güvenilirliğinin kalmamış olması önemli.

        Uluslararası alandaki başarısızlıklar da cabası.

        Bence Türkiye bu federasyondan kurtulmalı.

        Bir an önce kurtulmalı. Çünkü belli ki, Türk futbolunu bitirecekler.

        Üstelik de bu konuda geçmişte yaptıkları, gelecekte yapacaklarının teminatı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        2 koyun güdemeyene, 4 sığır teslim etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar