Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Büyükelçisi Ricciardone, memleketimizin yargı düzenini eleştirince bu kadar gürültü kopacağını düşünmemiştim.

        Ricciardone’nin söylediklerini bir süreden beri Başbakan Erdoğan zaten söylüyordu. Açıkçası ben, Amerikalının sözlerini okuyunca ‘’Başbakan’a uluslararası destek atıyor’’ diye okumuştum.

        Fakat anlaşılan yanılmışım.

        Ricciardone o gün bugündür devletin ve hükümetin yüksek kademelerinden sürekli zılgıt yiyor.

        Yiyor ama ‘’Ben söylediklerimin arkasındayım. Zerre geri adım atmadım’’ demekten de vazgeçmiyor.

        Şimdi gelelim benim bu konudaki söyleyeceklerime.

        Prensip olarak ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin, benim memleketimde “sömürge valisi’’ edasıyla ahkâm kesmesine “kıl’’ olurum ezelden. Bu tonda konuşan bir büyükelçi falan gördüm mü, ağzının ortasına iki tane patlatmak gelir içimden. Sözlerinin içeriğinden bağımsız olarak. İyi de dese, kötü de dese içimden “Sana ne ulan’’ demek geçer.

        Amma velakin biliyorum ki dönem o dönem değil. Benim bahsettiğim tavır biraz demode, biraz pase.

        Artık her şey global.

        Herkes, herkesin işine maydanoz.

        Hem sosyal, hem siyasal, hem ekonomik olarak.

        Bir ülke ekonomisini iyi yönetmiyor mu!

        Konu komşu karışıyor hemen.

        Çünkü birindeki arıza öbürünü de bozuyor.

        Bir ülkede siyasal sistem mi tıkandı!

        Herkes işin içinde. Akıl veriyorlar önce. O yetmezse el atıyorlar konuya. Çünkü bir yerde tıkanan sistem, diğerlerini de tıkıyor.

        Bir yerde insan hakları ihlali mi var! Uzak yakın demeden cümle âlem müdahil. Çünkü bir yerdeki ihlal, başka yerdeki vicdanı rahatsız ediyor. O rahatsızlık ilişkilere mal

        oluyor.

        O yüzden herkesin eli herkesin cebinde.

        Cebinde el âlemin elini istemeyip bildiğini okuyan yok mu?

        Olmaz mı, var elbette.

        Ama bir yerden sonra onu bile kabul etmiyor kimse.

        İşte dibimizdeki Suriye.

        Bildiğini okutmuyorlar adama. Çünkü bildiği yanlış.

        Yanlışı sürekli tekrarlamasına izin versen, herkes doğruyu unutacak, yanlış doğru olacak.

        O yüzden Ricciardone’ye çok da kızmamak lazım.

        Zaten adamın, bizim kendi kendimize söylediklerimizden farklı bir şey söylediği de yok.

        MİT ilk kez doğru yolda

        MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT’e dışarıdan geldi.

        Teşkilattan yetişmeyen, bildiğimiz kadarıyla teşkilatta daha önce görev almamış bir isim.

        Ve belki de bu yüzden terörün sona erdirilmesi konusunda başarılı olacak.

        Hakan Fidan, bu meseleyi devraldığı sırada MİT tam anlamıyla çıkmaz bir sokağa girmişti.

        Yılların yanlış politikaları Fidan’a devredilmiş ve Fidan’ın da bu sonuçsuz ve bilinçsiz politikayı sürdürmesi beklenmişti.

        Fidan başta bu çıkmazı görmedi. Ya da gördü ama çok hızlı bir manevradan çekindi. Ama zaman içinde ipleri eline aldı.

        KCK operasyonlarının başladığı gün, Hakan Fidan’ın bu işi kendi kontrolüne aldığı gündür bence.

        O gün MİT yeni ve doğru bir yola girmiş, teşkilat ile örgüt arasındaki ters ilişki bitmiş oldu.

        O günden sonra Fidan, yoğurdu kendi tarzıyla yemeye başladı.

        İmralı-devlet ilişkisi ilk kez sonuç verecek bir ilişkiye dönüştü.

        Hakan Fidan’ı MİT’in başına getirmek cüretkâr bir hareketti.

        Erdoğan’ın yaptığı pek çok cüretkâr hareket gibi doğru sonuç verdi.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kendini baş zanneden ayaklar aslında g.t olduklarını anladığı zaman.

        Diğer Yazılar