Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YEREL seçimler yaklaşırken, AK Parti ile CHP son adayları da belirlediler.

        Açıkladılar.

        Büyük ihtimalle her iki parti açısından da aday belirleme süreci sancılı geçmiştir. Tartışmalar, kırgınlıklar, küskünlükler yaşanmıştır.

        Sonunda da adaylar açıklanmıştır.

        Her iki parti de, kimi yerlerde mevcut adaylarla devam etti, kimi yerlerde yeni adaylar belirledi.

        İki parti arasındaki fark da bir anda ortaya çıktı.

        Bakın bu farklar neler:

        - Cumhuriyet Halk Partisi, geçmişinde sağ kesimde yer almış aday gösterdi.

        Bir grup CHP'li "Partiyi, partilileri sattınız" diye tepki gösterdi.

        - Adalet ve Kalkınma Partisi, sol kökenli aday gösterir, AK Partililer "Herkes şemsiyemiz altında toplanıyor. Bize biat ediyor" der.

        - Cumhuriyet Halk Partisi, BDP kökenli aday gösterir, CHP'liler "Bölücüler aramıza sızdı" diye gürültü koparırlar.

        - Adalet ve Kalkınma Partisi, BDP Genel Başkan Yardımcısı'nı transfer edip aday gösterir, AK Partililer "Türkiye'nin çimentosuyuz" diye alkışlar.

        - Cumhuriyet Halk Partisi, 30 yıl önce Deniz Gezmiş'leri eleştiren bir aday gösterir, CHP'liler "O lafları söyleyeni partimize nasıl sokarsınız?" diye bağırmaya başlar.

        - Adalet ve Kalkınma Partisi dün, "Harun gibi geldiler, Karun oldular" diyen parti genel başkanını saflarına katar, AK Partililer "Yanlışını gördü, yanlıştan dönüp aramıza katıldı" derler.

        - Koltukta otururken "Türkiye'de rejim tehlikesi var. Laiklik, Atatürkçülük tehlikede" diye CHP'nin misyonunu açıklayan Cumhuriyet Halk Partili, koltuk tehlikeye girince rejimdense koltuğun daha önemli olduğunu düşünüp CHP'ye karşı isyan başlatır.

        - Koltuktan indirilen AK Partili ise "Önemli olan davamız. Biz bu davayı kazanalım, nasıl olsa bir koltuk buluruz" diye parti için çalışmaya devam eder.

        Sakın yanlış anlamayın.

        İlkesizliği falan savunduğum yok.

        Siyaset elbet ideolojidir.

        Fikirler elbet önemlidir.

        Ama seçimi kazanmak, iktidar olmak da önemlidir.

        Gelene kapıyı kapatmamak da önemlidir.

        Gelenlere kapıyı açmak, gelenlerin ideolojisini benimsemek anlamına gelmez.

        Belki de AK Partililerin hep söylediği gibi, ideolojiyi yaygınlaştırmak anlamına da gelebilir.

        Anomali

        BÜYÜK ihtimalle demokrasi anlayışı ve kültür farkı nedeniyle bazı şeyler bazılarına normal geliyor.

        Dün bir gazeteci yazmış, "Ne var canım, iktidarı destekleyen medya olamaz mı, kurulamaz mı?" diye.

        Elbette olur, elbette kurulur.

        Kim ne diyebilir ki buna.

        Ama bir siyasetçi, ya da bir Başbakan bunun için devreye girmez, girmemelidir.

        Hatırlayın Mesut Yılmaz'ı, bir işadamına "Şu gazeteyi sen al" dedi diye büyük skandal patlamadı mı, çıkıp bunun hesabını vermek zorunda kalmadı mı?

        "Ne var canım, bir şirket zor duruma düştüyse, bir Başbakan 'Şuna birileri sahip çıksın' diyemez mi?" diyenler de var.

        Der elbette.

        Bu şirket ülke için çok önemliyse, bir savunma sanayii şirketiyse, ülkenin uluslararası bir markasıysa, ülkenin ticaretine, savunmasına, imajına katkıda bulunuyorsa ya da çok büyük istihdam yaratıyorsa elbette der. Hem de bunu açık açık söyler.

        Halka söyler, halk önünde işadamlarına çağrıda bulunur, "Gelin bu şirketi kurtarın" der. Demezse yanlış yapmış olur.

        Ama bir medya şirketi için bunu demez.

        Derse yanlış olur.

        Dün de yanlıştı, bugün de yanlıştır, yarın da yanlış olmaya devam edecektir.

        Size "normal geliyor" diye "normal bir durum değildir" bu.

        Anormaldir.

        Hayli normaldir.

        Çok anormaldir.

        Belaltı da bir yere kadar

        DÜN haber masasında önümüze bir haber geldi.

        Bir ajans haberi.

        "BDP Lideri Demirtaş 'Devletin keyfini bekleyemeyiz. Seçimlerden sonra Kürdistan'da özerklik ilan edeceğiz. Okullarda Kürtçe, Arapça, Süryanice eğitime geçeceğiz, bu derslerin kitaplarını bastırıp dağıtacağız. Belediyelerde özerklik ilan edeceğiz' dedi" diyen bir haber.

        Okudum.

        İnanamadım.

        Bu süreçte Demirtaş'ın edeceği bir lafa benzemiyor.

        Arkadaşlara, "Demirtaş'ı siz arayın. Bu haber doğru mu, nerede söylemiş, bu sözleri sahipleniyor mu sorun. Ben bu haberin doğruluğundan şüpheliyim" dedim. Arkadaşlar aradılar.

        "Demirtaş'ın böyle bir açıklaması yok. Bu cümleleri kurmamış. Bu anlama gelecek hiçbir şey söylememiş. Haberi doğrulamıyor, tam aksine şiddetle reddediyorlar" diye bilgi verdiler.

        Kısa süre sonra BDP ve Demirtaş resmi bir açıklama yaparak, "Bu yazılanlar doğru değil" dediler.

        Bu, şunu gösteriyor.

        Hep diyorum ya, Türkiye'nin çivileri çıktı diye.

        O noktayı da geçmişiz.

        Çiviler çıkmakla kalmamış, tahtalar da çatlayıp dökülmeye başlamış.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Anneler ve babalar, dayak ve hakaretle terbiye ettiklerini zannettikleri çocuklarının sonunda seri katil olduğunu unutmadıkları zaman.

        Diğer Yazılar