Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin her kurumunda ciddi bir duplikasyon yaşandığını son darbe girişimiyle çok net bir şekilde gördük. Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak adlandırılan sürecin birçok kurumda alenen ve açıktan oluşturulduğuna dair somut örnekleri de darbe girişiminden çok önceleri bu köşeden defalarca gündeme getirdim. Ancak düzeltileceğine ve düzeleceğine dair küçük bir işaret dahi alamadım.

        Dünkü yazımda Milli Savunma Bakanlığı bünyesindeki çift başlılığa bir de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) çatısı altındaki kuvvet komutanlıklarında yeniden kurulması planlanan Ar-Ge birimlerinin eklenme planının olduğunu ifade etmiştim. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’ndaki (SSM) önemli kaynaklarımdan edindiğim bilgiye göre çift başlılıktan çok başlılığa geçiş denemesi, darbe girişimiyle akamete uğramış görünüyor.

        Mesela milli savaş uçağı projesi Türkjet’in başındaki ismin de tutuklandığı düşünülürse, böylesine farklı hedeflere odaklanmış bir yapıyla savunma sanayiinde işimizin ne kadar zor olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

        Ayrıca TAI eğitim uçağı HÜRKUŞ’u tasarlayıp, 2018’de Türkiye’nin hizmetine sunmaya hazırlandığı bir dönemde, Türk Hava Kuvvetleri’nin (THK) Güney Kore’den 2018’de teslim almak üzere KT-1 eğitim uçağı sipariş etmesi de anlamlıdır. Bu konuyu daha önce burada değerlendirmiştim. Yine THK’nın İsrail’in teknolojisi geri HERON’larını çok kötü işletmecilik anlayışıyla kullanırken, TSK envanterine girmiş olan Türkiye’nin ilk milli tasarım insansız hava aracı (İHA) Bayraktar’dan bir tane dahi niçin almadı? Peki yaklaşık 6 ay önce yine THK, Amerika’dan tarım-zirai uçağından geliştirilen pervaneli yakın destek uçağı Archangel almak için yola çıkmıştı. Neden?

        Eğer 15 Temmuz öncesi süreç devam etmiş olsaydı, farkında olmadan Türkiye’de gücün, kuvvetin, enerjinin, insan kaynağının parçalanmasından, dağınıklıktan bahsediyor olacaktık.

        Ülke olarak tüm kurumlarıyla amacı, hedefi bir olarak, demokrasi bayrağı altında, halkına hesap veren siyasi iradeyle yol alarak hızla düplikasyondan, çift hatta çok başlılıktan kurtulmamız gerekiyor. Bunun en önemli göstergesi de Milli Savunma Bakanlığı ve TSK’da atılacak adımlar olacaktır.

        TürkTest AŞ, bu açıdan önemli. SSM bünyesinde kurulacak bu şirketin amacı Türkiye’nin atıl test kapasitelerini en verimli şekilde kullanmak, ihtiyaç duyulan yeni test birimlerini de kamu ve özel şirketlerin hizmetine sunmak.

        Mesela TÜBİTAK başta olmak üzere çeşitli kamu kurumlarının, üniversitelerin milyar dolarlarla ifade edilen test birimleri, laboratuvarları istenilen şekilde kullanılamıyordu. Hatta bunlar özel sektöre de kapalıydı. Halka açık değildi. Buralara rahat erişim yoktu.

        TÜRKTEST'İN ORTAKLARI KİM?

        SSM’nin öncülüğünde kurulacak TürkTest’in ortakları arasında Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV), TÜBİTAK, TSE gibi kurumlar yer alacak. TürkTest, üniversitelerle sözleşmeler imzalayarak test birimlerini, cihazlarını, laboratuvarlarını işletecek. Eksiklerini giderecek, bakımlarını yapacak, yeni cihazlar, donanımlar temin edecek. Aynı şekilde TÜBİTAK, TSE ve TSKGV bünyesindeki test cihazları ve laboratuvarlarını da bünyesine alarak işletmeciliğini üstelenecek. Böylece atıl kapasiteler değerlendirilecek. Bu alanda birbirine paralel yatırımların ve kaynak israflarının önüne geçilecek, özel sektörün teknolojik alanda ilerlemesine de katkı sunulacak.

        Savunma sanayii için elzem olan atış alanları, kara taşıtları ve hava araçlarının test edilmesi, elektromanyetik çalışmaların ölçümlenmesi gibi Türkiye’nin endüstriyel gelişim için lüzumlu olan birimler ortak bir akılla devreye sokulacak. TürkTest AŞ’nin yönetimi de şirkete ortak olan kurumların yetkilileriyle, bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşacak.

        Yeterli mi? Bence değil. Üzerinde biraz daha kafa yormamız gereken bir konu olduğundan şimdilik bu kadar.

        Diğer Yazılar