Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşanan bu fırtınalı atmosferde, elbette hesabı olanların neyi, nasıl halledeceğine dair de hesapları vardır. Zira Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) gösterdiği çabalar şimdiye kadar bilinçli olarak ertelendi. Şimdi keşfedilen enerji kaynakları sebebiyle meselelere daha fazla ilgi duyan, masada olmak isteyen Amerika, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde çeşitli sebepler sürecin bir parçası olmaya çalışacaktır.

        Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları, daha açık ifadeyle özellikle Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Lübnan’ın doğalgazının geleceği, hangi pazarlara, hangi yöntemlerle gitmesi mevzusu tartışılıyor. Gazın çıkarılması ve pazarlamasında rol alan şirketlerin ticari menfaatlerine uygunlukla birlikte, ülkelerine göre alacakları pozisyon sebebiyle atraksiyonlar da ön plana çıkacaktır.

        Her ne kadar Avrupa Birliği (AB) enerji güvenliğini bazı anlaşmalarla düzenlemek için Almanya öncülüğünde Rusya ile belli mesafe kat etmiş olsa da, Rusya’dan bağımsız olarak kendini güvene alma çabasını da yürütüyor. AB, Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya ulaştırılmasını Amerika kadar çok belli etmese de hararetle istiyor. Rusya da anlaşılacağı nedenlerden dolayı istemiyor. Yunanistan’dan ziyade Kıbrıs Rum Kesimi’yle daha yakın ilişkileri olması da enerji oyununda sürekli masada olacağını gösteriyor.

        Türkiye ise hem Rusya ile ilişkilerini daha fazla geliştirme arzusunda, hem İsrail’le sorunlarını rafa kaldırma isteğini taşıyor, hem de Kıbrıs meselesinde mesafe kat etmek çaba sarf ediyor. Belki de bu konularda Türkiye’den daha net ve açık politika yürüten yok. İyi midir, kötü müdür bilemiyorum. Ama gol yememek için dikkatli olma zamanları. Aslında bu ortamda, dört bir yandan gelen terör saldırıları arasında, yumrukların nereden geldiklerine odaklanırken mevzi kazanmaya da bakmak gerekir. Zira zaman işliyor. Amerika ExxonMobil gibi devasa enerji şirketleriyle, kargaşa bölgesindeki askeri stratejisiyle, ABDİsrail ortaklığıyla zaten politikalarını yürütüyor.

        Türkiye, Hazar bölgesinin doğalgazını ve Türk Akımı projesiyle Rus gazının AB ülkelerine ulaşması için de elini taşına altına koyan ülke, ama Doğu Akdeniz gazının da Avrupa’ya ulaşmasında birçok tekliflerin muhatabı oluyor. Hatta Doğu Akdeniz’de enerjinin barış getirip getirmeyeceğine kafa yoruyor. Bir yandan enerjisini ithal eden ülke olarak, kendi geleceğini kaynak çeşitliliği sebebiyle garanti altına almak için uğraşıyor. Ama sahada olmak, gazın pazara ulaştırılmasında da rol almak gibi meseleleri var. Umarım TANAP’ta düşülen hataları tekrar yaşamadan, önemli bir mevzi kazanılarak işin mali külfetine girmeden, Anadolu’ya kadar olan bölümde boru döşeme gibi sorumluluktan ziyade, Türkiye üzerinden Avrupa’ya olan güzergâhta etkin roller üstlenir.

        Bilindiği üzere Güney Kıbrıs münhasır ekonomik bölgesi olarak tanımlanan 10. parsele ExxonMobile ile birlikte Katar da ortak oldu. Türkiye’yle görüşülerek Katar’ın buradan hisse aldığı sanılıyor, ancak bilgilendirme dışında öyle bir durum yok galiba. Ayrıca Afrodit adıyla tanımlanan 12. parseldeki gaz rezervleri iştahları kabartmış durumda. Amerikalı Noble Energy, Doğu Akdeniz gazıyla birlikte ismi anıldığından bu yana bu sahanın hamisi gibi davranıyor ve yüzde 70 payıyla da İsrailli Delek ve Avner ile kalan yüzde 30 hisseyi paylaşıyordu. Sonrasında hisse değişimleri olsa da, Fransız Total ve Shell gibi herkes sahada...

        Halbuki çok değil 7-8 yıl önce Türkiye üzerinden İsrail’e gaz göndermeye Ruslarla tartışıyorduk. Ama Doğu Akdeniz’de İsrail’in Tamar, Leviathan gibi bölgelerde keşfedilen sahalarla tablo tersine döndü. Ve bölgenin jeopolitiğini değiştirmeye başladı. Herkesin menfaati yer değiştirdi. Yeni ittifaklar oluşmaya başladı. Tek yalnız kalan ise Türkiye oldu. Kıbrıs meselesinde etkin rol alarak doğalgaz sahalarına müdahale etmek istemesi, pazarlama tarafında ise alternatifi olmayan güzergâhta bulunması işini zorlaştırdı. Bu sebepledir ki, müttefiklerinden hiç destek görmüyor, dikkatle köşeye sıkıştırılmak isteniyor.

        Özetle, önemli günlerden geçiyoruz. Tek mevziye değil, her cepheye dikkat etmemiz gerekiyor.

        Diğer Yazılar