Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tek başına “Afrin Operasyonu” kararı Türkiye için çok öğretici olmuştur.

        Fırat Kalkanı ile Türkiye bölgesinde özgüveni olan bir ülke pozisyonuna ulaştı, ancak “Afrin Operasyonu” ile çok daha ötesine geçecek bir tecrübe kazanacak. Operasyon oldukça başarılı gidiyor, ancak şu ana kadar kazanılan ve bundan sonra sahada kazanılacak başarılardan çok daha fazlasını, bu operasyona karar verdikten sonra elde etmeye başladığımızı çok sonra anlayacağız. Öyle ki, Afrin’de sahada başarısız olsaydık dahi çok şey öğrenmiş olma durumumuz değişmeyecekti. Şimdi hem başarı, hem de tahminlerden öte bir tecrübe kazanıyoruz, öğretileri oluyor.

        Afrin OperasyonuRusya ve Devlet Başkanı Putin ekseninde düşünüldüğünde ise mutlak surette gelişmelerin bir iki hamle sonrasının simülasyonunun yapıldığının bilinmesi gerekir. Özellikle Amerika-Türkiye, İran-Türkiye ilişkilerinde ve Rusya yakınlaşmasıyla birlikte Türkiye’nin bölgedeki pozisyonuna mutlaka müspet katkıları olacaktır, ama yapılacak hamlelerin şu günlerde etraflıca ele alınması halinde azami fayda elde edileceğinin de unutulmaması lazım. Ve Türkiye, Afrin sonrası öğrendikleriyle başka bir Türkiye olacaktır şöyle ki:

        - Sahada yaşananlar karşısında dışarıdaki gerçek dost ve düşmanlarını, içeride ise kimden nasıl sesler çıktığını veya çıkabileceğini öğrenmiş olacak,

        - Artık kendi savunma sanayiini geliştirmekten başka çaresi olmadığını, Nuri Killigil, Şakir Zümre, Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ gibi yeni yeni müteşebbisler hikâyesine fırsat verilmemesi gerektiğini, milli ve özgün Bayraktar İHA’nın mimarı Özdemir Bayraktar gibi her şeyiyle sahada olanların değerini öğrenecek,

        - Amerika’dan veya başka ülkeden temin edilen her türlü savunma ürününün en lazım olduğu dönemde kullanımları için masa başında, ince hesaplar yapılmadan atılan imzaların ne gibi sıkıntılara sebep olduğunu her iki operasyonda da yaşayarak öğrenecek,

        - Özellikle savunma sanayiinde basit işbirliklerle değil, nitelikli katılımlarla, yüzde bilmem kaç yerlilik oranlarıyla değil, özgün ve milli tasarımlarla başarılı olabileceğini de öğrenecek,

        - Amerika ile nasıl ilişki kurması gerektiğini, ne kadar güvenebileceğini, büyük ülkelerle dost olunmayacağıyla ilgili müttefikliğin dereceleri olduğunu öğrenecek,

        - Komşumuz İran’a en sıkışık olduğu dönemde Türkiye destek olurken, onların aleyhimize olan her fırsatı nasıl kullanıldıklarını ve ülkeler arası ilişkilerde de din kardeşliğinin bir anlamı olmadığını öğrenecek,

        - Savunma sanayiinde doğru model ve yüksek teknolojiyle, ama rekabetçi bir yapıyla üretime geçmenin gerekliliğini, savunmanın diğer sanayi kollarına ve sektörlere etkisini ve katkısını da öğrenecek,

        - Şu ana kadar yapılan yol ve inşaatlardan savunma sanayii yatırımlarının çok daha önemli ve öncelikli olduğunu, istihdama, katma değere, hasılı hayatın her alanına dokunan katkılarıyla Türkiye için olmazsa olmaz olduğunu öğrenecek,

        - Bölgesinde savunma sanayisiyle güçlü bir ülkenin daha fazla yabancı yatırım çekebileceğini, daha fazla nitelikle turist ağırlayabileceğini, ekonomisini daha kaliteli büyütebileceğini ve her alanda, tarihi bağlarıyla birlikte daha ağır bir ülke olacağını öğrenecek...

        ************

        Kazadan kârlı çıkan havayolları!

        Ülkemizin havacılık kazalarıyla ilgili mazisi pek iç açıcı değil. Mevcut yapımızla da gelecek yıllarımızın da pek iyi olmayacağını söylemek mümkün. Yani bu istikrarlı gidişatı 3-5 yılda bir kazaya sebebiyet vererek koruyacağız. Çünkü ne Ulaştırma Bakanlığı, ne Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, ne Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve ne de havayolları, bu kazalardan ders çıkarmıyorlar. Hatta kaza meydana geldiğinde, eğer pilot da yaşamını yitirmişse, neredeyse bunların hepsi derin bir nefes alarak, sorumluluktan kurtuldukları için rahatlarlar. Yetmedi, defter fiyatı üzerinden kaza yapan uçağını sigortalatmış olan havayolu, kazayla birlikte ekstradan para kasasına gireceği için mutlu olur.

        Türkiye’de çoğunluk havayolları, güncel değer üzerinden değil de defter fiyatından ve yüksek rakama uçaklarını sigortalatıyor. Böylece kaza meydana geldiğinde ise sigortadan aldıkları yüksek rakamlarla kazadan bile kâr etmiş oluyorlar. Onun için bizde uçak kazası sonrası batan patron olmaz. Kazandıkları parayla yeni şirket kurarlar. Evet, bu bilgiler sadece bana ait değil, sektördeki önemli bir kaç isimden derlediğim tespitler.

        Örnek mi istiyorsunuz? Atlasjet’in Isparta kazası. Aslında havayolu olarak kazanın en önemli tarafı Atlas görünüyor, ama uçak ekibiyle birlikte World Focus Havayolları’ndan (WFH) kiralanmıştı. Yaşanan olayda sorumluk ise her iki tarafa aitti. Ama kazanın kazananı WFH sahibi Yavuz Çizmeci olmuştu. Sektörün önemli bir isminin tespitiyle: “Uçak kaza yaptığında değeri 2.5-3 milyon arasındaydı. Ama sigorta defter fiyatından, yaklaşık olarak 8 milyon dolar olarak yaptırıldığından, WFH kazadan bile kâr etti.”

        Sonra Yavuz Çizmeci, ACT adıyla başka bir kargo havayolu şirketi kurdu. Fakat Isparta kazasında aldığı ceza sebebiyle şirketteki hisselerini oğluna devretti. ACT’nin Boeing 777 kargo uçağı da THY adına kargo taşırken Bişkek’te düştü. Az daha THY ismi de zarar görecekti. Tam sigorta detaylarını bilmiyorum, ancak büyük ihtimalle bu kazadan da patronları kârlı çıktı. Pegasus’un kaza yapan uçağı kiralık olduğu için, ilgili şirketin sigortadan kazanç durumunu bilemiyorum. Ayrıca bu olay sebebiyle Pegasus’un ne kadar etkilendiği de meçhulüm. Mesela şu an ACT’nin bir başka uçağı da henüz kamuya yansımayan ve can kaybı olmayan ağır bir kaza sebebiyle Amsterdam’da onarımda. Peki bizim 2 yıldır vekaleten yönetilen sivil havacılık otoritemiz bütün bunlardan ne kadar haberdar? Ne önlemler alıyor? Hangi dersleri çıkarıyor?

        Diğer Yazılar