Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çin, “Kuşak Yol Projesi’ ile kendine daha fazla siyasi ve ekonomik etki alanı açmayı amaçlıyor. Girişimin toplam değeri önce 1 trilyon dolardı, şimdilerde ise 3.67 trilyon dolar düzeyinde olacağı belirtiliyor. Geçen ay proje kapsamında Pekin'de 64 milyar dolarlık anlaşmalara imza atıldı. Türkiye de projenin kritik konumdaki ülkelerinden. Demiryolu ve limanlarımızla Çin’in bu projesinde yer alacağız. Acaba ne kadar kuşatılacağız?

        Çinli yetkililere göre bölgesinde etkili bir pozisyonda olan Türkiye, bağımsız bir politika izlemesi sebebiyle ABD-Çin geriliminden etkilenmeyecekmiş. Olumlu etkilensek fena olmaz!Komşumuz İran’ın sürekli kendine yontan, sıkıntılı anlarda ortada olmayan tarzıyla Çin’e benzediğini, bu iki ülkeyle ilişkilerde almadan vermemeye dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmekte fayda var. Yukarıdaki değerlendirme ipuçları veriyor.

        ABD-Çin gerilimi henüz bu kadar gerilmeden, ‘Kuşak Yol’ projesinin konuşulduğu günlerde Volkan Özdemir’in ‘Yenilenen Dünya, Eskimeyen Türkiye’ kitabı çıkmıştı. Ve ilginç bir şekilde Donald Trump’ın ticaret savaşında daha sert adımlar atacağına işaret ediyordu. ‘Acaba’ sorusuyla yaklaşıyordum. Ama gerçek oldu. Çin’in ‘Kuşak Yol’ projesine de hep şüpheyle baktım. Özdemir kitabında temkinli olarak şu tespiti yapıyor:

        Kuşak Yol Girişimi (KYG) ülkelerin altyapı ve ticaret aracılığıyla birbirlerine bağlarken projenin salt iktisadi saiklerle planlandığını söylemek doğru olmaz. Aynı zaman da siyasi amaçları da bulunuyor. Sadece fiziki bir bağlantı girişimi değil, aynı zamanda dijital de! Dijital İpek Yolu (DİY) bölge ülkeleri arasında Çin’in kablosuz elektrik aktarım vizyonu, optik-fiber altyapı 5G kullanımı, veri merkezleri, mobil ağlar ve akıllı şehirler üzerine kuruluyor.”

        Çin bir taraftan kendine alan açıp, ekonomik gücüyle çeşitli ülkeleri kuşatmaya çalışırken ABD’nin ilgi alanında olan Rusya’da bu durum karşısında endişeli görünüyor. Doktorasını Rusya’da yapan Özdemir’in bu hususu değerlendirmesi ilginç:

        “Kendisinden katbekat güçlü olan ve büyük ticari vizyona sahip Avrupa Birliği (AB) ile Çin, Moskova açısından kendi arka bahçesi olarak gördüğü ülkeleri iktisadın kaptırabileceği birer tehlike olarak değerlendiriliyor.”

        Amerika despotluğundan kaçan ülkeler için dikkatli olma zamanı. Zira Çin sıkıntılı, sorunlu, insan haklarının, adaletin telaffuz edilmediği, uçakla Çin hava sahasına girdiğinizde internetin kesildiği bir ülke. ABD ile yaşanan 5G gelecekli Huawei tartışması da boşuna değil.

        Parayla, teknolojiyle kuşatılmanın neler getireceğini göreceğiz. Kimler kuşatılıp, yolunacak. Kimler kurtulacak.

        REKLAM

        ***

        Huawei, Ericson, Nokia’ya yerlilik şartı neden yok?

        Uzun bir süredir Türkiye’nin telekomünikasyon sektöründe yaşadığı açmazları, yabancı şirketlerin bilinçli veya bilinçsiz desteklendiğini yazıyorum. Bir şey oluyor mu? Olmuyor. Millilik, yerlilik diyenler ses veriyor mu? Vermiyor. Ama yazmaya devam.

        Yaklaşık 3-4 yıl gerilere gidelim. 4G ihalesine çıkılmış, eski teknolojinin tanımlanması ve yerlilik kriterinin düşük olması sebebiyle ihale dönemin başbakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın girişimiyle iptal edilmişti. Sonra aynı ihale şartnamesi yenilendi. En son 4,5G teknolojileri tanımlandı, yerlilik kriterler yukarı çekildi ve ihale yapıldı. Fakat ihaleden sonra Ulaştırma Bakanlığı ve BTK yerlilik kriterini hiç denetlemedi. Şartnamedeki esneklikler de devletin değil, şirketlerin menfaati yönünde kullanıldı. Yerli teknoloji geliştiren şirketlerin önü açılmadı. Milli ürünlerin geliştirmesine ve sisteme entegre olmasına da katkı sunulmadı.

        Kamu otoriteleri tuhaf davranınca, 3 GSM operatörü (Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom) birbirine bakarak, Huawei, Ericson ve Nokia gibi şirketlerle yollarına devam ettiler.

        Mesela Turkcell son 5 yılda 8 milyar TL’lik yatırım yaptı. Türk Telekom ve Vodafone’dan ondan biraz aşağılarda yatırım yaparak, son 5 yılda, toplam 20 milyar TL civarında bir rakama imza attılar. Türk halkından toplanan paralarla oldu.

        Bu yatırımların yaklaşık %85’i tedarikçiler (vendor) Ericson, Huawei, Nokia ve Samsung’a şebeke santralleri, baz istasyonları ve teknik donanım için ödendi. Gram yerli, milli ve özgün teknoloji adımı olmadan. Olana da destek verilmeden bugünlere geldik. Şimdi bu geçmişte rolü olanlar, 5G’de milli hikayeden, haberleşme kümelenmesinden, ‘Ceza kesmedik, fon kuracağız’ muhabbetinden dem vuruyor.

        Ulaştırma Bakanlığı ve de BTK lütfen cevap verin:

        4,5G ihalesine çıkarken vendorlara (Huawei, Ericson, Nokia ve Samsung’a) niçin yerlilik kriteri koymadınız?

        Güneş, rüzgar gibi enerji santrali ihalelerinde (YEKA) milli teknoloji ve yerlilik kriteri %70 seviyelerinde. Milli teknoloji ve yerlilik kriterlerinin geçiştirilmeyeceğine vurgu yapılarak bu ihalelere çıkılıyor.

        Etkili ve yetkililere sormak istiyorum. İhale şartnamesine uymayan, sorumluluğunu yerine getirmeyen, denetim yapmayan kamu yetkililerine ülkemiz yasaları bir şey yapamıyor mu? Bu rahatlığın sebebi ne olabilir?

        REKLAM

        ***

        Taksici her yerde aynı Seul’de bile…

        Güney Kore’de Seul’deyim. Dünyanın en iyilerinden birisi olan Incheon Havalimanı’ndan kameramanımla şehir merkezine gideceğiz. Alanda yola koyulmadan önce THY ekibinden ulaşımla ilgili gerekli bilgileri aldık. Ve taksi durağını doğru ilerledik.

        Aşağı yukarı İstanbul Havalimanı’ndaki köhne taksi düzeni gibi 3 tür taksi var. Dışardan gelip müşteri bulmaya çalışanlar ile duraklardaki lüks ve normal taksiler. Ortayolu seçtik. Normaline bindik. Ama uyarılmıştık. Dışardan gelenlerde çoğunlukla, normallerde ise bazen ödemede oyunlar olabiliyor. Çeşitli ücretler eklenebiliyor. Kredi kartı geçerli olmasına rağmen, yabancılara çalışmıyor rolü yapılarak daha fazla nakit döviz istenebiliyor gibi...

        Bize piyangodan ‘Kredi kartı çalışmıyor.’ senaryosunu oynayan ilginç bir iç tasarımlı taksi ve onun kadarenteresan taksici denk geldi. Yolda bizi eğlendirdi. Takside bir de bedava internet vardı. Yolculuk keyifliydi. Otelin önüne geldik. Kredi kartını verdim. Önce ‘Cihaz çalışmıyor.’ dedi. Israr edince aracı durdurup, çalıştırdı. Ne hikmetse cihaz açıldı, yeniden denedi. Bu defada ‘Kartınız geçerli değil.’ bahanesiyle döndü. Başka kart verdik. Onun da çalışmadığını kendi kredi kartını test ederek göstermeye çalıştı. Taksiciyle uğraşacak halimiz yok. Bazılarının uzmanlık alanı bu tarz işler. İstanbul’da Boğaz’ı geçince ‘Kıta değiştirme parası.’ alanlar olmadı mı?

        Neyse, bende de taksiciye pabuç bırakmadım. Otel görevlisini çağırıp, meseleyi anlattım. Taksiciye oda hesabıma kaydedilmek üzere parasını vermelerini söyledim. Ve Seul’de taksicinin tezgahından kurtuldum.

        İstanbul’da mahalli seçimler öncesi sıkça taksi meselesini tartıştık. İş UBER- taksi meselesine döndüğünden seçim atmosferinde ilkel taksicilik anlayışı şimdilik kazandı. Bu yazıdan da taksici esnafı ‘Bakın UBER veya benzeri çağa uygun sistemler Seul’de yokmuş.’ neticesi çıkarabilir. Fazla ümitli olmasınlar. Meydan ne UBER’e ne de taksi ağalarına bırakılmamalı. Seçim sonrası görüşürüz.

        Diğer Yazılar