Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        19 ŞUBAT FİLMLERİ

        2. Dünya Savaşı’nda Sonderkommando birliklerine katılan bir Yahudi’nin hüzünlü dünyasını, ensesinden, omzundan ayrılmayarak aktaran, iyi çekilmiş bir Macar filmi… Geçen yılın en çok ses getiren eserlerinden “Saul’un Oğlu”, Hitler’in emrindeki bir mahkumun toplama kampında yaşadığı çelişkiyi, ayaklanma arzusunu, çaresizliği ve vicdan azabını merceğine alıyor. Yeni milenyumda Macar sinemasından çıkan, geleneği sağlam ve yetenekli yönetmenlere bir başka ismi ekliyor: László Nemes.

        Macar sinemasının ‘kaydırmalı kamera’dan beslenen bir minimalist sinema geleneği vardır. Bunun kökeni Macar Yeni Dalgası’na kadar uzanır. Miklós Jancsó önderliğinde başlayan, sonrasında Béla Tarr derken Agnes Kocsis’e de sirayet eden yönetmenlik geleneği ‘uzun planlar’a başvurur. Bunu yüzünü gözünü bulaştıranlar olduğu gibi, arka planı farklılaştırmaya çalışan, ‘rahatsız edici’ boyuta taşımak isteyenler de mevcuttur.

        TAM EKRAN FORMATINDA SAUL’U CEHENNEME SOKMAK

        “Saul’un Oğlu”nda (“Saul Fia”, 2015) László Nemes, bir Sonderkommando’nun ensesinden akarken, dar odakla, kısa alan derinliğiyle ve 40 mm lensle çalışıyor. Yani hem görüntünün önü ve arkasında fluluk oluşuyor, hem de objektif tercihiyle seyirci geniş alanda olanları görmüyor. 1.37:1’de (ki yıllardır fazlaca yönetmen bu formatı kullandı) onun yapmak istediği aslında savaşın karanlık yüzünden ziyade, kendi dininden insanları yakmak durumunda kalan Saul’un çalkantılı iç dünyasını, cehennemini aydınlatmak. Film bu hedefle yola çıkıyor.

        ‘Soykırım filmleri’ içerisinde kendine özgü bir yere oturmak istiyor. Öncelikle Nazilerin, Mengele’nin altında çalışan, ceset yakma timine üye, çaresiz bir adamı izliyor. Üstelik Saul, Yahudi. Bu sayede “Gel ve Gör”den (“Idi I Smotri”, 1985) “Schindler’in Listesi”ne (“Schindler’s List”, 1993) uzanan bu alana ait kalıcı eserlerle ilgili ezberimizi yitiriyoruz.

        SONDERKOMMANDO BİRLİĞİ SİNEMAYA KONU OLDU

        Ama Sonderkommando’lar üzerine daha önce Tim Blake Nelson’ın, Miklós Nyiszli’nin anılarını anlattığı ‘Auschwitz: A Doctor’s Eyewitness Account’ romanından uyarladığı “Gri Bölge” (“The Grey Zone”, 2001) var. Sanki orada Macar karakterleri dahi İngilizce konuşturunca vurucu olamayan melankolik ve gıpgri dünyada bakış açısı planlarıyla kapalı mekanı yansıtma arzusu, daha profesyonel bir dille yer değiştiriyor burada.

        “Saul’un Oğlu”, görsel açıdan Wajda’nın kapkaranlık “Kanal”ı (1957) ile Dardenne’lerin ana karakterin ensesinden ayrılmadığı “Oğul” (“Le Fils”, 2002) arası bir geleneğin sahibi gibi. Ama Dardenne’lerin hareketli uzun planlara başvurma gerçekçiliğine paralel olarak halüsinasyona meyilli öznel olaylar da akıyor sanki... 1944 Auschwitz’inin korkutuculuğu böylece her şeyi orta yerinden yansıtıyor, bize ‘diri diri’ yanan cesetleri gösteriyor. Bunu da ‘küller’ ve ‘duman’dan beslenen kirli bir renk paletiyle destekliyor.

        EZBERİNDE PLAN SEKANSLAR YOK

        Açıkçası “Delta” (2008) ve “Miss Bala” (2011) ile bilinen görüntü yönetmeni Mátyás Erdély, açılış sekansı, kapanış sekansı ve cesetlerin yakıldığı kapalı mekandaki sekans dışında ‘plan sekans’ çalışmamış. Hatta izleme planlarına başvururken istediğini almış ama ‘net’ durmamış. Jancsó, Tarr ekolünden bir inatçılık yok.

        Aksine izleme planlarının, dengeli kesmelerle genişe de açılabildiği, odak tercihinin arka planı, esas kıyımın olduğu yeri ‘flu’ya kaydırdığı görülüyor. Omuz üstü takılmak, enseden ayrılmamak bir matematiğe dönüşmüyor. Saul’un finale doğru ilerlerken yüzleştiği çaresizlik ise aslında olaylarla açıklanabilecek gibi değil. Zamanla senaryonun inandırıcılık sorunu çekmesi, belki de ‘üşengeçlik’ ya da ‘prodüksiyon’ sıkıntılarıyla tutarsız duran görsel yapıya da tesir ediyor.

        2000’LERİN ÖZLÜ MACAR YÖNETMENLERİNDEN

        Nemes, Sonderkommando olmak, yani kendi dini kökeninden birini yakmak meselesinin çaresizliğiyle dikkat çeken duygusal bir babayı ele alıyor. Onun irade öyküsünü, fazlasıyla iç burkan bir finale bağlıyor. Bu, birazcık ‘korku-gerilim’e kayan noktanın vurucu olmama şansı yok. Halbuki Tarr, Jancsó gibi auteur yönetmenler, meseleyi soyut bir yere götürüp, kendi matematikleriyle uğraşmışlardır. Bu sebeple de Macar sinemasının usta isimleri arasında anılırlar.

        Açıkçası 2000’lerde çıkan jenerasyon, György Pálfi, Kornél Mundruczó, Benedek Fliegauf, Nimrod Antal, Agnes Kocsis gibi değişik kafadaki yönetmenlerle dolu. László Nemes de bunlara katılıyor. Bunlar arasında belki üçüncü, dördüncü sıraya yerleşir. 40 mm lensten destek alan izleme planlarıyla sabit kameranın buluşması kuytu köşelerdeki hain planlara, kısık sesli üstlere, doğrudan kıyıma ve kabuslara kayma zorunluluğunu iyi yansıtıyor. Ama çaresizlik ve karanlık dünya yavaş yavaş umuda, duygusallığa teslim oluyor.

        FİLMİN NOTU: 6.7

        Künye:

        Saul’un Oğlu (Saul Fia)

        Yönetmen: László Nemes

        Oyuncular: Géza Röhrig, Levente Molnár, Urs Rechn, Todd Charmont

        Süre: 107 dk.

        Yapım yılı: 2015

        BU ODAYA BAKIN!

        Emma Donoghue’nun alternatif anne-çocuk ilişkisine getirdiği yaklaşımla dikkat çeken romanı, Oscar adayı bir filme malzeme oluyor. “Gizli Dünya” özellikle ilk 45-50 dakikadaki rejisiyle ve Brie Larson ile Jacob Tremblay’nin eşsiz performanslarıyla parlıyor. Zaten Larson En İyi Kadın Oyuncu’da Oscar’ın favorisi.

        Ma ve Jack bir odada sıkışmışlardır. Aslında sinematografi-kurgu birlikteliği trajik durumu sömürmeden iyi anlatır. Bir haletiruhiyenin özetini sunar. Bakış açısı planlarıyla örülü anlatıda küçük çocuk öne çıkar. Bunun yanında teleobjektifler, yakın-göğüs arası planlar bir sıkışma hissiyatı yaratır. Sallanan kameranın öne çıktığı anlatıda aslında şıklık değil, psikolojik bunalım, dirayet devreye girer.

        ODADA YAŞAM MÜCADELESİ

        Abrahamson filmin ilk 40 dakikasında bu ikilinin durumunu bize ses kurgusunun da özeniyle yansıtmış. Yeri geldiğinde müziği öne çıkarmış. Ama seyirci Ma’nın da Jack’in de konumundan haberdar değil. Adeta bir hangara atılan iki kız, oraya giren sahipleriyle birlikte üst açıyla da ‘esaret’in tanımını yapıyorlar. Bu durum neyi temsil ediyor? Aslında kaçış hikayesinde Jack öne çıkıyor. Zamanla erkeğe dönüşen, bu sebeple de fakirlikten yaşayacak hali kalmayan bir karakter bu…

        Yönetmen, Emma Donoghue’nun romanından uyarladığı filmde ikiliyi alt sınıfın bir alegorisi olarak çizmiş. Sıkıntıları ‘odada geçen hayatta kalma filmi’ gibi bir konsepte oturtmuş. Ama film oradan çıkınca da nefes alıyor, yavaş çekim, bakış açısı planları aşağıdan dünyaya başka bir beden getiriyor. Büyükanne/büyükbaba Joan Allen ve William H. Macy’nin şaşkınlığı abartmadan drama müdahale etmeleri sahici.

        ALTERNATİF ANNE-EVLAT İLİŞKİSİ YARALAYACAK

        Danny Cohen-Nahan Nugent ikilisi fazlasıyla tutarlı bir iş çıkarıyor. Dengeli durmayı da tempo yapmayı da biliyor. Böylece “Ne Yaptın Richard” (“What Richard Did”, 2012) ve “Frank”ten (2013) daha tutarlı bir görsel yapı beliriyor. Abrahamson kendini geliştirmiş. Alternatif, hayali, sembolik ve trajik olabilen bir anne-evlat ilişkisi filmine imza atıyor.

        Bunu yaparken beslendiklerinin gizlenmesi filmin lehine, 118 dakika olması ise aleyhine. Bu kadar soyut bir yaklaşımın daha kısa sürede tamamına erdirilmesi gerekirdi. Girizgahın ardından bu iki saat mücadeleye fazla gelmiş. Filmin etkisini, kaybolan anneden çocuğun saç kesimine uzanan insanilik arttırıyor, fakat geçen süreç yeterinde çarpıcı değil. Ama “Gizli Dünya” ‘bu odaya bakın!’ diyor ve seyirciyi avucuna alıyor.

        FİLMİN NOTU: 5.8

        Künye:

        Gizli Dünya (Room)

        Yönetmen: Lenny Abrahamson

        Oyuncular: Brie Larson, Jacob Tremblay, Joan Allen, William H. Macy

        Süre: 118 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Alvin ve Sincaplar: Yol Macerası (Alvin and the Chipmunks: The Road Chip): 3.7

        Aşkın Seçimi (The Choice): 3.5

        Baskın: Karabasan: 7.7

        Bizans Oyunları: Geym of Bizans: 3

        Buz ve Gökyüzü (La Glace et Le Ciel): 4.5

        Büyük Açık (The Big Short): 4.5

        Dedemin Fişi: 3

        Carol: 7.5

        Creed: Efsanenin Doğuşu (Creed): 5.4

        Çılgın İhtiyar (Dirty Grandpa): 5.5

        Danimarkalı Kız (The Danish Girl): 6.6

        Deadpool: 6.1

        Dedemin Fişi: 3

        Delibal: 3

        Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea): 5.8

        Diren! (Suffragette): 3.5

        Diriliş (The Revenant): 6.2

        Düğün Dernek 2: Sünnet: 2.2

        Dünyanın En Güzel Kokusu: 0.9

        Ertuğrul 1890: 3.5

        Gençlik (Youth): 3.8

        Hep Yek: 4.1

        Her Şey Aşktan: 4.5

        Hes@pta Aşk: 5.2

        İftarlık Gazoz: 5.5

        İyi Bir Dinozor (The Good Dinosaur): 3

        Joy: 6.5

        Kardeşim Benim: 4.4

        Kocan Kadar Konuş: Diriliş: 4.6

        Köstebekgiller 2: Gölge’nin Tılsımı: 3.2

        Kötü Kedi Şerafettin: 7

        Point Break: 5.3

        Sessiz Çığlık (Louder Than Bombs): 7.2

        Son Efsane (The Program): 5.4

        Spotlight: 2.5

        Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens): 3.6

        Steve Jobs: 5.5

        Şevkat Yerimdar 2: Burada Sakat Çok: 3

        The Club (El Club): 7.8

        The Hateful Eight: 6.5

        The Lobster: 6.5

        Yalan Labirenti (Im Labyrinth des Schweigens): 3.1

        Zor Saatler (The Finest Hours): 2.6

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar