Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eddie Redmayne’e En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandıran “Her Şeyin Teorisi” (The Theory of Everything) gösterime girdi. Film, ünlü astrofizikçi Stephen Hawking’in eşi Jane Hawking’in biyografik kitabından sinemaya uyarlandı

        ÜNLÜ İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking, kuramsal fiziği bilim çevrelerinin dışındaki insanlara anlaşılır, yalın bir dille anlatabilmesiyle de tanınan bir isim. Genç yaşından beri tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bilim adamının hayatı, başrolünde Benedict Cumberbatch’in oynadığı “Hawking” adlı 2003 yapımı TV filmine konu olmuş ama çok ses getirmemişti. 5 dalda Oscar’a aday olarak çok daha fazla ses getiren “Her Şeyin Teorisi” ise, Hawking’in eşi Jane Hawking’in “Traveling to Infinity: My Life with Stephen” adlı biyografik kitabından sinemaya uyarlandı. Anthony McCarten’in senaryosu, ilk kez karşılaştıkları öğrenci partisinden başlayarak Stephen (Eddie Redmayne) ve Jane’in (Felicity Jones) ilişkisine odaklanıyor. Daha ilk sohbetlerinde genç Stephen, Jane’e “Her şeyi açıklayan bir denklem” bulmak istediğini söylüyor. Jane ile flört ettiği ilk günlerde küçük belirtilerle başlayan hastalığı ise önüne bir engel olarak çıkıyor.

        İYİMSER BİR YAKLAŞIM

        Senaryonun olup biten her şeyi başta Stephen Hawking olmak üzere, her biri hayatta olan kişileri üzmeden anlatmak zorunda olmasının, öyküden ne alıp ne götürdüğünü kestirmek zor. Kesin olan, öyküyü filtre edilmiş iyimser bir çerçeveden izliyor olduğumuz hissinin varlığı... Buna karşın, duygusal olarak etkili bir film olduğunu inkâr edemem. Hawking’in kuramsal fizik alanındaki fikirlerinin gelişimini izlemek; daracık bir salonda ünlü astrofizikçi Roger Penrose’u (Christian McCay) dinlediği anlara, kahvesine döktüğü sütün hareketlerine bakarken ya da kazağını giymeye çalışırken aklına gelen fikirlere şahit olmak keyifli. Öte yandan hastalığın seyri, Hawking’i sosyal hayattan kopartan acımasız bir “kötü adam”dan farksız.

        FİZİK TEORİLERİ, AŞK VE HASTALIK

        Kutlama yemeğindeki hali, merdivenlerden çıkmaya çalışırken oğluna bakışı, tekerlekli sandalyeyi kabullenmek istememesi gibi ayrıntılar çarpıcı. Jane’in bir aile olmak konusundaki kararlılığı ve inadı ise “her şeyi” değiştirecek kadar güçlü. Özetle “her şeyin teorisi”nin ardında sevgi olduğu, filmin de bu fikir üzerine kurulduğu aşikâr.

        Filmi çekici kılan yönetmenlik fikriyse, Hawking’in teorilerinin, aşkının ve hastalığın gelişiminin paralel olarak sağlam bir montaj eşliğinde anlatılması. Yönetmen James Marsh, Johann Johannsson’un filmin duygusunu yakalayan müzikleri eşliğinde “Her Şeyin Teorisi”ni su gibi akıp giden bir filme dönüştürmüş. Marsh, Benoit Delhomme’un görüntüleri eşliğinde özellikle iç mekânlarda çoğunlukla sıcak renkler tercih etmiş. Evlilik törenleri ve bazı aile toplantıları amatör kamerayla çekilmiş gibi grenli ve soluk. Pencerelerden gelen güçlü ışıkların da filme iyimser bir hava kattığı söylenebilir.

        Belki ileride, Stephen Hawking’in bu filmde Maxine Peake tarafından canlandırılan Elaine Mason ile ilişkisini de anlatan daha gerçekçi, hatta karanlık bir film seyredebilir ve karşılaştırma yapabiliriz. O güne kadar söyleyebileceğimiz, “Her Şeyin Teorisi” nin seyirciye kendini iyi hissettiren aydınlık ve seyre değer bir film olduğu. Bu arada, Stephen ile Jane’in Tanrı üzerine yaşadıkları görüş ayrılığı konusunda filmin Jane’in tarafını tuttuğu hissediliyor. Felicity Jones ve David Thewlis dahil bütün oyuncular iyi ama Eddie Redmayne’in oyunculuğu galiba unutulacak gibi değil. Genç Redmayne, etkili bir gözlem gücü ve beden kullanımıyla abartı tehlikesi büyük olan rolün altından başarıyla kalkıyor, şahane bir performans çıkartıyor.

        Filmin notu 7

        Diğer Yazılar