Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Belçikalı yönetmen Erik Van Looy, kendi ülkesinde çok beğenilen filmini Hollywood’da Amerikalı oyuncularla yeniden çekti. Kaçamakları için aynı daireyi kullanan 5 erkeğin evde işlenen bir cinayet sonrası yaşadıklarını anlatan “Daire” (The Loft) gösterime girdi.

        FİLMİN NOTU: 6.5

        2008’DE senaryosunu Bart De Pauw’un yazdığı, Erik Van Looy’un yönettiği Belçika yapımı “Loft”, kendi ülkesinde gösterdiği gişe başarısının ardından 2010’da önce Hollanda’da, 2014’te ise ABD’de yeniden çekildi. Wesley Strick’in ABD’ye uyarladığı öykü, bir kez daha orijinal filmin yönetmeni Erik Van Looy’a teslim edildi. Van Looy’un yüksek bütçenin katkısıyla filmini Hollywood standartlarında “temize çektiğini” söyleyebiliriz. Böylece biz de daha şık ve gösterişli Amerikan usulü bir yeniden çevrim seyrediyoruz.

        HERKESTEN ŞÜPHELENİYORUZ

        Film, 5 evli erkek arkadaşın kaçamak ilişkileri için paylaştıkları şık dairede sarışın bir kadının cesedinin bulunmasıyla başlıyor. Özellikle hikâye kurgusu açısından çok ritmik bir biçimde gelişen senaryo, 5 erkeğin cesedin başında yaşadığı panik anını, aralarında çıkan gerilimleri geçmişe dönüşler ve sorgu odasındaki diyaloglarla paralel olarak anlatıyor. Başlangıçta bazı karakterler daha güvenilir, dürüst ve duygusal olarak seyirciye yakın gelse de, öykünün dönüm noktasına yaklaşırken hepsinden aynı derecede şüphe etmeye başlıyoruz. Sürpizler, seyirciyi şaşırtan dönüm noktasından sonra da sürüyor. Asıl dramatik çatışmalar ve karakterlerin almak zorunda olduğu kritik kararlar, zaten daha çok son bölümde yaşanıyor. Filmin sağlam yanlarından biri, Karl Urban (Vincent), Wentworth Miller (Luke), James Marsden (Chris), Eric Stonestreet (Marty) ve Matthias Schoenaerts (Phil) tarafından başarıyla canlandırılan karakterlerin inandırıcılığı...

        Hiç kimsenin masum olmadığı, herkesin kötülüğe ve pisliğe ucundan köşesinden bulaştığı bir film “Daire”. Zaten bir süre sonra, erkeklerin sadece eşlerini değil, birbirlerini de aldattığı ortaya çıkıyor. Ama tümüyle bir “anti kahramanlar” filmi seyrettiğimiz söylenemez. Finale doğru daha düzgün karakterler ile ciddi psikolojik sorunlara sahip, kötülüğe meyilli olanlar ayrışmaya başlıyor. İyilik ve kötülük ideal bir Hollywood filminde olduğu gibi cepheleşiyor; erkeklik yine erkeklik tarafından kurtarılıyor adeta. Dolayısıyla, insan psikolojisi, evlilik, arkadaşlık ve ihanet üzerine öyle çok ciddi, derin ve aydınlatıcı psikolojik gözlemler beklemenizi tavsiye etmem. Filmin amacı da zaten bu değil. Su gibi akıp giden bir öyküyle sizi şaşırtmak, heyecanlandırmak ve oyalamak. Bunları da hakkını vererek yaptığını düşünüyorum. Gerçi olay örgüsü ne kadar sürükleyici olursa olsun, çok inandırıcı gelmeyen bazı noktalar var ama bunlar öykünün akışı içinde göz ardı edilebilecek şeyler.

        ARKEOLOJİK GERİLİM

        FİLMİN NOTU: 5.5

        Mısır'da kalabalıkların meydanlara çıktığı gergin bir siyasi atmosferde başlıyor “Piramitin Laneti” (The Pyramid). Ülkede olup bitenlerle hiçbir ilgisi olmayan bir grup arkeolog, çölde tarihin ilk üçgen piramidini ortaya çıkarıyor. Hükümetin getirdiği yasağa rağmen, genç ve ihtiraslı arkeolog Nora’nın (Ashley Hinshaw) ısrarları sonucunda 2 TV muhabirinin de olduğu 5 kişilik bir ekip piramitteki ilk keşif gezisine çıkıyor. Biz de karanlık, klostrofobik bir ortamda onlarla birlikte ilerliyor, tehlikelerle yüz yüze geliyoruz. Bir süre sonra, tuzaklarla dolu bir labirentin içine düştüklerini anlıyoruz... “Piramitin Laneti”, İspanyolların “Rec” serisinde denedikleri formülü, Eski Mısır figürlerini kullanan korku gerilim filmleri geleneğiyle buluşturuyor. Ülkedeki siyasi olayları ve bir işçinin başına gelenleri boşverip mesleki hırs uğruna piramide giren karakterlerin sembolik olarak cezalandırıldığı ahlakçı bir korku filmi bu... Senaryo yazarlığından gelen Gregory Levasseur ilk yönetmenliğinde, başlarda öyküyü olay yerindeki kameraların görüş açısından anlatmayı tercih ediyor. Ama bir süre sonra kameraların görüş alanının dışında olup bitenleri de göstermeye başlıyor. İki farklı anlatım tekniğinin birleştirilmesi, bence filmin dengesini bozan unsurlardan biri. Sadece oyuncuların taşıdığı kameralarla olayları takip etmemiz daha klostrofobik bir etki yaratabilirdi. Karakterlerin iyi geliştirildiğini ve öykünün iyi kurulduğunu söylemek de zor. Ancak tüm bunlara karşın gerilim ve korku yaratma konusunda başarısız olduğu iddia edilemez. Sonuç olarak, oyuncularla birlikte bir çeşit korku tüneline girip vakit geçirmek istiyorsanız, “Piramitin Laneti” tam size göre bir film.

        Diğer Yazılar