Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1945 doğumlu İngiliz aktris Helen Mirren, zamana meydan okuyan güzelliği ve güçlü oyunculuk deneyimiyle önemli rollerde karşımıza çıkmayı sürdürüyor. Bu hafta “Altınlı Kadın”da (Woman in Gold) seyredeceğimiz Mirren’in en iyi filmlerinden bir seçki yaptık.

        The Long Good Friday 1980 Yönetmen: John Mackenzie

        Londra’nın yeraltı dünyasına hükmeden mafya babası Harold, peş peşe gelen bombalı saldırılarla neye uğradığını şaşırır ve gizli düşmanının kim olduğunu anlamaya çalışır. Mirren, İngiliz sinemasının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen filmde Harold’un zeki ve anlayışlı metresini oynuyor; müthiş bir performans çıkartan Bob Hoskins’ten aşağı kalmıyor.

        Excalibur 1981 Yönetmen: John Boorman

        1970’li ve 80’li yıllarda İngiliz sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olan Boorman, özenli ve etkileyici bir görsel atmosfer eşliğinde Kral Arthur efsanesine şiddet dolu, sert ve karanlık bir yorum getiriyor. Öykünün anahtar karakterlerinden birini canlandıran Mirren; entrikacı, ihtiraslı ve cazibeli Morgana yorumuyla efsaneye azımsanamaz bir katkıda bulunuyor.

        Cal 1984 Yönetmen: Pat O’Connor

        Cal, Kuzey İrlandalı bir Katolik’tir. Bir süre önce katıldığı eylem nedeniyle IRA’dan uzak durmaya, kendi hayatına dönmeye çalışırken Marcella’ya âşık olur. Yarı Katolik yarı İtalyan Marcella’nın Protestan kocası ise bir IRA eyleminde hayatını kaybetmiştir... 1980’li yılların Kuzey İrlanda’sını ve insanların yaşadıklarını etkileyici bir aşk hikâyesiyle anlatan filmde Mirren, Marcella karakterini sanki hiç oynamıyormuş gibi bedenine oturtmasını başarıyor.

        Aşçı, Hırsız, Karısı ve Âşığı 1989 (The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover) Yönetmen: Peter Greenaway

        Kötü ruhlu haydutun zarif ve güzel eşi Georgina, restoranda yalnız başına yemek yiyen entelektüeli baştan çıkarır; onunla bulduğu her fırsatta sevişir... Hüzünlü, dalgın, seksi ve gözüpek Georgina, Mirren’in kariyerinin en unutulmaz rollerinden biri. Greenaway’in başyapıtlarından biri olarak kabul edilen bu filmi seyrettikten sonra Mirren’in oynadığı karakteri unutmak zor.

        The Madness of King George 1994 Yönetmen: Nicholas Hytner

        Dönemin tıp ilminin faydasının dokunmadığı bir hastalığa yakalanan Kral George’un hikâyesini anlatan film, monarşiyi sorguluyor. Filmin gerçek yıldızları Kral George’da muhteşem bir performans çıkartan Nigel Hawthorne ile doktor Willis’te Ian Holm. Ama kraliçe Charlotte’da Helen Mirren’ın performansı her zamanki gibi yine ışıltılı ve güçlü.

        O da Bir Ana 1996 (Some Mother’s Son) Yönetmen: Terry George

        1981 yılında İngiliz cezaevlerinde kalan IRA mahkûmlarının adi suçlu değil, savaş esiri muamelesi görmesi için direniş başlatan IRA militanlarının gerçek hikâyesi. Mirren, direnişçilerden birinin annesini canlandırıyor. Her zamanki gibi kimi oynarsa oynasın karakteri son derece doğal, sade ve rahat bir üslupla yorumlamasını biliyor.

        Kraliçe 2006 (The Queen) Yönetmen: Stephen Frears

        Mirren’e Oscar getiren film, kraliçeliğin getirdiği sorumluluklar ile insani duygular arasındaki hassas dengeler üzerine kurulu. Stephen Morgan’ın senaryosu, Prenses Diana’nın ölümünden sonra Kraliçe Elizabeth’in içine düştüğü durumu, kraliyet ailesi, saray çevresi ve Başbakan Tony Blair ile olan ilişkilerini anlatıyor. Zor bir rol ama Mirren harika bir performansla altından kalkıyor.

        Hitchcock 2012 Yönetmen: Sacha Gervasi Alfred Hitchcock

        “Pyscho” ile korku türünde yeni bir sayfa açmaya kararlıdır. Yıllardır ona her konuda destek veren, başarısında pay sahibi olan eşi Alma Reville ise bu kez ona yardım etme konusunda kararsızdır... Mirren, sinema tarihinin gizli kahramanlarından alçakgönüllü Alma’ya saygı dolu mükemmel bir yorum getiriyor; filmi seyredenleri ona hayran bırakıyor.

        Aşkın Son Mevsimi 2009 (The Last Station) Yönetmen: Michael Hoffmann

        “Savaş ve Barış” ve “Anna Karenina” gibi klasik Rus romanlarının ünlü yazarı Tolstoy’un hayatının son döneminden bir kesit veren filmde, Mirren yazarın hayat arkadaşı Sofya’yı canlandırıyor. Mirren Oscar’a aday gösterildiği filmde, Christopher Plummer ile çok uyumlu bir performans yakalıyor; Sofya karakterini unutulmaz kılmayı başarıyor.

        Aşk Tarifi 2014 (The HundredFoot Journey) Yönetmen: Lasse Halström

        Genç Hint aşçı Hassan’ın “gurmelerin anavatanı”nda verdiği kendini kabul ettirme mücadelesi, tecrübeli Halström’ün ellerinde “tadından yenmez” bir “kendini iyi hisset” filmine dönüşüyor. Mirren, küçük bir taşra kentinde ikinci Michelin yıldızını alma mücadelesi veren hırslı Fransız restoran işletmecisi Madame Mallory’yi oynuyor. 70’ine yaklaşan Mirren sadece oyunculuğuyla değil zarafeti ve güzelliğiyle de kendini gösteriyor.

        Diğer Yazılar