Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Jake Gyllenhaal’ın kariyeri düşüşe geçen boksör Billy Hope rolünde harika bir performans sergilediği “Son Şans” (Southpaw), Antoine Fuqua’nın usta yönetmenliğiyle de öne çıkan bir spor filmi

        Filmin Notu: 7

        Kariyerinde dibe vuran sporcu yeniden ayağa kalkmak, eski günlerine dönmek için harekete geçer... Hollywood’un defalarca üzerinden geçtiği bu konu, “spor filmleri” dediğimiz türün vazgeçilmez formatlarından biridir. Coen Kardeşlerin “Barton Fink”inde, Hollywood’a transfer olan New Yorklu yazardan istenen de benzer bir “güreşçi filmi”dir. Tür hakkında hiçbir fikri olmayan yazara sporcu filmlerinin genellikle ahlaki öyküler anlattığı tüyosu verilir. Senaryoya “bir iyi, bir de kötü güreşçi” koyarak başlayacak; ikinci aşamada ise “ya kadın ya da çocuk” kullanacaktır. “Son Şans” da aynı klişelerden hareket ediyor ve “sporcu filmleri”nin bildik formatına sadık kalıyor. Şaşırtıcı olan bu sadakatin, iyi yazılmış ve yönetilmiş bir filme vesile olması. Senaryo yazarı Kurt Sutter’ın başarısının sırrı öyküyü filmin ana karakteri Billy Hope’un zayıf yanları üzerinden şekillendirmesi ve onu inandırıcı bir karakter haline getirebilmesi. Billy, ringde tekniği ve zekâsıyla değil, öfkesiyle dövüşen bir boksör. Öte yandan öfke, en büyük zaafı.

        GERÇEKÇİ BİR TARZ BENİMSEMİŞ

        Hayatını bir trajediye dönüştüren de kontrol edemediği öfkesi... Müşfik bir baba ve sadık bir eş olsa da, olgun bir erkek değil. Eşi Maureen (Rachel McAdams) olmadan hayatını yönetmekten aciz. Böylesi bir karakterin kendini toparlaması için filmde olduğu gibi ancak dibe vurması gerektiğini biliyorsunuz. Dolayısıyla, “Son Şans” sadece bir boksörün değil, olgunlaşmaya, ayakta durmaya çalışan bir erkeğin öyküsü olmayı da başarıyor. Tüm bunları konuşulur kılan şüphesiz Antoine Fuqua’nın tutku dolu yönetmenliği. Fuqua, genel olarak oyuncuları yakından takip eden hareketli bir kamera ve kısa planlardan oluşan aritmik bir kurgu tercih ediyor. Anlatımı öykünün ve karakterin hizmetine sunarak inandırıcı bir dünya kuruyor; üslubu geriye çekiyor. İnandırıcılığı ve gerçekçiliği üsluba tercih ettiğinin kanıtı filmdeki boks sahneleri. “Rocky” filmlerinin bol ağır çekimli, abartılı dövüş mizansenlerinden ya da Martin Scorsese’nin “Kızgın Boğa”sındaki o mükemmel, stilize boks çekimlerinden uzak duruyor. Gerçekçi bir tarz benimsiyor. Finaldeki bir plan dışında göze hoş gelen “ağır çekim”lere itibar etmiyor. Mütevazı “televizyon kamerası” açılarını ve tele objektifleri kullanarak gerçek bir boks maçı seyrettiğimiz izlenimini yaratıyor. Bazen kamerayı ringin içine yerleştirerek dövüşü boksörlerin bakış açısından anlatıyor. Yumrukların etkilerini ses efektleriyle artırmak gibi klasikleşmiş numaralara başvurmaması ve final maçının son yumruğunu soğukkanlı, sade bir üslupla çekmesi takdire değer.

        JAMES HORNER’İN SON İŞLERİNDEN BİRİ

        Filmin gerçekçiliğine en büyük katkılardan biri kuşkusuz Jake Gyllenhaal’ın müthiş performansından geliyor. Gyllenhaal bedeni ve yüzüyle adeta bir dönüşüm geçirmişe benziyor. Forest Whitaker de çok iyi. Görüntü yönetmeni Mauro Fiore sadece görsel atmosfer olarak değil, çekimleriyle de sağlam bir işe imza atıyor. “Son Şans”ın, geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden ünlü besteci James Horner’in son film müziklerinden biri olduğunu hatırlatalım. Orijinal adı argoda “solak boksör” (southpaw) anlamına gelen “Son Şans”ın, en iyi boks filmleri listesine rahatlıkla gireceğini düşünüyorum.

        Diğer Yazılar