Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FİLMİN NOTU: 6.5

        Başrolünde Harry Potter’dan tanıdığımız Daniel Radcliffe’in oynadığı ‘Köstebek’ (Imperium), Neo-Nazilerin arasına sızan genç ve tecrübesiz FBI ajanının yaşadıklarını anlatan bir gerilim.

        SİNEMANIN vazgeçemediği ‘köstebek öykülerinden’ biri daha... “Farklı olan yanı ne?” diye sorarsanız, “Fark köstebeğin kişiliğinde” diye cevaplanabilir bu soru. Daniel Radcliffe’in canlandırdığı Nate, sadece tecrübesiz bir FBI ajanı değil. Meslektaşları tarafından ciddiye alınmayan biri... Yakın dövüşte yetersiz, kötü nişancılığıyla tanınıyor ve sınırlarını zorlamaya niyeti yok. Köstebek olma konusunda başta çok isteksiz. ‘Sahaya çıkmak’tansa bilgisayar başında oturmaya razı... İnternetten e-postaları takip ederek fanatik teröristleri henüz suç işlemeden bulmak gibi yetenekleri var. Ama tecrübeli FBI ajanı Angela (Toni Collette) tarafından ikna edilince işine sonuna kadar asılacağını hissediyorsunuz. Çünkü acil başarıya ihtiyacı var. Bir an önce kendini ispat etmek zorunda...

        SENARYO BİRAZ ÇELİŞKİLİ

        Köstebek filmleri genelde ‘yakalanma gerilimi’ üzerinden ilerler. ‘Imperium’ da bu geleneği bozmuyor. Film, Nate deşifre olacak mı olmayacak mı heyecanı üzerinden yakalıyor seyirciyi. Kaldı ki, Neo- Nazi profiline pek uymadığını hissedip ona hiç güvenmeyenler de var. Aslında senaryo bu konuda biraz çelişkili... Finalde, Angela “Onları anlayacağını, onların da seni anlayacağını biliyordum” diyor. Ama Nate hiç kimseye kendini yakın hissetmiyor; onca Neo-Nazi arasında sadece bir iki kişiye sevdirebiliyor kendini.

        BAŞARI ÖYKÜSÜNE DÖNÜŞÜYOR

        Tam da burada, ‘Imperium’un köstebek filmlerinin bir başka vazgeçilmez motifi olan ‘bir gün içeri atacağı insanlarla yakınlaşma ve dost olma’ çelişkisini nasıl işlediğine bakabiliriz. Malum, köstebek girdiği örgüt ya da çevrede dost olduğu insanları koruma eğilimine girer. ‘Imperium’un farklarından biri kesinlikle bu hat üzerinden ilerlemiyor oluşu. Nate, vicdanen kendini hepsine çok uzak hissediyor. Daha önemlisi, suçun oluşması için öylesine istekli ki kimseyle duygusal bir ilişki kurmuyor. Kursa bile bunu, suçun işlenmesini hızlandırmak için yapıyor. Filmin bana çelişkili gelen bir başka yanı da bu...

        Nate hem açılıştaki bombacı olayında hem de Neo-Naziler arasında, terör saldırısının planlanması için neredeyse elinden gelen her şeyi yapıyor. Normalde ‘köstebekler’in görevi, işlenecek suçları önlemeye çalışmaktır. Potansiyel suçluları yakalamak için suçun oluşmasına yardımcı olmalarının ahlaken ne kadar doğru olduğu kuşkusuz çok tartışmalı bir nokta. Açılış sahnesinde filmin biraz da buradan ilerleyeceğini düşünüyorsunuz ama senaryo bu konuya karşı kayıtsız... Hatta bir noktadan sonra film bir başarı öyküsüne dönüşüyor. Başarının kriteri de terör suçunun oluşması...

        SÜRÜKLEYİCİ BİR GERİLİM

        Özetle ‘Imperium’ bana çelişkili bir film gibi göründü. İyi niyetli ve politik olarak tutarlı yanı, ırkçılıkla terörizm arasındaki yakın akrabalığı göstermesi ve ırk savaşının en çok ırkçılar tarafından istendiği gerçeğini vurgulaması... Daha da iyi ve iddialı yanı ise, ırkçılığa birey psikolojisi üzerinden bakması, mağduriyeti faşizmin kökenlerinden biri olarak göstermesi... ‘Imperium’, bu konuda tezlerinin altını tam olarak dolduramasa da Daniel Radcliffe’in duygusal oyunculuğu ve yönetmen Daniel Ragussis’in profesyonel anlatımıyla seyirciyi elinden hiç kaçırmayan sürükleyici bir ‘köstebek’ gerilimi.

        Diğer Yazılar