Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İngilizlerin iyimser filmlere gereksinim duyduğu bir dönemde geçiyor “Aşkın Çekimi”. Yıl 1940... II. Dünya Savaşı sürüyor ve İngiltere’nin sadece cephede değil, cephe gerisinde de morale ihtiyacı var. Açılış sahnesinde seyrettiğimiz siyah beyaz propaganda filmi, “duygu dolu sahneleri”ne rağmen seyirciye o morali vermekten çok uzak. Devlet ise propaganda filmlerinde seyirci vatansever hislerle dolsun, moral kazansın istiyor. Peki ama nasıl? “Aşkın Çekimi” işte bu sorunun yanıtını bulmak için bir araya gelen senaryo yazarları, yapımcı, yönetmen, oyuncu ve diğer kişilerin öyküsünü anlatıyor.

        SİNEMANIN BÜYÜSÜ ÜZERİNE

        Bir yanıyla, sinemanın büyüsü üzerine bir film “Aşkın Çekimi”. 40’lı yılların özel efektleri, çekim teknikleri üzerine çok hoş sahneler içeriyor. Ama sinema sanatını kutsamaktan ziyade sinemacıları ve onların özverili çabalarını öne çıkarmayı tercih ediyor. Öte yandan, bir senaryonun oluşumuna fikir, konsept ve öykü aşamasından başlayarak tanık oluyoruz. Bakanlık, çıkış noktasını Dunkirk savaşı üzerine bir gazete haberi olarak belirliyor. Sonra mesaj uğruna gerçeklerin nasıl eğilip büküldüğünü, senaryonun nasıl formüle edildiğini görüyoruz. Bu arada, senaryo yazımıyla çekimler birlikte sürüyor ve sürpriz siyasi müdahalelerle işler daha da karışıyor.

        EKİP ÇALIŞMASININ ÖNEMİ

        Bu zor ve eğlenceli süreci bakanlığın sekreterlik kadrosuna başvururken kendisini senaryo yazarı olarak bulan Catrin Cole’un (Gemma Arterton) bakış açısından seyrediyoruz. Catrin, 1940’lı yıllarda Ealing Stüdyoları’nda çekilen propaganda filmlerinde yazar olarak çalışan Diana Morgan’dan esinlenerek yazılmış bir karakter. Başlangıçta üç beş kuruş kazanmaktan başka derdi yok. Ama sinemaya giderek ısınıyor ve sadece senaryoya değil, çekimlere de önemli katkılarda bulunuyor. “Aşkın Çekimi”nin beğendi- ğim yanı, bir filmin oluşumundaki insani unsurları ve ekip çalışmasını öne çıkarması oldu. Sonuçta, filmler bir ekibin ürünü. Filmlerin hamurunda, tüm emek verenlerin duyguları, zaafları ve hatta sorunları var.

        DUYGUSAL BİR ANLATIM

        “Aşkın Çekimi”, mizahın savaşın keskin acılarıyla iç içe geçtiği bir film aynı zamanda. Cephedeki kayıpların yanı sıra Londra sürekli bombalanıyor ve insanlar ölüyor. Ama hayat devam ediyor. Duygularını göstermekten utanan soğukkanlı İngilizlerin yaşadıkları, bizi bazen güldürüyor bazen hüzünlendiriyor. Yönetmen Lone Scherfig, trajik anlarda seyircinin duygularını yükseltmek için özel bir çaba göstermiyor. Ama duygusal bir anlatım tutturduğu kesin. Özellikle Catrin ve yazar Tom Buckley (Sam Claflin) arasındaki ilişkide...

        HOŞ BİR DÖNEM FİLMİ

        Catrin’in çektikleri filmi sinema salonunda izlediği final sahnesi duygusal bir zirve. İlk bölümde seyrettiğimiz başarısız propaganda filmiyle tam bir tezat teşkil eden bu sahne, filmlerin asıl olarak seyirciyle birlikte hayat bulduğunu yansıtıyor. “Aşkın Çekimi”ni genellikle küçümsenen 2. Dünya Savaşı propaganda filmlerine bir çeşit iade-i itibar çabası olarak görmek mümkün. Tam da bu nedenle o filmlerin hafif, yüzeysel duygusallığıyla çekilmiş... Belki İngilizlerin daha çok seveceği özel bir film bu. Ama hiç sıkılmadan seyredilen hoş bir dönem filmi olduğu kesin.

        Diğer Yazılar