Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EN iyi film dalında tahmincilerin favorisi olarak öne çıkan ‘Üç Billboard’un değil de ‘Suyun Sesi’nin ödül kazanmasını saymazsak, sürprizsiz bir törendi. Aslında o da tam bir sürpriz değildi. Guillermo del Toro’nun yönettiği ‘Suyun Sesi’, ‘En İyi Film’ kategorisinde tahminler ve bahislerde zaten ikinci sıradaydı. Oscar Ödül Töreni’ni biraz renksiz ve sıkıcı bulanların fikirlerini değiştireceği bir gece değildi açıkçası. Ama son yıllarda hep olduğu gibi, politik içeriğiyle öne çıkan, Hollywood’daki beyaz erkeklerin hegemonyasına meydan okuyan bir törendi.

        “Time’s Up” kampanyasının öncüleri Ashley Judd ve Mira Sorvino, kırmızı halıda yan yana geldiğinde gecenin teması belli olmuştu. Judd, The New York Times’a yaptığı açıklamalarla yapımcı Harvey Weinstein’in cinsel tacizlerini kamuoyuna ifşa eden ilk kadınlardan biriydi. Sorvino da Weinstein’in ahlaksız tekliflerini kabul etmediği için kariyerinde sıkıntılı bir döneme girmişti.

        Gecenin belki de en ironik yanı, Weinstein gibi “filmlerine Oscar kazandırmak”la ünlü bir “Hollywood derebeyi”nin çoktan ilan edilmiş çöküşüne bir kez daha tanıklık etmemizdi galiba... Peki yakın gelecekte benzer taciz olaylarının asla gerçekleşmeyeceği, her tür ayrımcılıktan arındırılmış yeni bir Hollywood kurulacağını söylemek mümkün mü?

        Sorunun yanıtı ne olursa olsun, Akademi’nin töreni yeni bir Hollywood hedefine ya da temennisine odaklanarak “MeToo” ve “Times’s Up” kampanyalarına paralel hazırladığı açıktı. Kimmel Oscar heykelinin karşısına geçip “İşte Hollywood’un en sevilen ve sayılan adamı. Ellerini görebileceğiniz bir yerde tutuyor, kaba bir söz söylemiyor ve en önemlisi penisi yok” derken 90 yıllık Oscar’ın tarihi esprilerinden birini yapıyordu.

        Akademi, Trump karşıtlığını açıklık ve incelikle sürdürmekten vazgeçmedi. Trump’ın göçmen karşıtı söylemlerine karşı ABD'ye gelen yabancıların hayalleri övüldü. Kenya-Meksika kökenli oyuncu Lupita Nyong’o “Düşler Hollywood’un temelidir ve düşler Amerika’nın temelidir” dedi.

        Törenin bir başka etkileyici anı ise ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Oscar’ını almak için sahneye çıkan Frances McDormand’ın ödülünü yere koyarak salonda bulunan bütün aday kadınları ayağa kalkmaya ve alkışlamaya davet etmesiydi.

        90’ıncı Oscar adaylarının açıklanmasıyla başlayan yeni bir Hollywood özlemine dair bir geceydi bu... Beyaz erkeklerin temsil ettiği devletin ayrımcılığına isyan eden karakterlerin hikâyesini anlatan ‘Suyun Sesi’ nin en iyi film olması da gecenin temasına uygundu belki. Ama Hollandalı bir öğrencinin çektiği “The Space Between Us” (2015) adlı kısa filmle 4 Oscar’lı ‘Suyun Sesi’nin ana fikirleri arasındaki benzerlik galiba yıllarca kafa karıştırmaya devam edecek.

        Diğer Yazılar