Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE iktidar odaklı iki koldan propagandayı geçmişte üç kez yaşadı.

        İlki Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde oldu.

        Genel Başkanı olduğu partisinden Cumhurbaşkanı seçilmesine karşın Bayar, DP politikalarının tayininde Adnan Menderes’ten daha önde belirleyici rol üstlendi.

        1924 Anayasası yasak getirmemesine karşın, muhalefetin partiler üstü kalmadığı eleştirilerine aldırmadı.

        DP amblemli bastonuyla vilayetleri dolaşıp propaganda yapmaktan kaçınmadı.

        Bugün de sıklıkla dile getirilen “milli irade” kavramını da 1954 seçiminde üreten kişi Celal Bayar idi.

        4 Nisan 1954’te Samsun Limanı temel atma törenindeki şu sözleri hafızalara kazındı:

        “Eğer derseniz ki, bu muvaffakiyetlerin sırrı Reisicumhurun gayretindedir ve eğer derseniz ki, bugünkü iktidarın himmetindedir, size söyleyeyim, aldanmış olursunuz. Bu işin sırrı milli iradenin sizin elinizde tecellisindedir...”

        Yetmedi, seçimin son günü CHP’nin Fatih, CMP’nin Kıztaşı’ndaki mitinglerine karşı, Adnan Menderes ile Taksim’de miting kürsüsüne çıkıp oy istedi.

        DP, bugüne kadar egale edilemeyen % 57.6 oy ile 1954 seçimini kazandı.

        Burada da durmadı, Osman Bölükbaşı’na oy verdiler diye Kırşehir’in ilçe yapılması kararını hükümete dayattı.

        1960 darbesi yargılamasında Bayar hakkındaki suçlamaların büyük bölümü, partiler üstü kalmayan politikası ile Kırşehir kararıydı.

        EVREN OY İSTEDİ

        Cumhurbaşkanı’nın seçime doğrudan müdahalesiyle 1983 seçimlerinde de karşılaşıldı.

        Hazırlattığı Anayasa’da, Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerektiği açıkça yazılmasına karşın Kenan Evren, Turgut Sunalp’e kurdurduğu Milliyetçi Demokrat Partisi için açıkça oy istedi.

        ANAP’ı kuran Turgut Özal’a, MDP ile birleşme baskısını yapmaktan da kaçınmadı.

        Evren daha ileri adım atıp seçimden bir gece önce televizyona çıkarak MDP’ye açıktan oy istemekten de çekinmedi.

        Bütün bunlara karşın seçimin galibi Turgut Özal’ın ANAP’ı oldu.

        ÖZAL DA YAPTI

        Özal 1983’te eleştirdiği Evren’i, 1991’de kendisi taklit etti.

        Seçim döneminde işçilere verilecek zamdan Körfez Savaşı politikalarına kadar birçok konuda dominant oldu.

        Kendisinden habersiz işçi ücretlerini belirlediği için Başbakan Mesut Yılmaz’ı eleştirmekten de geri durmadı.

        1991 seçimine gidilirken eşi Semra Özal’ın İstanbul İl Başkanı olmasına karşı çıkmazken, Anadolu gezilerini artırdı.

        Özellikle akşam saatlerinde topladığı kentin önde gelenlerinden partisi ANAP’a oy vermelerini istedi.

        Ancak 1991 seçiminde Özal’ın bir daha siyasete dönmemesi için 1987 referandumunda “No no no...” propagandası yaptığı Demirel oyların büyük bölümünü alıp Erdal İnönü’nün SHP’si ile hükümeti kurdu.

        ANAP da bir daha tek başına iktidarı yakalayamadı.

        Özal sonrası Cumhurbaşkanı seçilen Demirel, “Bir daha arkama dönüp bakmam” dediği DYP’ye mesafeli durdu, partiler üstü politikasıyla övgü kazandı.

        Sezer ve Gül de benzer politikaların uygulayıcısı oldu.

        Erdoğan ise halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olarak Bayar, Evren ve Özal’ın yolundan gidip oy isteyeceğini önceki gün Kırşehir’de dün de işadamları toplantısında gösterdi.

        Bakalım bu seçimin sonucu hangisine benzeyecek?

        Diğer Yazılar