Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MECLİS’teki olağanüstü terör toplantısı kapalı olsaydı, inanın açık olan konuşmalardan bir adım ötesine gitmeyecekti.

        Bütün konuşmacılar yine önceden hazırlanmış yazılı metinlerini okuyacaktı.

        Dolayısıyla toplum kimin ne dediğini, nerede durduğunu açıkça gördü.

        Daha önemlisi, kapalı oturumda çıkması muhtemel gerilimin önü de oturumun naklen verilmesiyle kesildi.

        Peki, bütün bunlar sorunun çözülmesi için yeterli oldu mu?

        Şunu baştan belirtmeliyim ki Meclis açılmadan önce kulislerde var olan hava ile sonrasında milletvekillerinin birbirleri arasında sohbetiyle gelinen nokta 180 derece farklıydı.

        Birinde gerilim, diğerinde ise sorunun birlikte çözümüne yönelik irade vardı.

        Yaşananlar da hafızamı 1990’lı yılların ortalarına götürdü.

        Sözünü ettiğim hep demokratikleşme, silahların bırakılması, ortak çözüm bulunmasıyla başlayıp bir noktada tekrar silahla çözümün arandığı dönemler.

        Oysa bu dönemlerin sonunda varılan nokta, bir önceki çatışma süreçlerinin geldiği noktadan hiç farklı olmadı.

        Bir tarafı, “Biz ancak bu bölgedeki Kürt kardeşlerimizle birlikte büyürüz” noktasına getirdi.

        Diğerini ise “Ortadoğu bataklığından tek bayrak ve vatan altında birlikte çıkarız” aşamasına vardırdı.

        LİDERLER BULUŞMASI

        Bugün yaşananların sonucunda gelinecek noktada da bundan ötesi olmayacak.

        Nitekim bunun işaretleri dün Meclis’te görüldü.

        HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın liderlere “Barışı konuşalım” çağrısı ve CHP Lideri’ni ziyaret etme niyetini açıklamasıyla başladı.

        AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu şartlı da olsa buna olumlu yaklaştı, “Gelin barışı konuşalım diyorlar, gelin konuşalım” yanıtıyla şartını koydu.

        CHP Lideri Kılıçdaroğlu da talep gelmesi halinde Demirtaş ile görüşmeye hazır olduğunu açıkladı.

        Hükümet adına konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç da “Çözüm süreci Türkiye’nin son şansıdır” vurgulamasını yaptı.

        Bunlar bile 2 ay önce sandığın en geniş temsil yetkisi verdiği Meclis’te ortak çözümün sağlanmasının zemininin olduğunu gösterir.

        Ayrıca sağlanması da gerekir, insan hayatıyla çözümün bulunamadığı geçmiş tecrübelerle sabittir.

        Hele ki, birçok ülkenin istihbarat ve eylem faaliyetleri, taşeron örgütlerin kullanılma oranı en üst noktaya tırmanmışken buna çok daha fazla oranda ihtiyaç vardır.

        1990’I BİLENLER

        Bunu da ilk önce PKK/KCK yönetiminin görmesi gerekir.

        Çünkü birkaç gündür 2 polisin şehit edilmesi olayında dahillerinin olmadığını iddia ediyorlar, 15 Ekim’e kadar da eylemsizlik kararlarının bulunduğu iddiasında bulunuluyor.

        Bunu kanıtlamalarının tek yolu, Kürt milliyetçi hareketinin silahla değil, siyasetle yol alması gerektiğine inandıklarını ve silaha veda ettiklerini açıklamalarıyla olur.

        Yoksa, “yerel güçler” dedikleri, gittikçe de komuta etmekte zorlandıklarını kabul ettikleri lümpenleşen hareket bir gün gelir kendilerini de vurur.

        Bunu en iyi bilenler de 1990’lı yılların acısını yaşamış, hareketin siyasal alanını tercih edip HDP saflarında yer tutmuş olanlardır.

        Kamuoyu önünde bu olumsuzlukları yaratanlara iki çift laf etmeleri de yakındır.

        Diğer Yazılar