Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şurası kesin ki Anayasa değişikliği konusunda siyasi partilerin hepsi değişmesi gerektiğini söylüyor.

        Milletvekilleri arasında bile, “Mevcut Anayasa iyidir, onunla yürüyelim” diyeni yok.

        Uzlaşılmayan nokta ise Anayasa ile getirilecek sistem...

        AK Parti başkanlık diyor, muhalefet ise temsili parlamenter sistemin 140 yıldır uygulandığını, Anayasa’da iyileştirme yapılarak korunmasını istiyor.

        RASYONELLEŞTİRME

        Dolayısıyla, AK Parti Lideri Davutoğlu’nun, görüştüğü CHP gibi MHP’nin de Anayasa değişikliğindeki duruşunun farklı olması beklenmiyor.

        Ancak CHP ile MHP arasında bir fark görülüyor.

        MHP, Anayasa’nın sistematiği ve normlarının korunarak yoluna devam etmesi taraftarıyken, CHP rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin geliştirilebileceği görüşüne kapı aralıyor.

        Yani sisteme işlerlik kazandırmak için tıkanma yaratan gereksiz kurum ve kuralların kaldırılabileceğini vurguluyor.

        HDP’nin görüşü de belli, başkanlık sistemine hiç değilse bu dönem evet deme niyeti göstermiyor.

        Bu aşamada partilerin kurumsal duruşları bu yönde olsa da partilerin içinde farklı görüşte olanların da yer aldığının altını çizmekte yarar var.

        UZLAŞMA İLE OLMUYORSA?

        Muhalefetin durumunu bildiği için AK Parti, CHP ile görüşmesinde Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun sistem yerine demokratikleşme odaklı çalışmasını önerdi.

        Muhtemel ki yarın MHP’ye de aynı öneriyi sunacak.

        Şimdi soru şu:

        “Uzlaşı Komisyonu yine uzlaşamazsa ne yapılacak?”

        Bu durumda AK Parti’de planlanan, sorunun referandumla aşılması.

        “Kurucu referandum” da denilen yönteme başvurulması.

        Yani, Anayasa’nın gerekli çoğunluk bulunarak Meclis’ten geçirilip referanduma götürülmesi.

        AK Parti’nin referandum için sayısı yetmiyor, hatta içinden de fire verme ihtimali bulunuyor.

        Böyle bir durumun önüne geçilmesi için de Cumhurbaşkanlığı’nın “halkı bilgilendirmeye” dayalı süreci çalıştırması hedefleniyor.

        Var olan 317 milletvekiline 14-15 üyenin daha katılmasıyla referandum yolunun açılması ve “kurucu referandumun” hayata geçirilmesi öngörülüyor.

        DE GAULLE VE ÖZAL

        Peki bu sayı da bulunmazsa ne olacak?

        O zaman Cumhurbaşkanı, “Meşruiyet açısından asli kurucu irade halktır, siyasal meşruiyet gerçekleşmiştir” diyerek doğrudan halkın onayına götürebilir mi?

        Soruyu yönelttiğim AK Parti’nin hukuk konusuna hâkim ismi, “Fransa’da De Gaulle benzerini yapmıştı” dedi.

        Belirttiği gibi, De Gaulle 1962’de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesine ilişkin değişikliği, parlamentoda çoğunluk karşı çıkmasına rağmen halkoyuna sundu, istediği sonucu alıp uygulamaya koydu.

        Muhalefetin itirazı sonrasında da Anayasa Konseyi şu kararı verdi: “Görev alanımıza parlamento tarafından oylanıp kabul edilen kanunlar girer. Ulusal egemenliğin doğrudan ifadesi olan halkoylaması sonucu halk tarafından kabul edilen kanunlar, Anayasa Konseyi’nin denetimi alanına girmemektedir.”

        De Gaulle sonrasında da aynı yönteme başvurdu, ama birinde kaybetti, iktidarından oldu.

        Özal da benzerini siyasi yasakların kaldırılmasında yaşadı, beklediğini alamadı, siyasette sıkıntılı günleri başladı.

        Gündemin hızlı değiştiği süreçlerde referandumdan ne sonuç çıkacağı ise hiç öngörülemedi.

        Diğer Yazılar