Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eğer yeni bir mahkeme yolu açılmaz ise MHP’de karar gününü lideri Devlet Bahçeli dün 10 Temmuz olarak belirledi.

        Baştan gerçekleştirilmesi gereken böylece en sonda yapıldı.

        Oysa bu kadar çatışmaya girmeden, kırıp dökmeden, çok daha iyi dönemde bütün bu süreçler yaşanabilirdi.

        Gelinen noktada yapılacaklar belli.

        İlk önce, ki muhtemelen 26 Haziran’da olağanüstü tüzük kurultayı yapılır, 10 Temmuz’da da Bahçeli’nin dünkü çağrısı doğrultusunda olağanüstü seçimli kurultay gerçekleşir.

        Birinde muhaliflerin dediği olur; tüzük değişir.

        Diğerinde de kendisi kurultay çağrısını yaptığı için genel merkezin yönetim ve denetiminde kurultay gerçekleşir.

        Şurası kesin ki, yakın geçmiştekilerden çok farklı bir kurultaya tanıklık edilir.

        TAKTİK YARIŞI

        Bu noktaya kadar yaşananlar ise aslında tamamen bir türlü dokunulamayan Siyasi Partiler Kanunu’ndan (SPK) kaynaklı...

        SPK, üst kurul delegelerinin beşte bir imzasının toplanması halinde olağanüstü kurultaya gidileceğine hükmediyor.

        Ancak ne kadar sürede gidileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı için “Dernekler Yasası”na başvurularak yol bulunmaya çalışılıyor; böyle olunca geçmişte SHP ve CHP’de, bugün de MHP’de yaşanan çatışmacı süreç doğuyor.

        Bir de siyasi kadroların SPK’ya aykırı açıklamaları ve kararları eklenince iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

        Bunun en iyi örneği de son üç gün içindeki açıklamalarda görüldü.

        Genel merkez yönetimi 26 Haziran’da olağanüstü seçimli kurultayı toplayacağını açıklamakla kalmadı, “Sabah tüzüğü değiştirir, öğleden sonra da seçimi yaparız” iddiasında bulundu.

        Oysa SPK’nın 21. maddesi, seçimli kurultayın toplanabilmesi için bırakın tüzük değişikliğini, 15 gün önceden üst kurul delege listesinin ilgili Seçim Kurulu’na teslimini ve üç gün de askıda kalmasını zorunlu kılıyor.

        Bu olmadan seçimli kurultayın yapılamayacağını ya hukukçu milletvekilleri bilmiyor ya da bildikleri halde yeni bir hukuki tartışmayı başlatmak için bu durumu görmezden geliyor.

        Benzer hatayı muhalifler de yapıyor; tüzük kurultayını topladıkları gün seçimli kurultayın hangi şart ve koşulda yapılacağına da karar verebileceklerini ileri sürüyor.

        Oysa hem SPK, hem de MHP tüzüğü, olağanüstü kurultayda, “sadece toplantı gündeminde yer alan konuların görüşülüp karara bağlanabileceği” hükmünü taşıyor.

        Bir başka maddenin ele alınamayacağını onlar da ya bilmiyor ya da bildikleri halde algıyla baskı yaratmak için böyle bir yola başvuruyor.

        NE OLUR?

        Bütün bunların sonucunda ne olacağına gelirsek...

        Başta da belirttiğim gibi iki kurultay kaçınılmaz hale geldi.

        Birinde muhaliflerin talebi ve Yargıtay’ın da onaması doğrultusunda olağanüstü tüzük kurultayı yapılır.

        Ardından da seçimli kurultay gerçekleşir.

        Nitekim seçimli kurultay için delegelerin yeniden imza toplamasının önünü kesmek, kurultayı kendi denetiminde yapmak için Bahçeli’nin ön alan açıklaması da buna dayanıyor.

        Eğer bir üst kurul delegesi, genel merkezin seçimli kurultay çağrısında bulunamayacağı iddiasıyla mahkeme yoluna gitmezse 10 Temmuz’da olağanüstü kurultay yapılır.

        Oradan çıkacak sonucu, delegenin oyu kadar salona kimin hâkim olduğu da belirler.

        Diğer Yazılar