Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önce İsrail’le anlaşma, ardından da Rusya’yla ilişkileri düzeltme çabasına Mısır da eklendi.

        Yakında Kahire ile de bakan düzeyinde temas başlıyor.

        Buna ister, AK Parti’den gelen, “Fabrika ayarlarına dönüyoruz” yakıştırmasıyla bakılsın, ister Türkiye’nin dış politikasının yeni yönü olarak değerlendirilsin...

        Bölgesel barışa da katkı sağlayacak adımlar Başbakan Binali Yıldırım’ın şu cümlesiyle özetlenebilir:

        “Dostları artırıp, düşmanı azaltmak...”

        Veya, Türkiye’nin dış politikada 2010 öncesine gidiş...

        Yani, bölgede oyun kurucu, arabulucu lider ülke pozisyonundan, ikili ilişkileri ve bölgesel ittifaklara önem veren ve bunları geliştiren “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasına dönüş...

        Ankara bunun işaretini bir süredir veriyordu.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mektubuyla yeni boyut kazanan Rusya’yla ilişkileri iyileştirme adımı da bu politikanın yansıması.

        TAZMİNATA EVET

        Görünen o ki Rusya ile bu noktaya gelinmesinde Moskova’nın krizin çözülmesi için ortaya koyduğu şartlardan bazılarına Ankara olumlu yanıt verdi.

        Başbakan’ın dün açıkladığı Erdoğan’ın mektubunda pilotun ailesi için “verilen acıların ve zararın hafifletilmesi için gerekli inisiyatifi almaya hazır olduğunu” belirtmesi de bunun göstergesi.

        Anlaşıldığı kadarıyla Ankara pilotun ailesine tazminat öderken, uçağın düşürülmesi nedeniyle Moskova’nın talep ettiği tazminatı vermeyecek.

        Sonuç, Erdoğan ile Putin’in iki gün içinde yapacakları telefon görüşmesinde netleşecek.

        Ancak, Moskova’nın da dün medya aracılığıyla iç kamuoyuna güçlü bir şekilde mektubu sunması gelinen noktayı onların da kabullendiğinin göstergesi.

        Dolayısıyla diplomasinin çatışma halinde olan çıkarları uzlaştırma sanatı burada da işledi, İsrail’in yaklaşımını Türkiye de Rusya’ya sergiledi.

        Şurası gerçek ki gelinen bu nokta içerde tartışma yaratacak, ancak ekonomik çıkarlar belirleyici olacak.

        Sürecin bu noktaya gelmesinde uzun yıllardır Rusya’da yatırımları olan işadamlarının etkin rolünün olması da bunun göstergesi.

        DAVALAR NE OLUR?

        İsrail’de de durum benzer.

        Yeni olan Mavi Marmara krizi öncesine dönüşün iki ülke arasındaki anlaşmayla sağlanıyor olmasında.

        Mavi Marmara krizi sonrası BM Genel Sekreteri’nin isteğiyle kurulan ve Palmer Raporu ile sonuçlanan Soruşturma Komisyonu’nda bulunan emekli Büyükelçi Özdem Sanberk de dünkü sohbetimizde, “Büyük bir yenilik getirmiyor” dedi.

        Türkiye’nin Aşdot limanından Gazze’ye yardımı Kızılay’ın bu amaçla orada kurulan birimi aracılığıyla geçmişte de yapabildiğini anımsattı.

        Ablukanın kalkmadığını belirtti, Mavi Marmara’da zarar görenlerin veya ailelerinin dava süreçlerine ilişkin getirilen kuralla ilgili de şu noktaya dikkat çekti:

        “Meclis’ten de geçirilecek anlaşmayla insanlara ‘Siz dava açmayacaksınız’ demek hukuk açısından ne kadar geçerli olabilir? Ayrıca unutulmasın ki orada zarar gören İrlandalı, İspanyol da vardı. Onlar kendi ülkelerinde dava açarlarsa ne olacak?”

        Sanberk, İsrail’in Doğu Akdeniz’den çıkardığı doğalgazı Türkiye üzerinden sevk etme zorunluluğunun süreci bu noktaya getirdiğini de vurguladı.

        Aslında Rusya ile iyileşmenin dayandığı zemin de aynı; ekonomi...

        Diğer Yazılar