Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Atatürk Havalimanı saldırısıyla IŞİD terörde yeni bir taktiğe geçtiğini de gösterdi.

        Bugüne kadar Ulukışla’da olduğu gibi sadece silahlı çatışma veya Sultanahmet, Diyarbakır, Suruç, Ankara, Taksim saldırılarındaki gibi tek canlı bombayla saldırılarını gerçekleştirmişti.

        İlk kez güvenlik güçlerinin aktardığına göre hepsi yabancılardan oluşan silahlı ve çok patlamalı grup eylemi yaptı.

        Ağır silah kullanırken 3 canlı bomba da eşzamanlı kendini patlattı.

        Ayrıca, önceki eylemlerini sempatizanları aracılığıyla gerçekleştirirken, IŞİD “silahlı ve çoklu patlama” ile havalimanı baskınında muhtemelen çatışma bölgelerinde tecrübe kazanmış militanlarını kullandı.

        Acı ama ardı ardına gerçekleşen İstanbul’daki eylemlerini yakalanmadan sonlandırmış olması örgüte özgüven kazandırırken, diğer terör örgütlerine de cezbeden bulaşık bıraktı.

        Belki bundan dolayı terörün İstanbul’da eylem aralığı sıklaştı; birinci derece koruma altındaki merkezlerde altı ayda beş saldırı gerçekleştirdi.

        GAR SONRASI

        Oysa Ekim 2015’te gar önünde 103 kişiyi katlettiği eylem sonrası Ankara polisinin büyük uğraşısıyla darbe yemişti.

        Gaziantep’teki hücre evi çökertilmiş; bunun sonucunda IŞİD komuta yapısında değişikliğe gitmek zorunda kalmış, Türkiye’deki eylemlerden sorumlu Mustafa Molla’yı geri göreve çekmişti.

        3 ay kadar sınırın öte yanından Kilis’e Katyuşa füzeleri atmakla varlığını sürdürdü; 19 Mart’ta Mehmet Öztürk isimli canlı bombanın kendini patlatmasıyla İstanbul’da tekrar hortladı.

        Öyle görünüyor ki Mart 2014’te Ulukışla’da Candim Ramadi, Banyamin Xu ve Muhammed Zakini, Haziran 2015’te Sultanahmet’te Diana Ramazowa’nın yaptığı gibi, yerli unsurlarla birlikte eylemlerini yabancı savaşçılar aracılığıyla gerçekleştirecek.

        ÜÇÜNCÜ ÜLKEDEN

        Türkiye’de sıkışmış kalmış, üçüncü ülke vatandaşı yabancı savaşçılarını kullanacak.

        Nitekim, önceki günkü sohbetimizde ABD Büyükelçisi Bass da bu duruma dikkat çekmiş ve aynen şunu belirtmişti:

        “DAEŞ Türkiye sınırına erişimini büyük ölçüde kaybetti. Çatışmalarda ölen radikal, aşırıcı güçlerin yerine yenilerini koymakta çok daha fazla zorlanıyor... Türkiye’de daha fazla saldırıya tanık olmamızın nedeninin kısmen DAEŞ’in daha fazla baskı hissetmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.”

        Unutulmamalı ki IŞİD için alan her gün daralıyor.

        Bütün bunlardan dolayı güvenlik birimleri yeni duruma uygun terörle mücadele yöntemini geliştirmek, dış istihbarat ve takibe daha fazla ağırlık vermek zorunda.

        Sadece fiziki tedbirlere dayalı güvenlik önlemleriyle canlı bomba eylemlerinin engellenemeyeceği ortada.

        Daha da önemlisi, hücre tipi terör yapılanmalarında iç istihbarat sağlamanın zorlukları da biliniyor.

        Dolayısıyla yakın geçmişte Tunus’ta görülen silahlı ve çoklu canlı bomba eylemlerine benzer saldırıya Türkiye’de de geçen IŞİD’e karşı mücadelede yeni yöntemler gerekiyor.

        Ne kadar çok terörist yakaladığını ilan etmenin ve dayılanmanın teröristi kışkırtacağının da görülmesi gerekiyor.

        Diğer Yazılar