Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’nin uzun yıllardır her 1 Mayıs’ta, Gezi’de veya seçim mitinglerinde olmak istediği meydandı Taksim...

        Çünkü onun için bir önemi vardı; 1977 katliamının simgesel alanıydı.

        Bunun da etkisiyle CHP seçmeni Taksim’de dün gövde gösterisi yaptı; demokrasiye olan inancını, duruşunu ortaya koydu.

        Herhangi bir aksiliğe meydan vermeden, sadece bayrağını sallayıp darbe karşıtı sloganını atarak aynı tavrı gösteren öteki siyasilerle de kol kola olduğunu gösterdi.

        Ancak CHP yönetiminin ele geçirdiği bu fırsatı seçmeni gibi kullandığını söyleyemeyeceğim.

        Önce CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun 10 maddelik “Taksim Manifestosu”na bakalım...

        Bütünlük içinde darbelere karşı duruşunu sergiliyor; parlamenter demokratik sistem ve güçler ayrılığının önemine vurgu yapılıyor.

        Ancak ne manifestoda ne de konuşmada darbe girişiminin kimin tarafından yapıldığına ve bunu yapanların kınandığına ilişkin tek satır geçmiyor.

        Fethullah Gülen örgütlenmesinin emirkomuta olmadan Silahlı Kuvvetler’in içinde örgütlenip darbe girişimi yaptığına ilişkin tek kelime geçmiyor.

        FETÖ’ye ilişkin bir satır bile kınama yer almıyor.

        EN BÜYÜK MAĞDURU

        Oysa CHP yönetiminde veya milletvekillerinin arasında yer alanların ağırlıklı bölümü, bu darbe girişimini yapan FETÖ’nün ağır hışmına uğramış mağdur isimler.

        Günlerdir televizyonlarda, salon konuşmalarında darbe girişimi nedeniyle gözaltına alınan veya tutuklananların geçmişte kendilerine nasıl eziyet çektirdikleri açıkça anlatılıyor.

        Sadece onlar mı?

        CHP’nin toplumsal tabanını oluşturan Atatürkçü, laik, sosyal demokrat kesimler, Silahlı Kuvvetler’den darbe girişiminde bulunanlar nedeniyle atılmış, önü kesilip erken emekliye sevk edilmiş onlarca isim günlerdir bu kişilerin kendilerine yaptıklarını haykırıyor.

        Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davaları kullanılarak nasıl zindanda çürütüldüklerini, dördüncü sıradan bu isimlerin nasıl terfi alıp yükseldiklerini sıralıyor.

        Gelin görün ki toplumsal tabanı, kadroları, yönetim biriminde görev alanları bunu söylerken, darbeye karşı Taksim’de miting yapan CHP bu örgütün adını tek satırda geçirmiyor...

        SIRADANLAŞTIRDI

        Ayrı manifestoda darbenin parlamenter demokratik sisteme karşı yapıldığı da vurgulanıyor.

        Sanırsınız ki darbeyi yapanlar başkanlık sistemi getirmek istiyordu!

        Unutulmamalı ki bu darbe geçmişte de olanlar gibi demokrasiye, insan haklarına karşı yapıldı.

        Ayrıca son ikisi gibi emir-komuta zinciri içinde de olmadı. Yani başarılı olsaydı 12 Mart 1971 veya 12 Eylül 1980’deki gibi 3 yıllık konsey yönetimiyle de yetinmez, ömür boyu kalıcı olurdu.

        Bunun en büyük eziyetini de CHP’nin dayandığı toplumsal taban çekerdi.

        CHP yönetimi, kent meydanlarına AK Partililer hâkim olduğu için orada olmak istemeyen, darbeye karşı duruşunu da sergilemeyi arzulayanların coşkusuna ortak olamadı; daha önemlisi mitingi ortaklaştıramadı.

        CHP tabanında çok sevilen Aragon’un dizeleri ile sorarsam:

        “Sen de uzak ülkelerden dönüyorsun / Ve bana bütün söyleyebildiklerin / Akşam evinin önünde oturmuş / serinleyen birinin / aklına gelebilecek düşünceler / Peki ne anlamı var öyleyse / bunca yolculuğun?”

        Diğer Yazılar